Yurt gazetesinin başkanlık tartışması kapsamında Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy'un gazetede yayınlanan yazısını aşağıda aktarıyoruz:
Oya Ersoy: Halk Demokrasisi istiyoruz
Gazetemizin Başkanlık Tartışmasına katılan Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, “AKP ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek istiyor. Bu yüzden her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaya çalışıyor. Bizim ne AKP’nin elinde can vermeye ne de sıtma olmaya niyetimiz var” diye yazdı. Ersoy'un yazısı şöyle:
Başbakan Erdoğan’ın ‘KHK çıkarma ve TBMM’yi fesih’ yetkisi istemesini ikiyüzlülük olarak yorumlayan Halkevleri Genel Başkanı Avukat Oya Ersoy, “AKP ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek istiyor. Bu yüzden her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaya çalışıyor. Bizim ne AKP’nin elinde can vermeye ne de sıtma olmaya niyetimiz var” diye konuştu
“Türkiye’de devletin yeniden yapılandırılması üzerine herhangi bir tartışmada, bizim açımızdan ancak sınıf mücadelesi merceğinden bakıldığında, emekçilerin bağımsız çıkarları açısından ne anlam ifade ettiği önemlidir” diyen Oya Ersoy, YURT’a şu değerlendirmelerde bulundu:
İKİYÜZLÜ YAKLAŞIM
NEOLİBERAL dönüşüm bütün dünyada, emekçileri siyasal katılım süreçlerinden dışlayarak sermaye programını daha sorunsuz hayata geçirebilmek için, ‘demokratikleşme’ demagojisiyle yürütmenin güçlendirilmesi ve ‘yerelleşme’ kılıfı altında daha kuvvetli bir merkezileşme dayatmaktadır. Örneğin Tayyip Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığından şikâyet ederken, yargının özelleştirme ya da başka sermaye projeleri önüne engel çıkarmasından şikâyet etmesi manidardır. Ancak bu kolay meşrulaştırılabilir bir durum olmadığından, gerekçe olarak ‘parlamentonun gücünü artırmayı’ hedeflediğinden söz etmektedir. TBMM’ye sunulan tasarıda ise Başkan’a, ‘Başkanlık kararnameleri çıkarma yetkisi’ ve ‘Meclisi fesih yetkisi’ verilmektedir. Bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı olması bir yana, ikiyüzlülüktür!
DENETLENMEK İSTEMİYOR
AKP’nin 10 yıllık iktidarı boyunca başardığı en önemli şey, sermayenin en üst tabakasının ihtiyaçları ile kendi ideolojisinin gereği olan ‘gerici politikaları’ birlikte uygulayabilmesidir.
Erdoğan, yargının kendilerine kan ağlattığını söylüyordu. ‘12 Eylül’le hesaplaşma’ maskesi atında asıl yapmak istedikleri şeyin ‘sermayenin bugünkü ihtiyaçları doğrultusunda 12 Eylül Anayasasını revize etmek’ olduğunu, burada en önemli ayağın ise Yargının yürütme üzerindeki ‘yerindelik’ denetiminin kaldırılması olduğunu söylemiştik.
REFERANDUM DÖNEMECİ
Evet, AKP iktidarı yer altı ve yerüstü kaynaklarımızı talana açıyor, AKP’li belediyeler ulaşıma zam üstüne zam yapıyor, kentsel dönüşüm adı altında kentlerimizi yağmalıyor, sermayenin ve AKP’li Belediyelerin trilyonluk kazançları Yargının ‘kamu yararına’ aykırı bularak verdiği ‘yürütmenin durdurulması’ kararları ile engelleniyordu. Referandum sonrası anti-demokratik-faşizan karakteri herkes tarafından görünür hale gelen AKP iktidarı, Meclis’i devre dışı bırakıp Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ülkeyi yönetmeye başladı. KHK’larla Bakan yardımcılıkları görevi yaratıldı, bağımsız kurumlar denetime alındı, SİT alanlarına el atma yetkisine kavuşuldu. Sayıştay denetimi olmaksızın bütçe görüşmeleri başladı ve 2013 bütçesi meclisten geçirildi. Bu mevcut gerçekliğimiz.
SITMA OLMAYIZ, ÖLMEYİZ DE!
Mevcut Meclis aritmetiği bu öneriyi imkânsız kılıyor ve AKP’liler de bunu açıktan ifade ediyor. Amaç; ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek! AKP ne yargının ne de halkın denetimini istiyor. İşte bu yüzden her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaya çalışıyor.
Bizim ne AKP’nin elinde can vermeye ne de sıtma olmaya niyetimiz var. ‘Başkanlık Sistemi mi, yetkileri artırılmış Cumhurbaşkanı mı, mevcut Parlamenter düzenek mi’ benzeri bir tercihi reddediyoruz. Halkın kendi yaşamını ilgilendiren bütün alanlarda doğrudan söz sahibi olabildiği, doğrudan demokrasi mekanizmalarının güçlendirildiği, yönetenlerin denetlenebildiği ve geri çağrılabildiği bir ‘halk demokrasisi’ istiyoruz.