Şimdi AKP-MHP ittifakının İstanbul’u da kaybetmesiyle birlikte ülkemiz, bizler yeni bir mücadele sürecine giriyoruz. Mücadelemiz ekonomik kriz ortamında iktidar ve sermaye programı karşısında insanca yaşam mücadelesi; adaletsizliğe karşı adalet mücadelesi; faşizme karşı demokrasi mücadelesi; gericiliğe karşı laiklik mücadelesidir. Ülkemizi artık Erdoğan-AKP iktidarından, kurtarma mücadelesidir
31 Mart seçimlerinin ardından haksız, hukuksuz bir biçimde iktidar emriyle 23 Haziran’da tekrar edilen İstanbul seçiminde AKP-MHP ittifakı bir kez daha yenildi. Üstelik bu kez yenilgi çok daha büyük oldu; Binali Yıldırım %44,99 oranında oy alırken, Ekrem İmamoğlu oyların %54,21’ini alarak bir kez daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Her türlü devlet olanağına, medya gücüne, yalana, manipülasyona, tehdide rağmen iktidar bloku oyunu yükseltemediği gibi 220 bin oyu da kaybetti.
Halkevleri olarak tekrarlanan İstanbul seçimine ilişkin “İstanbul kazanırsa, Türkiye kazanır” demiştik. İktidarın İstanbul’u kaybetmesi inandırıcılığının tükendiğini, başkanlık rejiminin meşruluğunu tamamen yitirdiğini göstermektedir. AKP ideolojik, politik ve örgütsel olarak kaybetmiştir.
Bu kazanım elbette yalnızca CHP’nin kurduğu ittifaklarla değil, Kürt halkının, HDP’nin ve seçim sürecinde aktif tutum alan sosyalistlerin, İstanbul halkının mücadelesiyle mümkün olmuştur. Halkevleri olarak seçim tekrar kararı alınır alınmaz net bir tutum aldık. Bu tutumun aynı zamanda CHP’den örgütsel ve programatik olarak bağımsız sol bir çizgiyle somutlaşması için çaba gösterdik. Sosyalist örgütlere bu konuda çağrımız oldu. Sonuç itibariyle Türkiye İşçi Partisi’yle birlikte inisiyatif alarak, ortak bir başlıkta halkı özne olmaya çağıran ve gönüllü katılımı önceleyen bir kampanya yapma konusunda karar kıldık. Çağrısını yaptığımız ve kamuoyuna açık bir forumla başlattığımız çalışma yüzlerce insanla sürdürüldü.
İstanbul Seninle Kazanacak, İstanbul’da sol bir program ve söylemle, gönüllü katılımla ilerleyen ve asıl olarak sokakta var olan bir çalışma oldu. Bir ay gibi kısa bir zamanda İstanbul’un 33 ilçesine taşındı. Meydanlarda, toplu ulaşımda, işyeri ve ev ziyaretlerinde, pazarlarda milyonlarca insana ulaşıldı. Sosyal medya çalışmaları, mahalle şenlikleri örgütlendi. Farklı toplumsal kesimlerin de kampanyaya özgün talep ve varlıkları ile katılımı sağlanmaya çalışıldı; mimar, mühendis ve şehir plancıları ile beyaz yaka platformları “İstanbul dayanışmayla kazanacak” diyerek özgün bir çalışma yaptı. Avukatlar, “İstanbul hukukçularla kazanacak” açıklamasını örgütledi. “İstanbul kadınlarla kazanacak” diyen kadınlar seçim sürecinde özgün talepleri ile bir kampanya yürüttüler.
Bizler kısa bir zaman diliminde solun kendi program, söylem ve hedeflerle seçim sürecini aynı zamanda bir mücadele süreci olarak ele alınabileceğini gösterdik. CHP’nin ya da Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasında yer almayacak olan yüzlerce sosyalist, ilerici, demokrat onbinlerce İstanbulluyla buluşarak bu çalışmayı gerçekleştirdi. İktidarın gayri meşruluğunun altı çizildi, faşizme karşı mücadele çağrısına, halkçı demokratik bir yerel yönetim programına odaklanıldı.
Şimdi AKP-MHP ittifakının İstanbul’u da kaybetmesiyle birlikte ülkemiz, bizler yeni bir mücadele sürecine giriyoruz. Mücadelemiz ekonomik kriz ortamında iktidar ve sermaye programı karşısında insanca yaşam mücadelesi; adaletsizliğe karşı adalet mücadelesi; faşizme karşı demokrasi mücadelesi; gericiliğe karşı laiklik mücadelesidir. Ülkemizi artık Erdoğan-AKP iktidarından, kurtarma mücadelesidir. İktidarın, rejimin gayri meşruluğu temel hareket noktasıdır. Bu iktidarın bu topraklarda yaşayan halkların bugünü ve yarını hakkında karar alma hakkı yoktur. Bu her an, her mücadele başlığında tekrarlanmalıdır.
Bununla birlikte başta İstanbul olmak üzere bulunduğumuz her yerde halkçı, demokratik yerel yönetim anlayışı doğrultusunda mücadele etmeye devam edeceğiz. 25 yıldır yağmalanan İstanbul’da tüm kamusal haklarımız için; kültürel ve sosyal haklarımız için; yapılan yolsuzluk ve talanın ortaya çıkartılması için mücadele edeceğiz. Önümüzdeki süreçte, tıpkı seçim sürecinde halkın bağımsız çıkarlarını korumayı temel aldığımız gibi, yerel yönetimleri kamusal bir görev olarak denetleyeceğiz, halkın çıkarına olmayan her politikanın karşısında durmaya devam edeceğiz. Halkın söz, yetki ve karar hakkını savunacağız.
Yeni bir mücadele sürecine girerken kısa zaman diliminde beraber yürüdüğümüz Türkiye İşçi Partisi’den arkadaşlarımıza; ilk günden itibaren çalışmaya dört elle sarılan, yeni tanıştığımız mücadele arkadaşlarımıza, İstanbul Seninle Kazanacak gönüllülerine; bizden desteğini esirgemeyen, omuz omuza mücadele ettiğimiz İstanbullulara; Türkiye’nin çeşitli illerinden gelerek İstanbul kavgasına katılan üyelerimize; İstanbul’da gecesini gündüzüne katarak fedakarca çalışan Halkevcilere ve tüm dostlarımıza teşekkür ederiz.
Haramilerin saltanatı ülke çapında da yıkılacak, biz kazanacağız.