Halkevleri Hukuk Dairesi'nin Başbakan ve Yusuf Yerkel hakkındaki suç duyurusunun tam metni

Cu, 16/05/2014 - 17:58
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

SOMA (MANİSA) CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

Gönderilmek Üzere

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNANLAR

(İHBAR EDENLER)                                    :

Av. Deniz Özbilgin

Av. Doğukan Tonguç Cankurt

Ortak Tebligat ve Yazışma Adresi :

İzmir Cad. Elgün Sk. No:8/1 Kızılay/ANKARA

 

HAKLARINDA SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNULANLAR (ŞÜPHELİLER)          :

1-)Recep Tayyip Erdoğan

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı -ANKARA

2-)Yusuf Yerkel

Başbakanlık Müşaviri – ANKARA

3-)5237 Sayılı TCK m. 279/1 de tanımlanan                                            

"Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" suçu                                             

kapsamında sorumluluğu ve kimliği soruşturma                               

neticesi tespit edilecek kamu görevlileri

SUÇLAR:

1-)Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan yönünden;                                          

"İnsanlığa karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b,                                                        

2); "Kasten yaralama/Cebir" (5237 Sayılı TCK m.                                                         

86/1-b,3-d); "Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 108/1);                                      

"İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin                                          

kullanılmasını engelleme" (5237 Sayılı TCK m.                                          

115/1)

2-)Şüpheli Yusuf Yerkel yönünden; "İnsanlığa                                                   

karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b, 2);                                                        

"Kasten yaralama/Cebir" (5237 Sayılı TCK m.                                                    

86/1-b,3-d); "Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 108/1);                                      

"İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin                                          

kullanılmasını engelleme" (5237 Sayılı TCK m.                                          

115/1)

3-)Sorumluluğu ve kimliği soruşturma neticesi                                                   

tespit edilecek kamu görevlileri yönünden; "Kamu                                              

görevlisinin suçu bildirmemesi" (5237 Sayılı TCK                                                 

m. 279/1), "Görevi kötüye kullanma" (5237 Sayılı                                                        

TCK m. 257/1)

SUÇ TARİHİ VE YERİ                                : 14.05.2014 / Soma (Manisa)

 

AÇIKLAMALAR                                           :

I.SUÇA KONU MADDİ OLAY VE EYLEMLERE DAİR AÇIKLAMALAR

1-)Bilindiği üzere, Manisa İli Soma İlçesi'nde özel sektör tarafından işletilen bir kömür madeni ocağında meydana gelen faciada, iş bu suç duyurusu dilekçesinin kaleme alındığı an itibariyle 283 işçi yurttaşımız yaşamını yitirmiş, yüze yakın işçi yurttaşımız halen madende olup yaşamlarından büyük ölçüde umut kesilmiş, onlarca işçi yurttaşımız ise yaralanmıştır. Dünya ve ülkemiz tarihinin en büyük maden facialarından biri yaşanmış olup, bütün ülke ve insanlık yasa boğulmuştur.

2-)Türkiye Cumhuriyeti'nin 61. Hükümetinin Başbakanı ve "Adalet ve Kalkınma Partisi" (AKP) Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, 14.05.2014 günü facianın yaşandığı Soma İlçesi'ne giderek, kimi temas ve incelemelerde bulunmuştur.

3-)Basın-yayın organlarında da yer aldığı üzere; olayda yakınlarını yitirmiş yurttaşlar ve yöre sakinleri tarafından, bu ziyareti sırasında Recep Tayyip Erdoğan'a ve şahsında AKP hükümetine yönelik tepki ve yakınmalar dile getirilmiş, protestolarda bulunulmuştur. Yurttaşlar, haklı eleştirilerini ve demokratik tepkilerini, her demokratik toplumda olabileceği gibi; söz, ıslık ve/veya sloganlarla sergilemişlerdir.

Bu kapsamda, soruşturmayı yürütecek Cumhuriyet savcılığı makamınızın; Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın "Devletin şekli" başlıklı 1 inci maddesi ile "Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2 nci maddesini; aynı zamanda TBMM'nin 01.11.1922 tarihli "Saltanatlığın kaldırılması" konulu kararnamesini, öncelikle dikkate almasını dileriz.

4-)Soma İlçe merkezinde gerçekleşen bu ziyaret ve protestolar sırasında; yine basın-yayın organlarında da yer aldığı üzere;

       -Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindekiler, toplu halde ve yaya olarak bir markete girmişler; burada bir yurttaş, muhtemelen şüpheliye yönelik protestoda bulunması üzerine, bizzat şüpheli Recep Tayyip Erdoğan tarafından etkili eyleme maruz kalmıştır. Şüphelinin bu eylemi, basın-yayın organlarında ve/veya kimi kişilerin beyanlarında; "tokatlama", "yumruk atma", "itme" ve/veya "hırpalama" şeklinde tanımlanmıştır.

       -Konuyla ilgili bilgi ve iddialar, çok sayıda basın-yayın organında yer bulduğu gibi; Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, şüphelinin markette bir vatandaşı "hırpaladığı"na dair bizzat suç olayının mağdurundan bilgi aldığını da kamuoyu ile paylaşmıştır.

       -Yine bir kısım basın-yayın organında, görgü tanıklarına da dayanılarak yapılan haberlerde, şüphelinin eyleminin mağduru; "Taner K." adlı bir yurttaş, hatta kimi haberler de ise henüz çocuk yaşta bir kız olarak belirtilmiştir.

Konuyla ilgili kanıtlar ve maddi gerçekler, şüphesiz Cumhuriyet savcılığı makamınızca yürütülecek soruşturma neticesi elde edilip ortaya konulacak olup; bu aşamada basın-yayın organlarında yer alan ve bir kısmına yukarıda yer verilen haber çıktıları, iş bu dilekçemiz ekinde kanıt olarak sunulmaktadır.

İş bu suç duyurusu dilekçemizin kaleme alındığı an itibariyle de, basın-yayın organlarında konuyla ilgili yeni, güncel bilgi ve kanıtlar sürekli paylaşılmakta olup, anılan suç eylemi her geçen an daha da aydınlığa kavuşmaktadır.

Ancak her durumda şüpheli hakkında, dile getirilen maddi olay ve atılı suçlar yönünden bir soruşturma yürütülmesini bu aşamada dahi haklı ve gerekli kılacak yeterli iddia ve olgunun bulunduğu açıktır.

5-)Şüphelilerden Yusuf Yerkel ise, öğrenildiği kadarıyla "Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı" ve/veya "Başbakanlık Müşaviri" olarak kamu görevi icra etmektedir. Diğer şüpheli Recep Tayyip Erdoğan'ın Soma İlçesi'ne gerçekleştirdiği ziyarette beraberinde yer alanlardan biridir. Yine basın-yayın organlarında yer alan haberler ve olay anı görüntüleri ile sabit olduğu üzere;

        -Muhtemelen yine diğer şüpheli Recep Tayyip Erdoğan'a protestoda bulunan, bu nedenle iki kolluk görevlisi tarafından zor ile yere yatırılıp etkisiz kılınan bir genç erkeğe, şüpheli Yusuf Yerkel defalarca tekme ile vurulmuştur.

       -Olay/suç eylemi anını net olarak görüntüleyen fotoğraflar yerli ve yabancı birçok basın-yayın organında yer aldığı gibi (nitekim İngiliz Daily Mail Gazetesi bu fotoğrafı manşetine taşımıştır); şüpheli Yusuf Yerkel'in, söz konusu suç eylemini kabul (ikrar) ettiği bilgisi de birçok basın-yayın organı tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Bu konuyla ilgili kanıtlar ve maddi gerçekler de, şüphesiz Cumhuriyet savcılığı makamınızca yürütülecek soruşturma neticesi elde edilip ortaya konulacak olup; bu aşamada basın-yayın organlarında yer alan ve bir kısmına yukarıda yer verilen haber çıktıları, iş bu dilekçemiz ekinde kanıt olarak sunulmaktadır.

Yine her durumda şüpheli hakkında, dile getirilen maddi olay ve atılı suçlar yönünden bir soruşturma yürütülmesini haklı ve gerekli kılacak yeterli iddia ve olgunun bulunduğu açıktır.

6-)Bütün bu suç eylemleri alenen işlenirken, şüpheliler Recep Tayyip Erdoğan ve Yusuf Yerkel ile birlikte çok sayıda kamu görevlisinin, olay anında ve mekanında bulunduğu, hatta bunların büyük bir kısmının adli kolluk görevi de yürüten kolluk mensupları olduğu, ancak söz konusu suç eylemlerine yönelik gerekli müdahale ve bildirim yükümlülüklerini yerine getirmedikleri de, açık bir hukuki ve maddi olgudur.

II.SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA MAKAMLARININ HUKUKİ GÖREV VE SORUMLULUKLARINA DAİR ZORUNLU BİR BİLGİLENDİRME

Son süreçte yaşanan kimi gelişmeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin 61. Hükümetinin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsı, ailesi, partilileri ve/veya AKP'nin kimi icraatları hakkında adli soruşturmalarda görev alan Cumhuriyet savcısı ve Yargıç meslektaşlarımızın, haksız ve çirkin suçlamalara, hatta devamında kimi siyasi/idari baskılara, görevden alma, sürgün vb. keyfi işlemlere maruz kaldığını sıklıkla göstermektedir.

Bu tablo, "bu kişilere dokunan yanar" şeklinde bir algıyı da fazlasıyla yaratmış, adalet teşkilatının mensuplarında ola ki kimi kaygı ve tereddütlere vesile olmuş, genel olarak "yargı erki"nin toplumsal işlev ve sorumlulukları noktasında da fazlaca bir ihtiyat ve çekimserlik yaratmış olabilir.

Ancak unutulmamalıdır ki hukukçular için; akıl, vicdan ve cesaret üçlüsü, vazgeçilmezdir.

Savcılar, her durumda ve öncelikle "Cumhuriyet"in savcılarıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sı ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK); bir suça dair emarelerin mevcudiyeti durumunda, savcılık teşkilatının ivedi olarak yerine getirmesi gereken görevleri, yoruma dahi yer bırakmayacak bir açıklıkla belirtmektedir. Öğretide "araştırma mecburiyeti ilkesi" olarak adlandırılan temel ilke gereği; Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere, hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamalıdır (5271 Sayılı CMK m. 160/1). Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir, bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir (5271 Sayılı CMK m. 161/1) ve adlî kolluk görevlileri de, Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. (5271 Sayılı CMK m. 161/2)

Bütün çağdaş demokrasilerin benimsediği "güçler aykırılığı ilkesi"ne yer veren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve sair mevzuat ile de "yargı erki" ve mensuplarına, gerekli güvenceler/teminatlar fazlasıyla sunulmuştur. İş bu suç duyurusunda bulunan, bunu insani gerekler yanında hukukçu vicdanın da bir gereği gören biz avukatlar ise, Cumhuriyet savcısı ve Yargıç meslektaşlarımızın sahip olduğu söz konusu Anayasal ve yasal güvence ve teminatlara sahip kılınmadığımız halde, işte bu cesareti gösterebilmekteyiz.

Ceza hukukunun tarihsel ve normatif temel amacı; her durumda ve her koşulda, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumaktır. (5237 Sayılı TCK m. 1)

Anayasa m. 10 gereği, herkes kanun önünde eşittir. Suç fiilini işleyenin, yürütme erkinin başındaki kişi yada onun yakın bir bürokratı olması, bu Anayasal ilke ve kurala istisna kılınmış da değildir.

Aksi bir olumsuz tutumun, biz meslektaşlarınız ve bütün ülke yurttaşları nezdinde, adalete ve yargı erkine duyulan güveni, temelinden sarsacağı da açıktır.

III.İŞ BU SUÇ DUYURUSUNA KONU MADDİ OLAY VE EYLEMLERE DAİR HUKUKİ DEĞERLENDİRMELER

Soruşturmayı yürütecek ve iddianameyi tanzim edecek Cumhuriyet savcılığı makamının takdir ve tasarrufunda olmakla birlikte;

a)Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan yönünden; atılı suç eyleminin, "İnsanlığa karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b,2); "Kasten yaralama/Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 86/1-b,3-d); "Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 108/1); "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" (5237 Sayılı TCK m. 115/1) suçlarını oluşturduğu görülmektedir.

Şüphelinin maddi suç fiili, öncelikle ve her durumda "kasten yaralama" (5237 Sayılı TCK m. 86/1) niteliğinde olup, ancak bu eylemin "Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle" (5237 Sayılı TCK m. 86/3-d) işlenmesi; aynı zamanda/veya, demokratik protesto hakkını kullanan bir yurttaşı, bu hak ve eyleminden alıkoyma amacı taşıması yönünden "cebir" niteliği de taşıması (5237 Sayılı TCK m. 108/1); bu suça öngörülen cezayı ağırlaştırmakta ve bu suçu, şikayete tabi olmaktan da çıkarmaktadır.

Şüpheli Recep Tayyip Erdoğan'ın, geçmişten bu güne yaşanan benzer olaylarda başkaca yurttaşlara ve hatta -Türkiye Barolar Birliği Başkanı meslektaşımız Av. Metin Fevzioğlu'na yönelik güncel müdahalesinde olduğu gibi- kimi sivil toplum örgütü mensuplarına yönelik bilinen, süre gelen tahammülsüz, saldırgan, nefret içerem tutumu da dikkate alındığında; anılan "kasten yaralama" suçunun, belirgin siyasal bir amaç ve saikle belirgin bir toplum kesimine yönelik gerçekleştirildiği, bu nedenle "İnsanlığa karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b,2) düzenlemesi kapsamında da hukuki bir değerlendirmeyi zorunlu kıldığı görülmektedir.

Denebilir ki, yüzlerce yurttaş, kitle örgütü yöneticisi, hatta aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu kamu görevlileri; uzun süredir bizzat şüphelinin ağır saldırılarına, sözlü taciz, hakaret ve tehditlerine sıklıkla maruz kalmaktadırlar. Bir ülke başbakanın, toplum ve yurttaşlar ile bu denli bir gerilim ve çatışma içinde olduğu bir başka ülke görmek mümkün değildir. Şüpheli öteden beri, kendisi gibi düşünmeyenlere, kendisini eleştiri hak ve cesaretini gösterenlere yönelik, akıl ve vicdan ile bağdaşmayacak bir tahammülsüzlüğü sergilemekte, yeri geldiğinde yurttaşları "çapulcu", kimi kamu görevlilerini "paralelci" olarak niteleyebilmekte, ancak bir diktatörden beklenecek baskıcı ve anti-demokratik bir siyasi iklimi üretip büyütmektedir.

Son olarak; şüphelinin, görüldüğü üzere demokratik protesto hakkını kullanan, belki de maden faciasında yakınlarını ve/veya tanıdıklarını kaybetmenin derin üzüntüsü ile insani bir tepkiyi sergileyen bir yurttaşı; her durumda söz söyleme, eleştiride bulunma, sonuçta "düşünce açıklama" hakkından mahrum kılmaya yönelmiş bulunan suç eylemi, aynı zamanda/veya "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" suçuna da (5237 Sayılı TCK m. 115/1) varlık kazandırmaktadır.

b)Şüpheli Yusuf Yerkel yönünden de; atılı suç eyleminin yine, "İnsanlığa karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b,2); "Kasten yaralama/Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 86/1-b,3-d); "Cebir" (5237 Sayılı TCK m. 108/1); "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" (5237 Sayılı TCK m. 115/1) suçlarını oluşturduğu görülmektedir.

Öğrenildiği kadarıyla "Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı" ve/veya "Başbakanlık Müşaviri" olarak kamu görevi icra eden bu şüphelinin, yine protesto hakkını kullanan bir yurttaşı, üstelik kolluk güçleri tarafından o an zor ile yere yatırılmış ve savunmasız kılınmış bir durumdayken defalarca tekmelemesi; "Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle" (5237 Sayılı TCK m. 86/3-d); yurttaşı değinilen hak ve eyleminden alıkoyma amacı taşıması yönünden aynı zamanda/veya "cebir" suçu (5237 Sayılı TCK m. 108/1) ile; cezası ağırlaşmış ve şikayete tabi olmaktan da çıkmış "nitelikli kasten yaralama" suçundan sorumlu kılmaktadır.

Belli ki, bir "kamu görevlisi", en azından vicdan sahibi bir insan olmanın en makul gereklerinin dışına çıkılarak; diğer şüphelinin siyasal kişiliği ve düşüncesine yönelik kör bir bağlılık, bir fedailik mantığı ile gerçekleştirilen bu suç eylemi; bu şüpheli yönünden de "İnsanlığa karşı suç" (5237 Sayılı TCK m. 77/1-b,2) düzenlemesi kapsamında hukuki bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.

Yine, demokratik protesto hakkını kullanan bir yurttaşı; her durumda söz söyleme, eleştiride bulunma, sonuçta "düşünce açıklama" hakkından mahrum kılmaya yönelmiş bulunan suç eylemi, aynı zamanda/veya "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" suçuna da (5237 Sayılı TCK m. 115/1) varlık kazandırmaktadır.

c)Şüpheliler Recep Tayyip Erdoğan ve Yusuf Yerkel tarafından söz konusu suç eylemleri, alenen gerçekleştirilirken, yine basın-yayın organlarında yer alan bilgi ve görüntülerle sabit olduğu üzere, olay anında ve mekanında çok sayıda kamu görevlisi de bulunmaktadır. Hatta görülmektedir ki bu kamu görevlilerinin büyük bir kısmı, her durumda işlenmekte olan bir suçu önleme, her durumda suçu ihbar ve soruşturma görevi ile doğrudan yükümlü kılınmış bulunan, bu kapsamda ilgili mevzuat uyarınca "adli kolluk" görevi de yürüten kolluk mensuplarıdır.

Ancak, her biri olup bitenleri seyretmekle yetindiği gibi, ihbar/bildirim yükümlülüklerini dahi yerine getirmemişlerdir. Belki bu kamu görevlerini, kendilerini yalnızca, yasa ve hukuk devleti kuralları ile değil, atılı suçları işleyen amirlerinin emir ve kuralları ile bağlı görmektedirler.

Bu davranışın ise, somut sorumluluğu ve kimliği soruşturma neticesi tespit edilecek şüpheli kamu görevlileri yönünden; "Kamu    görevlisinin suçu bildirmemesi" (5237 Sayılı TCK m. 279/1), ayrıca/veya her durumda "Görevi kötüye kullanma" (5237 Sayılı TCK m. 257/1) suçlarına varlık kazandırdığı açıktır.

d)Olayda, şüphelilerden Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye Cumhuriyeti'nin 61. Hükümetinin Başbakanı ve aynı zamanda TBMM 24. Dönem İstanbul Milletvekili olmasından kaynaklı, "yasama dokunulmazlığı" zırhına sahip olduğu görülmektedir.

Ancak bu durumun, "yasama sorumsuzluğu/mutlak dokunulmazlık" kapsamında bulunmadığı, yalnızca bu şüpheliye özgü özel bir soruşturma usulünü, bir "muhakeme koşulu"nun tesisini gerekli kıldığı, savcılık makamının da bilgisi dahilindedir. Benzer suç duyuruları karşısında kimi zaman kolaylıkla verilen "kovuşturmaya yer olmadığı" kararlarının bu nedenle hukuki ve haklı bir dayanağı bulunmamakta olup, her durumda bu şüpheli yönünden TBMM Başkanlığı'na başvuru ile yasama dokunulmazlığının kaldırılması talebinde bulunulması gerekmektedir.

Diğer şüpheliler yönünden ise;

Öncelikle, şüpheli Yusuf Yerkel, öğrenildiği kadarıyla "Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı" ve/veya "Başbakanlık Müşaviri" olarak kamu görevi icra etmektedir. Ancak, somut eylem, mevcut hukuki ve maddi olgular kapsamında, 4483 Sayılı Yasa hükümlerinin bu şüpheli açısından uygulanması olanaklı değildir. Nitekim şüphelinin eylemi, yürüttüğü kamu görevi ile uzaktan yakından alakası olmayan, her durumda "görev kapsamında/görevle ilgili" olarak değerlendirilemeyecek bir eylemdir. Şüpheli, yeri geldiğinde zor/kaba kuvvet kullanma hak ve yetkisine sahip bir kolluk mensubu olmadığı gibi, somut suç eyleminde böylesi bir durumu haklı ve yerinde kılan hiç bir somut olgu da mevcut bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, özellikle şüpheli Yusuf Yerkel şahsında, 4483 Sayılı Yasa'nın sağladığı "dokunulmazlık zırhı"nın ve özel soruşturma usulünün takdir ve tasarruf edilmemesi, hukuki bir gerekliliktir. Cumhuriyet savcılığı makamınızın bu şüpheli yönünden derhal ve resen soruşturmayı başlatması ve yürütmesi, bir "soruşturma izni" talebine yönelmemesi beklenir. Nitekim benzer suç eylemleriyle/olaylarla ilgili yerleşik yargı kararlarının da bu yönde olduğunun, savcılık makamınızın bilgisi dahilinde olduğu düşüncesindeyiz.

"Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" ve/veya her durumda "Görevi kötüye kullanma" suçlarını işleyen diğer kamu görevlileri yönünden ise, 4483 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanma ihtimali akla gelse dahi; kanımızca bu şüpheliler nezdinde de aynı hukuki ve maddi nedenlerin bulunmakta olup, bir "soruşturma izni" talebinde bulunulmaksızın soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir.

Değinilen bütün bu olguların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile tanınan "adil yargılama hakkı"nın ve "hak arama özgürlüğü"nün de bir gereği olduğu açıktır.

HUKUKİ NEDENLER : Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 5237 Sayılı TCK, 5271 Sayılı CMK ve sair mevzuat.

KANITLAR                   : Bir kısmı örnek olarak sunulan basın-yayın organlarında yer almış olay/eylem görüntüleri, haber ve bilgiler, tanık beyanları ve sair her türlü hukuki kanıt.

 

SONUÇ VE İSTEM   : Açıklanan nedenlerle;

1-)Öncelikle, şüphelilerin sahip olduğu siyasi nüfuz ve güç de dikkate alınarak, mevcut suç kanıtların karartılmasının ve tanık, mağdur vb. kişiler nezdindeki baskı ve yönlendirme girişimlerinin engellenmesine yönelik tedbirlerin ivedilikle alınmasını ve gerekli işlemlerin yapılmasını,

2-)Her durumda, şüpheliler Recep Tayyip Erdoğan, Yusuf Yerkel ve diğerleri hakkında; iş bu dilekçemizde belirtilen atılı suçlardan gerekli soruşturma işlemleri yürütülerek, HAKLARINDA KAMU DAVASI AÇILMASINI VE CEZALANDIRILMALARINI,

Saygı ile dileriz. 16.05.2014

Av. Doğukan Tonguç Cankurt                                     Av. Deniz Özbilgin