8 Mart Dünya Kadınlar Günü için Akhisar'da bir araya gelen Eğitim-Sen, Tüm-Bel-Sen, SES, Emekli-Sen, ÖDP, EMEP, Halkevi üyeleri eski belediye önünde saat 17:00'de biraraya geldiler. Daha sonra yürüyüşe geçen grup Şehit Teğmen Tahir Ün Caddesinde Öğretmenevi önünde toplanarak ortak basın açıklaması yaptılar.
Melike Elalmış, “Susmak Kaderin Değil” adlı şiiri okumasından sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ortak basın açıklamasını SES Akhisar yönetim kurulu üyesi Semra İnalöz okudu. “Kurtuluş Yok Tek Başına”, “Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz”, “Ev İşçisiyiz Ücretsiz Köleyiz”, “Çığlıkla Başlayıp, Sessizce Bitmesin”, “Susma, Sustukça Sıra Sana Gelecek”, “Kıyafetim Davetiye Değildir”, “Sırtımızda Sopa Karnımızda Sıpa İstemiyoruz”, “Yaşasın Kadın Dayanışması”, “Engel Olmak Elimizde”, “İş Ekmek Eşitlik, Kimsenin Namusu Değiliz”, “Söyleyecek Sözün Olsun”, “Şiddete Çözüm Olsun”, “Erkek Vuruyor, Devlet Koruyor” sloganlarının atıldığı basın açıklamasında erkeklerde kadınlara destek verdi.
SES Akhisar yönetim kurulu üyesi Semra İnalöz okuduğu ortak basın açıklamasının tam metni şöyle:
Tarih 8 Mart 1857'yi gösterdiğinde New York'ta 40 bin dokuma işçisi kadın, 12—14 saati bulan günlük çalışma süresinin 8 saate düşürülmesi ve daha iyi çalışma koşulları için greve gitti.Ancak egemenlerin buna tepkisi çok sert oldu. Polislerin işçilere saldırması sonucu, fabrikaya kilitlenen ve dışarı çıkamayan 129 kadın işçi yanarak hayatını kaybetti. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. 1911 yılında 25 Mart'ta New York kentinde çıkan Triangel yangınında 140 kadın işçi yanarak öldü.
Kurtuluş Yok Tek Başına, ya Hep Beraber ya Hiç Birimiz
8 Mart'ın üzerinden 100 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, özellikle ülkemizde kadınlar olarak toplumsal konumumuzdan, çalışma yaşamındaki koşullarımıza kadar değişen pek bir şey olmadı. Yine ev işlerini biz yapıyoruz, yine çocuklara, hastalara, yaşlılara, özürlülere yalnızca biz bakıyoruz; yine ev emeğimiz yok sayılıyor,
Ev İşçisiyiz, Ücretsiz Köleyiz.
Yine ucuz ve yedek işgücüyüz, yine kadrosuz ve güvencesiz işlerde çalışıyoruz, yine fabrikalarda yakılıyor, yine sellerde boğuluyoruz; yine öldürülüyoruz hem de her gün artarak;
Çığlıkla Başlayıp, Sessizce Bitmesin
Yine evde, sokakta, işyerinde tacize ve tecavüze uğruyoruz; yine savaşlarda, çatışma dönemlerinde şiddetin en yoğununu biz yaşıyoruz; yine kamusal alanlar bize kapalı, yine karar alma mekanizmalarında yokuz, yine, yine, yine.Yine diye başlayan sorunlarımız azalacağına çoğalıyor sürekli, ama nereye kadar.
Susma, Sustukça Sıra Sana Gelecek
Yaşadığımız ülkede özellikle AKP hükümeti döneminde yasaların ve ulusal politikaların bütününde kadınları birey olarak gören bir yaklaşımın değil geleneksel aileyi kutsayan; kadın ve erkeklerin toplumsal rollerini pekiştiren bir yaklaşımın hakim kılınmaya çalışıldığını görmekteyiz. Meclisteki kadın milletvekili oranı yüzde 8,8, belediye başkanı oranı yüzde 0,9'ken; “güçlü” bir devletin ancak kalabalık, genç nüfus ile olacağı fikri taşıyan, herkese 3 çocuk doğurun diyen, kaymakamlara evlenin talimatı veren bir başbakanın; evlilik yaşının 17'den 14'e düşürülmesini teklif eden milletvekillerinin; kadın cinayetlerine “münferit” diyen Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanının; dekolte giyinen kadınların erkekleri tahrik ettiğini söyleyebilen profesörlerin;
Kıyafetim Davetiye Değildir
Tecavüzcülere “testosteron tedavisi” uygulama önerisini getiren kadın milletvekillerinin bulunduğu, tüm bunlara karşı çıkan 25 Kasım'da kadına yönelik şiddete hayır dediği için Urfa'da saldırıya uğrayıp, gözaltına alınan, haklarında dava açılan kadınların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Sırtımızda Sopa, Karnımızda Sıpa İstemiyoruz
Biz emekçi kadınlar olarak, kadının özgürleşmesinin, kadın cinayetlerinin durdurulmasının ancak ve ancak kadınların örgütlü gücünün bir eseri olacağını biliyoruz.Biz kadınlar öncelikle kendi kurumlarımızdan, ardından çalışma yaşamından başlamak üzere erkek egemen bakış açısının sirayet ettiği toplumsal yaşamın tamamını dönüştürmek için yola çıktık. Yolu bizimle kesişen herkesle birlikteyiz.
Yaşasın Kadın Dayanışması
Çalışma koşullarının iyice zorlaştığı, işyerlerindeki kreşlerin kapatıldığı, doğum izninin sınırlı olduğu; buna rağmen hala ev içi sorumlulukların kadının sırtında olduğu bir sistemin sonucu kadınları aileye, babaya, kocaya daha çok mahkum edeceği aşık Kadın istihdamını arttırmaya yönelik çalışmalar da göstermelik olmaktan öteye geçememektedir. Biz emekçi kadınlar olarak, kadın istihdamını, sadece kadınların istihdama katılımı olarak değerlendirmiyoruz. Çünkü kadınların hangi koşullar altına istihdama katıldığını, istihdamın niteliğini ve istihdamda toplumsal cinsiyet eşitliğini ve ev içi emeklerini gözetmeden kadın istihdamı adına atılacak her adım, sözde kalacak hatta toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kapitalist sistem politikalarını daha da derinleştirecektir.
Engel Olmak Elimizde
3 Şubat Torba Yasa eylemiyle nasıl ki kadın istihdamına (istihdamsızlığına) yönelik maddeleri geri çektirdiysek, Emine Aslan, Türkan Albayrak'ın, Aynur Çamalan'ın ve Tekel işçisi kadınların direnişleri nasıl ki bizlere umut olduysa, bundan sonra da her yerde büyüterek sürdüreceğimiz, çoğalttığımız mücadeleyle emeğimize sahip çıkacak, kapitalizme ve erkek egemenliğine darbeler vurmaya devam edeceğiz.
İş Ekmek Eşitlik
Yine sokakta kadınlar öldürülüyor; eski-yeni kocası, sevgilisi, babası, abisi fark etmiyor ama en yakınındaki erkek tarafından. Öncesinde kadınlar dilekçeler veriyor ama onu kimse dinlemiyor; tıpkı sokakta dövülürken kimsenin görmediği gibi. Tıpkı Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanının “münferit” görüp, duymadığı gibi. Bakan kadına yönelik şiddete sıfır tolerans gösterildiğini söylüyor oysa ki gerçek bambaşka....
Erkek Vuruyor, Devlet Koruyor
• Gerçek; Türkiye'de her gün 3 kadının öldürülmesi; dün Necla, bugün Ayşe, yarın Sevgi;
• Gerçek, kadın cinayetlerinin münferit değil sistematik olması;
• Gerçek; kadın cinayetlerinin son yıllarda %1400 artması;
• Gerçek; 81 ilde 3.800 olması gereken sığınma evi sayısının 30'da kalması;
• Gerçek; 12 bin din görevlisiyle kadına yönelik şiddetin çözüleceğinin öngörülmesi;
• Gerçek; kadınları eve hapseden, 3 çocuk doğurmalarını talep eden; kadın erkek eşitliğine inanmadığını kadınların gözlerinin içine baka baka söyleyen, “muhalefet eden kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır” diyen bir Başbakanımızın olması;
• Gerçek; Ceza Kanununda tek bir “namus” sözcüğünün bile geçmemesi, yerine muğlak bir “töre” sözcüğünün kullanılması ve yine “haksız tahrik” maddesinin gerekçelerinde “namus cinayeti failleri”nin kapsam dışında tutulması;
Kimsenin Namusu Değiliz
• Gerçek; 12 yaşındaki bir kız çocuğuna, tecavüz ettiği gerekçesiyle açılan davada 31 sanık için “iyi halden” ceza indirimine gidilmesi; mağdur olmasın diye tecavüzcülerin sokakta dolaşması;
• Gerçek; cop darbeleri ile hamile bir kadının bebeğini öldüren 'erkek' polisler;
Devlet Uyuma Şiddete Göz Yumma
Ve saymakta zorlandığımız “nice” acı gerçeğimiz var! Tüm bu gerçeklerin toplamından oluşan tablo tek tek olaylardan daha vahim. Adına 'ileri demokrasi' dedikleri bu hükümranlığı ayakta tutan iki temel kaynak: Erkek egemen zihniyet ve kapitalist sistem. Biz emekçi kadınlar olarak, dünyayı değiştirecek örgütlü gücümüz olduğuna inanıyoruz ! Bu nedenle, bu hükümranlığın yıkılması, toplumun tüm kesimlerinin, özellikle kadınların şiddetten arınmış, kadın erkek eşitliğinin yaşamın bütün alanlarında gerçekliğe kavuştuğu bir dünya ve bir Türkiye yaratmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Söyleyecek Sözün Olsun, Şiddete Çözüm Olsun!