Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer'în "5 Ekim Öncesi Öğretmenlerimiz Yine Yoksulluk Kıskacında!" başlıklı basın toplantısı metni.
5 Ekim Öncesi Öğretmenlerimiz Yine Yoksulluk Kıskacında!
Eğitim ve bilim emekçileri, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü kutlamaya hazırlanıyor. Öğretmenlik mesleği açısından uluslararası genel kabullerin simgesi sayılan 5 Ekim'i, Türkiye'deki öğretmenler her gün biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşılıyor. Bugün ulusal ve uluslararası alanda eğitim örgütleri ve sendikalar, "Nitelikli Eğitim İçin Nitelikli Öğretmen" anlayışını temel yaklaşım olarak benimsemişlerdir. Bu nedenle, eğitimin ve eğitim emekçilerinin niteliğini olumsuz yönde etkileyen bütün sorunların giderilmesi talebi, her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nde yeniden öne çıkmaktadır.
Eğitim emekçileri, özlük hakları ile sosyal haklarını kullanma konusunda da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Sürgünler, keyfi atamalar, norm kadro uygulaması, "apolet" yasası gibi düzenlemeler yaşanan sorunları daha da arttırmıştır. Sorunların çözüm üretileceği yerde her yıl katlanarak büyümesi tüm eğitim emekçilerini olumsuz etkilemektedir. Öğretmenler yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetliler açlık sınırında maaş almaktadırlar. Hükümetin önümüzdeki yıl, 6'şar aylık dilimlerle yapmayı planladığı % 2,5 oranındaki sefalet zammı, bu yoksulluğu mutlak olarak arttıracak, diğer ülkelerde çalışan eğitim emekçileri ile aramızdaki sosyo-ekonomik uçurumu daha da büyüyecektir.
Eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunları her yıl katlanarak artarken, AKP Hükümeti döneminde eğitim alanında atılan en önemli adım "siyasi kadrolaşma" olmuştur. Sendikamıza şu ana kadar ulaşan rakamlara göre, AKP Hükümeti döneminde; 3351 Okul Müdürü, 2970 Okul Müdür Yardımcısı, 335 İl/İlçe Milli Eğitim Müdürü, 390 İl/İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü ve 117 İl Milli Eğitim Müdür Yarımcısı olmak üzere toplam 7163 kişi eğitim yöneticisi olarak atanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda uzun süredir devam eden kadrolaşma ve sürgün uygulamaları, eğitim sisteminin geleceği açısından ciddi ve kaygı verici sonuçlar yaratmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın merkez ve taşra teşkilatında son 3 yıldır yaşananlar, eğitimde gerici kadrolaşmanın en açık ifadesidir.
Milli Eğitim Bakanlığı'nda bir taraftan yoğun bir kadrolaşma faaliyeti yürütülürken, diğer taraftan öğretmenlik mesleği açısından tartışmalı sonuçlar ortaya çıkaracak yeni bir sistem getirilmektedir. Öğretmenleri "performanslarına" göre derecelendirmeyi ve bir anlamda onlara "apolet" takmayı amaçlayan yeni sistemin yaşanan sorunlara çözüm olması mümkün değildir. Eğitim Sen olarak, bu düzenlemenin öğretmenlik mesleği, eğitim bilimi ve örgütlenme kültürü ile bağdaşmadığını düşünüyoruz. Yapılmak istenen "kariyer sınavı", çalışma barışını bozacak, öğretmenler arasındaki mesleki dayanışmayı ve paylaşmayı ortadan kaldıracak, onları yarışa sokarak, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyecek özellikler içermektedir. Öğretmenler arasında hiyerarşi yaratarak, farklı ücret politikası uygulamak, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıracaktır. Ayrıca aynı okulda, aynı düzeydeki sınıfları okutan iki öğretmen arasındaki ücret farklılığı, telafi edilmesi güç sonuçlar yaratacaktır. Öğretmenlik mesleğiyle, eşit işe eşit ücret ilkesiyle, okulun ve eğitimin kamusal özüyle bağdaşmayan bu uygulamanın yaşanan sorunları daha da arttıracağını düşünüyoruz.
Türkiye'deki eğitim emekçilerinin tamamına yakını yoksulluğun kıskacında bir 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü daha karşılamaktadır. Eğitim Sen, son dönemde yoğunlaşan eğitimin paralı hale getirilmesi, siyasi kadrolaşma ve eğitimde özelleştirme girişimlerine karşı, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü bir mücadele günü olarak görmekte ve savunmaktadır. Sadece Türkiye ile Avrupa ülkelerinde çalışan öğretmenlerimizin aldıkları maaşları karşılaştırdığımızda, neden 5 Ekim'i bir mücadele günü olarak gördüğümüz daha iyi anlaşılabilir.
Sendikamız tarafından, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde öğretmenlerin yıllık toplam çalışma saatleri, yıllık ücretleri ve saat başına aldıkları ücret ile ilgili olarak bir araştırma yapılmıştır. Verileri karşılaştırmalı olarak hesaplanan ülkeler; İspanya, Danimarka, Almanya, Macaristan, İrlanda, Portekiz, İsveç, Hollanda, Yunanistan ve Türkiye'dir.
Tablo 1: Ülkelere Göre Öğretmenlerin Yıllık Toplam Çalışma Saatleri
ÜLKE
SAAT
İspanya
1425
Danimarka
1680
Almanya
1708
İrlanda
915
Portekiz
1526
İsveç
1800
Hollanda
1659
Yunanistan
1762
Türkiye
1816
Kaynak: Education at a Glance - OECD Indicators 2003
Tablo 1'de de görüleceği üzere seçilen 9 ülke arasında en yüksek çalışma saatlerine sahip olan ülke Türkiye'dir. İrlanda'da ise öğretmenlerin bir yıllık toplam çalışma saatleri sadece 915 saattir. İrlanda'yı sırasıyla 1425 saatle İspanya, 1526 saatle Portekiz, 1659 saatle Hollanda, 1680 saatle Danimarka, 1708 saatle Almanya, 1762 saatle Yunanistan, 1800 saatle İsveç izlemektedir.
Tablo 2: Ülkelere Göre Yıllık Öğretmen Maaşlarının Karşılaştırması (ABD Doları Baz Alınmıştır)
ÜLKE
İLKÖĞRETİM BAŞLANGIÇ MAAŞI
İLKÖĞRETİM 15 YILLIK ÖĞRETMEN MAAŞI
DEVLET LİSELERİ BAŞLANGIÇ MAAŞI
15 YILLIK ÖĞRETMEN MAAŞI
İSPANYA
26.875
31.357
31.345
36.500
DANİMARKA
31.165
35.297
30.103
40.019
ALMANYA
38.412
46.459
43.100
52.839
İRLANDA
22.727
36.837
23.861
37.234
PORTEKİZ
19.585
28.974
19.585
28.974
İSVEÇ
21.498
25.722
23.070
27.535
HOLLANDA
27.464
32.750
28.773
48.889
YUNANİSTAN
20.086
24.668
20.083
24.686
TÜRKİYE
6.358
7.191
6.537
7.343
Not: Türkiye için 2005, diğer ülkeler için 2002 yılı maaşları temel alınmıştır. Bkz. OECD 2003 Eğitim Göstergeleri.
Tablo 2'de ülkelere göre ilköğretim okullarında ve devlet liselerinde göreve yeni başlamış ve 15 yıl görev yapmış öğretmenlerin yıllık toplam maaşları karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Tablodan da anlaşıldığı gibi, en yüksek öğretmen maaşlarının verildiği ülke Almanya iken, en düşük öğretmen maaşı veren ülke yine Türkiye'dir. Buna göre Almanya'da göreve yeni başlamış bir ilkokul öğretmeni yılda toplam 38.412 dolar gelir elde etmekte, Yunanistan'da aynı şartlarda bir öğretmen yılda toplam 20.086 dolar kazanmakta iken, bu rakam Türkiye'de 6358 Dolar'da kalmaktadır.
Yine Almanya'da 15 yıldır ilköğretimde görev yapan bir eğitim emekçisinin yıllık toplam geliri 46.459, Yunanistan'da 24.668 dolar iken, Türkiye'de bu rakam sadece 7191 dolardır. Devlet liselerinde göreve yeni başlamış bir eğitim emekçisi Almanya'da yılda toplam 43.100, Yunanistan'da 20.083, Türkiye'de ise 6537 dolar kazanmaktadır. 15 yıllık deneyimi olan bir devlet lisesi öğretmeninin ise Almanya'da 52.839, Yunanistan'da 24.686, Türkiye'de ise sadece 7343 dolar yıllık gelir elde ettiği görülmektedir. Türkiye ile AB üyesi çeşitli ülkelerdeki öğretmenlerin aldıkları maaşlar karşılaştırıldığında aradaki büyük maaş uçurumu rahatlıkla görülebilir. Türkiye'de eğitim emekçilerine ödenen düşük maaş oranları, aynı zamanda ülkemizde eğitime ve eğitim emekçilerine ne kadar önem ve değer verildiğinin göstergesi niteliğindedir.
Tablo 3- Öğretmenlerin Ülkelere Göre Karşılaştırmalı Saat Ücretleri (ABD Doları)
ÜLKE
İLKÖĞRETİM BAŞLANGIÇ SAAT ÜCRETİ
İLKÖĞRETİM 15 YILLIK ÖĞRETMENİN SAAT ÜCRETİ
DEVLET LİSELERİ BAŞLANGIÇ SAAT ÜCRETİ
DEVLET LİSELERİ 15 YILLIK ÖĞRETMENİN SAAT ÜCRETİ
İSPANYA
18,9
22
22
25,5
DANİMARKA
18,6
21
18
23,8
ALMANYA
22,5
27
25
31
İRLANDA
24,8
40,2
26
40,6
PORTEKİZ
12,8
19
12,8
19
İSVEÇ
12
14,3
12,8
15,3
HOLLANDA
16,5
19,7
17,3
29,5
YUNANİSTAN
11,4
14
11,4
14
TÜRKİYE
4,45
4,95
4,6
5,06
Tablo 3'te ise öğretmenlerin Tablo 2'de belirtilen yıllık toplam maaşlarının Tablo 1'de belirtilen yıllık toplam çalışma saatlerine bölünmesi yöntemiyle bir saat başına aldıkları ücret ABD Doları bazında hesaplanmış ve gösterilmiştir. Buna göre İrlanda'da ilköğretimde göreve yeni başlamış bir öğretmenin saat ücreti 24.8, İsveç'te 12, Yunanistan'da 11.4, Türkiye'de ise 4,45 dolardır. İlköğretimde 15 yıllık hizmet vermiş bir öğretmense İrlanda'da saat başına 40.2, İsveç'te 14.3, Yunanistan'da 14, Türkiye'de ise sadece 4,95 dolar almaktadır. Benzeri bir dengesizliği devlet liselerinde çalışan öğretmenlerin durumları karşılaştırıldığında da görmek mümkündür. Buna göre; devlet liselerinde göreve yeni başlamış bir öğretmenin İrlanda'da bir saatlik hizmetinin karşılığında eline geçen para 26, İsveç'te 12.8, Yunanistan'da 11.4 dolar iken, bu rakam Türkiye'de sadece 4,6 dolardır. Aynı alanda 15 yıllık deneyimi bulunan bir öğretmen ise; İrlanda'da hizmeti karşılığında saatte 40.6, Almanya'da 31, Hollanda'da 29.5, Yunanistan'da 14, Türkiye'de ise saatte yalnızca 5,06 dolar kazanmaktadır.
Eğitim Emekçilerinin Yoksulluğu Artarak Devam Ediyor!
Türkiye'de eğitim emekçileri yıllardır, ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar ile yaşamaya çalışıyor. Sorunlara genel olarak bakıldığında, çözümler üretileceği yerde her yıl birikerek arttığı görülmektedir. Ekonomik açıdan çökertilen eğitim emekçileri geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmıştır. Aynı durum memur ve hizmetliler için de geçerlidir. Öğretmenlerin taksi şoförlüğü garsonluk, pazarlamacılık, seyyar satıcılık yapması, artık olağan bir durum olarak görülmeye başlanmıştır.
Eğitimin en önemli öğelerinden birisi olan öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının, memur ve hizmetliler açlık sınırının altında maaş almaktadır. Hükümetlerin her yıl daha da azaltarak yaptıkları "sefalet zamları", eğitim emekçilerinin yaşadığı yoksulluğu azaltmamakta, aksine yaşanan sefaletin daha da artmasına neden olmaktadır. Sosyal yaşam kalitesi açısından bakıldığında, Türkiye ile dünya öğretmenlerini karşılaştırmak artık neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Türkiye'de dört kişilik bir ailenin temel gıda harcamalarının yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, elektrik, su, haberleşme, giyim, eğitim, sağlık, iletişim, kültür gibi temel ihtiyaçlar için yapması gereken harcama dikkate alındığında yapılması gereken toplam harcama tutarı Eylül 2005 itibariyle 1 milyar 800 milyonun üzerindedir. "Yoksulluk Sınırı" olarak tanımlanan bu tutar, insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini karşılayacak asgari tutar olarak kabul edilmektedir. Yoksulluk sınırının 1 milyar 800 milyonu aştığı bir ülkede, eğitim emekçilerine yoksulluk sınırının yarısından daha az ücret ödenmesi, onları açlığa, yoksulluğa mahkum etmekten başka anlam taşımamaktadır.
Yüz binlerce eğitim emekçisini açlığın ve yoksulluğun kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren bu sisteme karşı, bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için, tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan doyuran bir alternatif yaratılmadığı sürece, yaşanan sorunların devam etmesi kaçınılmazdır. Öğretmenlerimize, hizmetli ve memurlara insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir.
Eğitim Sen, kamusal, nitelikli, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin yaşam bulması için geçmişte nasıl mücadele etti ise, bugün ve gelecekte de bu haklı mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir.
Eğitim Sen olarak tüm öğretmenlerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü kutluyor, onları daha iyi bir gelecek için birlik, dayanışma ve mücadeleye çağırıyoruz.