"Katliamlar bir daha yaşanmasın diyorsak örgütlenmek, örgütlü bir toplum olmak zorundayız!"

Per, 19/12/2019 - 16:11
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

19-26 Aralık 1978’de yaşanan Maraş Katliamı’nın üzerinden 41 yıl geçti. Ülkemiz ve insanlık tarihinin en vahşi katliamlarından birisi bazılarına göre sadece “dış güçlerin” tezgahlamasıyla yaşandı. 12 Eylül rejimi ve bütün sağ ise yıllar boyu katliamda solun sorumluluğu olduğunu ispat etmeye çalıştı. Halbuki Maraş Katliamı 12 Eylül 1980 darbesinin provalarından biridir. Maraş Katliamı, sadece belirli bir döneme ait bir vahşet süreci değil, Türkiye’nin son kırk yılını açıklayan bir siyasal laboratuvar durumundadır. Evet emperyalist güçler, kontrgerilla, sivil faşist hareket bu katliamı birlikte tezgahlamış, başlatmış ve gerici, faşist güruhlar katliama ortak edilmiştir.

Maraş’ta Aralık 1978’de neler yaşandı?

1971 askeri faşist darbesinin katletmekle, hapse atmakla bitiremediği devrimci fikirler 70’li yılların ortalarına gelindiğinde geniş halk kesimlerince sahiplenildi. Grevleri yasaklanan işçiler, mücadeleleri engellenen köylüler, öğrenciler mücadeleyi yeniden yükselttiler. ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri, elleriyle besleyip büyüttükleri sivil faşist hareketi yükselen sol dalgayı bastırmak üzere terör politikasıyla devreye soktular. Bu ülkenin onuru yüzlerce devrimci, akademisyen, sanatçı, gazeteci faşist terörün kurbanı oldu. Faşizme karşı mücadeleyi temel alan devrimciler, halkın katıldığı direnme biçimleri ile faşist saldırıları püskürtmeye başladı. Bunun karşısında egemenler daha büyük saldırılar planladılar. Faşistler, devletin güvenlik güçlerinin kontrolünde halka saldırırken sağ sol çatışması görüntüsü yaratılmaya çalışıldı. Faşizmin, gericiliğin “anti komünizm” doktrinine eklenen ve hedef alınan Aleviler ve hatta CHP’liler hedef haline geldi. Amaç sağ-sol, Alevi-Sünni çatışması bahanesiyle orduya sıkıyönetim ilan ettirmek sonrasında ise askeri darbe yaptırmaktı. MHP’den de bu dönemde yapılan bütün açıklamalar bu amacı ayan beyan ortaya koymaktadır.

Maraş Katliamı böyle bir süreçte planlandı ve devreye sokuldu. Katliam aylar öncesinden planlanmaya başladı. 24 Aralık’tan bir hafta önce Alevilerin ve solcuların yoğun yaşadıkları mahalleler görevli olduklarını söyleyen kişilerce sayıldı. Kapılara numara verilecek denilerek bazı evler kırmızı boya ile işaretlendi.

19 Aralık 1978 günü Çiçek Sineması'nda "Güneş Ne Zaman Doğacak?" adlı sol karşıtı film gösterilirken faşistler tarafından provokasyon yaratmak amacıyla düşük çaplı bir bomba atıldı. Gece yarısı patlayan bombanın ardından "seyirciler" sokağa döküldüler. "Seyirciler", birden bire "eylemci" olup, "Kanımız aksa da zafer İslam'ın!" sloganını atarak Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il binasına saldırdılar. Bir süredir şehirde dolaşan "Komünistler, Allahsız Aleviler şehir suyuna zehir kattılar" söylentisi, "Sinemayı komünistler bombaladı" söylemi ile birleşince katliamın fitili ateşlendi. Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kahvehane bombalandı. 21 Aralık günü Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu öldürüldü. 22 Aralık'ta öldürülen iki öğretmenin cenaze törenine on bin kişi katıldı. Ve katliam büyüyerek devam etti.

Başta Yörükselim olmak üzere Alevilerin yaşadığı Serintepe, Mağarah ve Yenimahalle semtlerinde evlere saldırıldı. Uzun menzilli silahlarla taranan evler, bombalandı ve yakıldı. Çoluk çocuk, kadın erkek demeden Aleviler vahşice öldürülmeye başladı. Ellerinde silahlar, taşlar, sopalar, keserler, bal­talarla saldıran gözü dönmüş caniler tam bir katliam yaptılar.

Katliamda 111 kişi öldü, 1000’in üzerinde insan yaralandı. 552 ev ve 289 işyeri yakılıp yıkılarak tahrip edildi. Olayların ardından Alevi nüfusunun yüzde 80'inin Maraş'ı terk ettiği istatistiklere geçmese de herkesçe biliniyor. Eğer saldırılara karşı halk ve devrimciler ellerinden geldiği kadar direnmeseydiler çok daha fazla insan katledilecekti. Eğer daha güçlü bir örgütlenme olsaydı belki de katliam yaşanmadan önlenebilecekti. Aynı dönem Maraş’ta yapılan katliam Çorum’da yapılamamıştır. Halk, faşist katillere bu fırsatı vermemiştir.

Alevilerin malı mülkünü gasp etmek gericilere-faşistlere helal mi?

Yaşanan katliamların, soykırımların hemen hepsinde “ekonomik” nedenler vardır. Almanya’da Yahudilerin mülkleri, sermayenin çıkarları Nazilerin soykırım politikasının önemli zeminini oluşturur. 6-7 Eylül saldırıları ülkemizdeki gayrimüslimlerin mallarına ek koyma operasyonudur. Ermeni katliamlarında yine Ermenilerin malları gasp edilmiştir. Maraş’ta da benzer bir durum görürüz. Anadolu’da genelde tarih boyunca dağlara çekilerek yaşamak zorunda kalan Aleviler Maraş’ta 1978 öncesi merkezde ve verimli ovalarda yaşam kurmayı başarabilmişti. Ticaretin önemli bir kısmı Alevi yurttaşların elindedir. Bu durum gericileri oldukça rahatsız etmiştir. ABD görevlisi Alexander Peck katliam öncesi kenti gezerken şöyle konuşmuştur. "Yakında Aleviler size yiyecek ekmek bile vermeyecekler!" Ve katliamın planlanmasında MHP başta olmak üzere bütün faşist, gerici partiler, sağcı iş adamları bulunmuşlar, toplantılar yapmışlardır. Ve katliamda bu “dini bütünler” Alevilerin mallarını da yağmalamışlar, kenti terk eden Alevilerin topraklarına, evlerine çöreklenmişlerdir.

Milliyetçi Cephe hükümetlerinden AKP’ye sağın birliği demek katliam demektir

Sağın birleşmesi, sömürünün istikrarlı bir şekilde devam etmesi her zaman egemenlerin hayali olagelmiştir. 80 öncesi katliamlar aynı zamanda sağın birliği içindir. “Din için, millet için” katliam yapmak sıradanlaştırılmaya çalışılmıştır. Böylece dincisinden milliyetçisine herkes aynı safta yer alır.

Aynı politika bugün de geçerli değil mi? Savaş politikası devreye sokulduğunda bütün sağ iktidarın arkasında birleşmiyor mu? CHP bu politikayı desteklemeye “mecbur” kalmıyor mu? Maraş Katliamı esnasında Ecevit hükümetinin elinin kolunun bağlandığı bilinen bir gerçek. Hatta CHP'nin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı yaptığı açıklamada olayların sebebinin sol örgütler olduğunu dahi söyleyebilmiştir.

Sömürüye, gericiliğe, faşizme karşı mücadelenin yolu nasıl halkın örgütlenmesinden geçiyorsa katliamları engellemenin tek yolu da halkın birliğinden, beraberliğinden geçmektedir. Unutmayalım, katliamlar bir daha yaşanmasın diyorsak örgütlenmek, örgütlü bir toplum olmak zorundayız.

Maraş Katliamı’nın 41. yılında katledilen insanlarımızı saygı ve özlemle anıyoruz. Katilleri, maşaları tutan elleri bir kez daha lanetliyoruz.