Halkevleri bu yıl 8. Kez Doğu Karadeniz – Batum doğa, tarih ve kültür gezisini düzenledi. 7 – 15 Ağustos tarihlerinde düzenlenen gezi boyunca Karadeniz’in eşsiz doğa güzellikleri ve kültürel zenginlikleri bir kez daha büyük hayranlık uyandırdı. Karadeniz’in güzelliğine bir de oluşan dostluklar, Karadeniz insanının misafirperverliği eklenince geziye katılanlar oldukça memnun ayrıldı.
7 Ağustos akşamı saat 23.00’da hareket noktası olan Ankara’dan yola çıkan kafile ilk durağı olan Samsun’da Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nde sabah kahvaltısı ile güne başladı. Samsun’da amazonlar gezisini yaptıktan sonra Ordu Perşembe’de bulunan Yason Kilisesinin ardından Boztepe’ye çıkarak teleferikte şehri ve doğayı ortalama 2500 metre yükseklikten izleme keyfi buldu.
2. gün, Trabzon’da kiliseden camiye dönüştürülen tarihi Ayasofya Kilisesi’ni ziyaret ettikten sonra, Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı’nı gezip görme fırsatı buldular. Ardından Uzun Göl’de serbest zaman geçirdikten sonra, Fırtana Deresi’nin kıyısında ve tamamen doğal ortamda bulunan Doğa Otel’de konakladılar.
3. gün, Hemşin yaylaları olarak adlandırılan Çat ve Elevit yaylalarının doğal havasını soluyarak, Zil Kalesi’ni gezdikten sonra Palovit Şelalesi’nde yüzme fırsatı buldular. Yine konaklama noktası olan Doğa Otel’de akşam yemeğinin ardından sazlı sözlü akşam eğlencesi gerçekleştirdiler.
4. gün, Ayder yaylasında serbest zaman geçirdikten sonra, içerisinde kendi elektriğini kendilerinin ürettikleri, kendi balıklarını kendilerinin yetiştirdikleri, içerisine hayvanat bahçesi kurdukları her şeyin tamamen doğal olduğu Köy Değirmeni ve Köy Mandırasını tanıma fırsatı buldular. Ardından Hopa olaylarında suyuna sahip çıktığı için hayatını kaybeden Metin Lokumcu ve genç yaşta kanser hastalığına yakalanarak hayatını kaybeden değerli sanatçı Kazım Koyuncu’nun mezarlarını ziyaret ettiler.
5. gün, Batum’a geçerek Adrew Heykeli, Meryem Ana Katedrali, Avrupa Meydanı, Saat Kulesi, Gonio Apsaros Kalesi’nin geziminin yanı sıra, Sovyet döneminden kalan yaşam evlerini ve 111 hektar genişliğinde ve içerisinde 2 bini ağaç olmak üzere 5 binden fazla bitki türü bulunduran Botanik Bahçesi’ni tanıma fırsatı buldu. Ayrıca, Gürcü dansı eşliğinde Batum mutfağının zenginlikleri ile tanışan kafile çok keyifli bir gün geçirdikten sonra tekrar Türkiye’ye dönüş yaptılar.
6. gün, Borçka Karagöl’de sis bulutu içerisinde gezinti yaptıktan sonra, Macahel Milli Parkı’nı da gezip konaklama noktası olan Lapera Pansiyon’da akşam yemeğinin ardından, Artvin Halkevi’nden gelen müzik gurubu gece geç saatlere kadar yöresel müzikler eşliğinde horonlar, halaylar ile geceye ayrı bir renk kattılar.
7. gün, Artvin Cerattepe’de yapılmak istenen madene karşı, kurulan direniş çadırını ziyaret ederek desteklerini sundular. Kafkasör yaylasında serbest zaman geçirdikten sonra, idama mahkum edilen Ermenilerin tepeden aşağıya atılarak öldürüldüğü yer olarak bilinen Cehennem Deresi Kanyonu’nda yürüyüş yapıldı.
8. gün, Şavşat’ta bulunan Efkar Tepesi’ne çıktıktan sonra, zamanla bölge halkı tarafından tahrip edilen Tibet Kilisesi gezisinin ardından Kara Göl’de serbest zaman geçirdikten sonra, Ankara’ya doğru hareket eden kafile son olarak Rize’de deniz keyfinin ardından gezilerini sonlandırdılar.
Gezi süresi boyunca, geziye katılan insanların birbirleri ile dayanışma içerisinde olması, kendi içlerindeki şakalaşmaları, oynadıkları tavla, okey, satranç vb. gibi eğlenceli zamanlar geçirdiler. Ayrıca, kafilenin bir akşam sohbeti esnasında kadın sorunu üzerine yaptıkları tartışma geziye ayrı bir katkı sağladı.
Karadeniz gezisine katılanlardan görüşler aldık. İşte o görüşler;
Eren Ertin;
Gezi Samsun’dan başlayıp Artvin Şavşat’a kadar devam eden oldukça güzel bir coğrafyada gerçekleşti. Çok yorucu ancak ruhsal açıdan oldukça dinlendirici bir gezi oldu. Yeni insanlar, yeni diller, yeni tatlar, yeni mücadeleler tanımama aracı olan gezinin birleştirici unsuru Halkevleri’ne öncelikle teşekkür ederim.
Metin Lokumcu’ya yaptığımız ziyarette özellikle çok duygusal anlar yaşadım. Metin Abi, insanları ve doğayı koşulsuz seven, her siyasi görüşten insanı kucaklayabilen biriydi. Ancak tüm bunlara karşın eylem sırasında polis tarafından katledilmesi benim açımdan oldukça duygusal anlar yaşamama neden oldu.
Ayrıca 7'den 70'e her yaş grubundan insanın katıldığı; sosyalist erkekler kadın mücadelesine katkı sunabilir mi, kadın mücadelesi yükselirken erkekler bunun neresinde olmalı, cinsiyetçi rollerlerden erkekler nasıl arınabilir çerçevesindeki tartışmalar oldukça verimli oldu.
Şuan direnişe olan Cerrattepe ziyareti de oldukça anlamlı ve deneyim sağlayıcı oldu.
Her şey çok keyifli ve güzeldi. Teşekkürler.
Sadık Canyurt ;
Bedensel açıdan yorucu ancak zihinsel ve tinsel açıdan oldukça tazeleyici bir geziyi noktaladık dün sabah. Mütevazı bir otobüsle onca yolu kat ettik; yeni yerler gördük, güzel insanlarla tanıştık. Damağımızda güzel tatlar, kulağımızda güzel ezgilerle olağan yaşamlarımıza döndük.
Daha önce bazı yerlerini görmüş olduğum Doğu Karadeniz coğrafyası hakkında daha bütüncül bir deneyim yaşamış oldum bu gezide. İlk durak Samsun’du. Amazon kadınlarının memleketindeydik. Bu topraklarda kadın mücadelesinin köklerinin binlerce yıl öncesine dayanıyor olmasıyla gururlandık. Ertesinde Ordu Boztepe’deki teleferik heyecanını yaşadık.
İzleyen gün Trabzon’daydık. Ayasofya Kilisesi’nde ilk düş kırıklığımızı yaşadık. Geçen yıl alınan bir karar ile bu tarihi yapı yeniden cami olarak kullanılmaya başlanmış. Eski kilisenin kubbesinde yer alan resimler, bir örtü ile kapatılmış. Ne kilise olarak derdini anlatabilen, ne de cami olarak tam işlevini yerine getirebilen bu yapı nedeniyle burkulan içimiz düzelmemişken, Uzungöl’de iyice üzüntüye boğulduk. Farsçada “özlemek” kavramı “yürek-gönül büzüşmesi” ile anlatılıyor. Yani birisine “seni özledim” demek için, “senin için gönlüm büzüştü (dılem tenk şok beraye to)” diyorsunuz. Uzungöl’ün 15 yıl önceki durumunu anımsayınca, gerçekten içimde bir şeyler büzüştü. Gölün etrafı doldurularak bütünüyle araç trafiğine açılmış, Uzungöl adeta dükkanlarca kuşatılmış. Oturmak için tasarlanan banklardan bile “ücretlidir” ibareleriyle para alınınca, doğanın talanının resmi çizilmiş oldu gözlerimde.