Sevgili kardeşler, Türkiye’deki demokratik hareketimizin sevgili dostları!
Istanbullular Başbakan Erdoğan’ın yoğun provokasyonları sonrasında Gezi Parkı’na karşı 15 Haziran akşamı başlatılan vahşi saldırılarla polis ve jandarma şiddeti ile karşı karşıya. İstanbul kenti, kullanımı yasaklanmış olanlar dahil, bütün sınırların ötesinde kullanılan her türlü göz yaşartıcı gaz bulutlarının altında; Taksim meydanı bir savaş alanına döndü ve kamunun kullanımına kapatıldı. Bu sabahın erken saatlerine kadar plastik mermiler, kimyasal ve asit sıkan Tomalar ve ses bombaları yaygın olarak kullanıldı. Yardım için bekleyen çıplak insanlar hastanelerin önünde kuyruklar oluşturdular; buna karşın hastaneler ve sığınak olarak kullanılan otellere de tekrar tekrar gazlı saldırılarda bulunuldu. Taksim meydanı çevresindeki oteller aşırı gaz kullanımı nedeniyle boşaltıldı; sayısız çocuk biber gazlı saldırılar sırasında kayboldu ve gazdan etkilendi; hamile bir kadın 3,5 aylık bebeğini düşürdü. 132 insanın ağır yaralandığı ve 5 kişide kimyasal kullanımına bağlı yanık olduğu bildiriliyor.
Kısacası AKP hükümeti kendi yurttaşlarına karşı, insanlık suçları işlediği bir savaş yürütmekte; hastanelere ve gönüllü sağlık personeline saldırmakta; evlerin, otellerin ve hastanelerin içine biber gazı ve diğer kimyasalları atmakta; polis kasklarındaki kimlik numaralarını gizlemekte; basın özgürlüğüne karşı ağır bir sansür uygulamakta; interneti sınırlandırmakta ve medya erişimini engellemektedir. Polis ve jandarma güçleri günün ilk ışıklarına kadar, ana artelleri keserek ve hatta Boğaz köprüsünden yürüyerek geçerek, Taksim meydanına ulaşmak için İstanbul’un dört bir köşesinden yürüyen on binlerce İstanbulluya saldırmıştır. Gözaltına alındığına tanık olunan birçok insan polis karakollarında bulunamamaktadır.
Bu savaş benzeri saldırının görsel malzemelerle ve ilerici uluslararası topluluğun birçok saygın üyesinin kişisel tanıklıklarıyla kanıtlanmış olmasına karşın, İstanbul valisi ve hükümetin diğer üyeleri polis operasyononun “sorunsuz” biçimde yaşandığını ve hiç kimsenin ciddi biçimde yaralanmadığını iddia etmişlerdir. Bu söylem, İstanbulluların maruz bırakıldığı acı ve ızdırabın aşağılanmasının ötesinde, hükümet tarafından, Başbakan Erdoğan’ın, dün Ankara’da yapılanın ardından bugün İstanbul’da gerçekleştireceği “zafer mitingleri” sonrasına işlenmesi planlanmakta olan yeni insanlık suçlarının habercisidir.
Polis güçlerinin bu vahşi saldırısı durdurulmalıdır. Hükümet şu anda kadar yaşanan ve bundan sonra yaşanacak olan olaylardan sorumludur. Ilerici uluslararası topluluğu, acilen, AKP hükümetine bu sorumluluğunu mümkün olan tüm araçları kullanarak güçlü biçimde hatırlatması çağrısında bulunuyoruz.
Kendi halkına karşı savaş yürüten bir hükümet yararına dezenformasyon yaymakta olan ana akım medyaya demokratik sorumlulukları güçlü biçimde hatırlatılmalıdır.
Yaralanan ve yaralanacak yurttaşlarımızın sağlık durumundan ciddi endişe duymaktayız. Ilerici uluslararası topluluğu acilen, hükümeti, özellikle çocuklara, hamile kadınlara, yaralı yurttaşlara, gönüllü sağlık personeline, geçici revirlere ve hastanelere yönelik saldırıları konusunda uyarmaya çağırıyoruz.
Dün akşam on binlerce insan İstanbul’un her köşqesinden yürümüştür ve bugün bu yürüyüş devam edecektir. Halkımızın bu yürüyüşünün durdurulması mümkün değildir. Ilerici uluslararası topluluğu acilen halkımızın bu demokratik yürüyüşü ile dayanışma eylemlerine çağırıyoruz.
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Başkanı