Eğitim Hakkı Anasayfa

Eğitimin Metalaştırılması ve Eğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi Sonuç Bildirgesi

Cu, 08/03/2013 - 20:43
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Ayrıcalık değil, sadaka değil hakkımız olanı istiyoruz, eğitim hakkımız için mücadele ediyoruz. Bugün eğitim hakkı mücadelesi denilince akla öncelikle “parasız eğitim” mücadelesinin gelmesi tesadüf değildir. Sermayenin insan emeği ve yaşamı üzerinde dolaysız, çıplak sömürüsü diğer tüm kamusal haklarımızda olduğu gibi eğitim alanında da yaşanmaktadır. Bugün ülkemizde eğitimin metalaştırılmasına -alınır satılır bir mala dönüştürülmesine- dönük, AKP eliyle uygulanan program, kapitalizmin tüm dünyada kamusal hizmetlerin tasfiyesi ve bu alanların sermaye için birikim alanlarına dönüştürülmesine dönük saldırganlığının bir parçasıdır. Bu saldırının en önemli özü ise eğitimi “hak” olmaktan çıkarmaktır.

Eğitimin içeriğinin, amacının, eğitim yönteminin sermayenin ihtiyaçlarına göre ve piyasa mekanizmalarına uygun biçimde şekillendirilmesi; eğitimde özelleştirme, paralılaştırma uygulamaları; emeğin güvencesizleştirilmesi bu sürecin temel ayaklarıdır. Sermaye ve sözcüsü iktidarlar insanları sermaye düzeninin sürekliliği için “bilgi ve mesleki beceri” ile donanması gereken ekonomik girdi olarak sınıflandırmakta, eğitimin metalaştırılmasını “eğitim bireysel fayda” sağlıyor” gerekçesi ile meşrulaştırmak istemektedir. Metalaştırma saldırısı gerici, cinsiyetçi eğitim politikalarıyla iç içe geçerek/kaynaşarak ilerlemektedir. Sermaye bir yandan eğitimi karlı bir alan haline getirmeyi diğer yandan ise itaatkar tutum ve beceriler ile donatılmış, artı değer sömürüsünün/düzenin sürekliliğini sağlayacak işgücünün yetiştirilmesini istemektedir. Bu saldırının bugüne kadar planlandığı gibi işlememesinin tek nedeni ise eğitim hakkını savunan halk direnişleridir.

Nasıl bir eğitim sorusu, kişiliğimizin, yeteneklerimizin gelişimi kadar kendi yaşamımızı ve dünyayı değiştirme bilincini edinme, kolektif bilinç ve toplumsal sorumluluk kazanma; özgür, eşitlikçi bir toplum kurmaya katılma olanaklarımızı da belirler. Eğitimin alınır satılır bir mal haline getirilmesini kabul etmiyoruz. İşçi sınıfı mücadeleleriyle kazanılmış bu vazgeçilemez hakkımızı savunuyoruz herkes için parasız, kamusal eğitim istiyoruz.

Türkiye’de 90’lı yıllardan itibaren yol alan metalaştırma saldırısı Dünya Bankası raporlarından kopyalanmış ABD sistemini örnek alan “reform” çabaları ile ilerletilmeye çalışılmıştır.  AKP döneminde hızlanan bir saldırı haline dönüşmüş ve eğitim giderek daha büyük bir yıkıma sürüklemiştir. Sadece 2002-2012 yılları arasında velilerin ceplerinden yaptığı eğitim harcamaları 4.5 kat artmıştır. 2011 yılında halkın cebinden yaptığı eğitim harcaması 15 milyar TL’yi bulmuştur.

2012 ise gerek 4+4+4 yasasının AKP tarafından zorla uygulamaya geçirilmesi, gerekse Yeni YÖK Yasa Tasarısı’nın gündeme gelmesi ile eğitimin metalaştırılması programına çıta atlatılmak istenen bir yıl olmuştur.  AKP eğitimde özel sektör payının arttırılmasını bir sonraki ara hedefi olarak belirlemiştir. Ancak 4+4+4 henüz uygulamasının üzerinden bir eğitim dönemi geçmeden AKP için sorun yumağı haline dönüşmüş, ülkenin her bir noktası daha önce eğitim hakkı mücadelelerinde görülmemiş yaygınlıkta veliler, öğretmenler ve öğrenciler tarafından eylem alanı haline getirilmiştir. Üniversiteler ise tüm bileşenleri ile Yeni YÖK Yasa Tasarısı’na karşı dinamik mücadelelere sahne olmuştur. Açık ki AKP programını ilerletmekte direnişlere çarpmaktadır. 90’lı yıllardan itibaren üniversitelerde ve yoksul mahallelerde sürdürülen eğitim hakkı mücadelelerinin de etkisi ile toplumda eğitimin kamusal bir hak olduğu bilinci kolayca yıkılmayacaktır.

Eğitim Hakkı Buluşması Eğitimin Metalaştırılması ve Eğitim Hakkı Atölyesi ön çalışmalarına ve atölye gününe katılan veliler, öğretmenler, öğrenciler, eğitim hakkı savunucuları olarak tartışmalarımız ve mücadele deneyimlerimizin ışığında saldırı sürecini birlikte tartıştık ve taleplerimizi/mücadele gündemlerimizi netleştirdik.

Hedefimiz Eğitim Hakkı Meclisleri’ni örgütleyerek, eğitim haktır diyen tüm toplumsal kesim ve örgütlerle birlikte eğitim hakkı mücadelesini kazanımlarla ilerletmektir.

Eğitimde metalaştırma programı çok farklı biçimlerde ilerliyor

Eğitimin metalaştırılması saldırısında temel adımlardan biri kamusal eğitime dönük harcamaların kısılması, eğitime ayrılan kısıtlı kamu bütçesinin de sermayeye kaynak aktarımı için kullanılmasıdır. Ülkemizde  “bütçe yok” gerekçesi ile okullarda onlarca kalemde velilerden para toplanmaktadır, okul öncesi eğitimde aidat zorunlu hale getirilmiştir. Kalabalık sınıflar, laboratuvarsız, kütüphanesiz, spor ya da sanat alanlarından yoksun, öğrencilerin ısınamadığı, temizlik malzemelerinin bulunmadığı okullar “olağan” hale getirilmektedir.  4+4+4 sistemi ile yaşanan okul bölünmeleri, 5.5 yaşındaki çocuklar için sınıf açma zorunluluğu okulların bilimsel bir eğitim için gerekli fiziksel koşullardan daha fazla uzaklaşmasına yol açmıştır. Köy okullarının kapatılması, kadrolu öğretmen ve temizlik görevlisi atanmaması, eğitim için yardımcı malzemelerin sağlanmaması yeterli bütçenin ayrılmamasının sonucudur.

AKP iktidarı 2004 yılında önce MEB Kanunu’nda yaptığı değişiklikle okul aile birliklerini bağış toplamaya yetkili kılmış ve okullarda “gönüllü” bağış uygulamasını yasallaştırmış, 2006 ve en son 2012 Şubat’ında yapılan yönetmelik değişiklikleri ile yılında okul aile birliklerini kamusal eğitimin tasfiyesi sürecinin temel ayaklarından biri haline getirmeye çalışmışlardır. AKP’nin “karar mekanizmasının velilere” açmak gibi sunduğu bu politika aslında OAB’lerin her öğrenciden para toplamak, katin ve servis ihaleleri düzenlemek, otopark işletmeciliği yapmak gibi velileri okulun ticarileştirilmesinde ve eğitimin paralılaştırılmasında temel unsur haline getirilmesinin ve devletin kamusal yükümlülüklerden çekilmesini meşrulaştırmanın aracı haline sokulmaya çalışılmıştır. Son yönetmelikte öğrencilerin “milli/manevi” değerlere göre yetiştirilmeleri, okulun kiraya verilen kısımlarında çalışanlar için “adaba uygunluk” gibi kıstaslar konulurken eğitim ortamlarının kullanımında “kamu yararı” ifadesi yönetmelikten çıkarılmıştır. Yeni yönetmelikte cemaat ağları ve sermayeyle okulları ilişkilendirme kanalı olarak kullanılmak üzere “hayırseverlere” yönetimde yer verilmiş, yine gönüllü velilik diye bir kavram kullanılmıştır.

Eğitim materyallerinin özel sektörden alınması eğitimin karlılık alanı haline dönüştürülmesi ve kamu kaynaklarının sermayeye sunulması açısından kritik bir alandır. AKP iktidarının en önemli propaganda araçlarından biri haline gelen “ders kitaplarının ücretsiz dağıtımı” gerçekte sermayeye kamu bütçesinden kaynak aktarma gerekçesi olmuş, Milli Eğitim Bakanlığı’nı 300-400 Milyon TL kitap satın alan en büyük müşteri durumuna getirmiştir. Yayıncılıkla ilgisi olmayan onlarca şirketin ders kitabı basım sürecine girdiği bu süreçte iktidarla ilişkili şirketler öncelikle iş almakta, kitapların niteliği ise dert edilmemektedir.  İktidarın asıl amacı yayıncılık alanına sermaye aktarımı olduğu ve eğitim sistemi “dayanışma/toplumsal sorumluluk” ilkelerini değil “tüketimi” temel alan biçimde şekillendirildiği için her yıl binlerce kitap çöpe atılmakta, korumaya dönük herhangi bir önlem alınmamaktadır.

AKP iktidarının eğitimde bir diğer propaganda konusu ise Fatih Projesi’idir. Eğitimde “teknolojikleşme” AKP tarafından iyi eğitimin parolası gibi sunulmaktadır. Oysa piyasacılığı derinleştirme hedefiyle atılan bu adımlar bir yandan öğretmen emeğinin değersizleştirilmesi, öğretmeni standartlaştırılmış bilgiyi sunan “teknik” elemana indirgemeyi hedeflemekte asıl olarak ise eğitim piyasasının genişletilmesi için kullanılmaktadır. 2013 yılı eğitim bütçesinden Fatih projesi için 1.4 milyar lira ayrılmıştır. Fatih projesi kapsamındaki akıllı tahtalardan  tabletlere, içerik yazılımlarından internete kadar pek çok alanda Kamu İhale Kurumu (KİK) devre dışı bırakılmıştır. Ortada 100 milyar liralık bir ranttan söz edilmektedir. 12 milyon öğrenciye tablet dağıtımı ile birlikte internet bağlantısı satılması planlanmakta, eğitim dolayımında öğrencileri eğitim teknolojisi alanının müşterisi haline getirmek planlanmaktadır. 

Eğitimin ticarileştirilmesinde özellikle AKP iktidarı tarafından hedeflenen en temel adımlardan biri okul binalarının, eklentilerinin, etkinlik alanlarının, okul için hizmetlerin ticarileştirilmesidir. “Okullar hayat olsun” projesi öğrencilerle birlikte okulun bulunduğu bölgede yaşayan halkın okulun müşterisi haline getirilmesi hedefinin sonucudur. 

AKP’nin eğitimi sermaye için bir kar alanına dönüştürme stratejisinin önemli ayaklarından biri 2012 Ağustos ayında çıkan 652 sayılı KHK ile belirlenen Kamu-Özel Ortaklığıdır. Sağlığın metalaştırılmasına dönük büyük dönüşümde bir örneğini gördüğümüz model eğitim alanında da uygulanmak istenmektedir. KÖO ile amaç henüz özelleştirmenin tam olarak gerçekleşmediği eğitim alanında sermayenin yatırım ve hareket alanını genişletmektir. “Özel finansman yöntemi” olarak sunulan bu model kısaca devletin sermayeye “karlı yatırım” olanağı sağlamasıdır. Bu yolla sermayenin kamuya ait araziler üzerinde okul yaparak kamuya (49 yıllığına) kiralaması,  mal ve hizmet üretimi, yapım, bakım, onarım karşılığında uzun süreli sözleşmeler yoluyla bu eğitim kurumlarının her türlü olanağını ve tesisini işletmesi, eğitim kurumuyla ilgili hizmetleri (gibi temizlik, yemekhane, kantin, otopark, güvenlik) satması mümkün kılınmaktadır. AKP’nin Orta Vadeli Planı’nda 2013 yılından itibaren kamu-özel ortaklığının tüm kamusal hizmetler alanına yayılması hedeflenmektedir. 4+4+4’le bölünmüş okullar, 5.5 yaşında okula başlamaya zorlanan öğrenciler ile açığa çıkan ek okul ihtiyacı aynı zamanda inşaat sermayesinin iştahını kabartmaktadır. Yine AKP’nin sağlıkta tekrarladığı “kampus” uygulaması kamusal hizmetlere– emeğe ve kentlere yönelen neoliberal saldırganlığın bağlantısı için önemlidir. Eğitim kampusları uygulaması ile kent merkezinde bulunan değerli okullar -araziler ve binalar- sermayeye satılacak ve bu kurumlar şehir dışlarına kampuslara taşınacak, eğitim kurumları ve doğalında öğrenciler yaşamın akışından kent dokusunun bir parçası olmaktan koparılacaktır.

AKP iktidarı eliyle yürütülen eğitim politikası temel olarak kamusal eğitimi tasfiye etmektedir, özel okulların oranını kademeli olarak arttırmak ilk adımdır. Özel öğretim kurumları AKP iktidarı döneminde %91, öğrenci sayısı bakımından %110 artmıştır, ancak özel okullarda okuyan öğrenci sayısı hala toplam öğrenci sayısının %2.8’idir. Sermaye “pastada” payının büyümesini istemektedir. 4+4+4 sisteminin de etkileri ile kalabalıklaşan sınıflar, 5.5 yaş çocuklarının yaşadıkları sorunlar,  kamu okullarında dinsel baskı,  eğitimin niteliğin düşüşü,  “sınav başarısı”na indirgenmiş eğitim sistemi gibi nedenler özel okullara yönelimi teşvik için özel olarak kullanılmaktadır.

4+4+4 modeli ile birlikte AKP’nin “dershaneleri kapatacağız özel okul yapacağız” açıklamalarının asıl niyeti ise asıl olarak dershane sistemine son vermek değil kamu bütçesi ile özel okulları finanse etmenin yolunu açmaktır.  AKP özel okulda okuyan öğrenci sayısını önce %15’e ardından %30’a çıkarmak istemektedir.  Özel okullara yönelik vergi kolaylığı, arsa, bina verme, teşvik sağlama gibi yöntemler bugüne kadar uygulanmaktadır.  Ancak asıl olarak öğrenci kaydı yoluyla özel okulları desteklemek üzere kamu bütçesinden sermayeye kaynak verilmesi projesi AKP’nin ajandasında yer almaktadır. Yeni YÖK Yasası’nda “özel üniversite” kurmaya dönük madde bu sürecin eğitimin tüm kademelerini kapsadığını göstermektedir. Bankaların eğitim kredileri ile borçlandırma yöntemleri sonucu özel okullara dönük talep arttırılmaya çalışılmaktadır.

Sınav sistemleri eğitimin ticarileştirilmesi noktasında atılan adımların önemli bir parçasıdır. Okullar arası geçiş ve üniversite eğitimi öncesi sınav sistemleri dershane, kurs, etüt merkezi, ders bürosu gibi paralı eğitim veren kurumları, sınava hazırlık test ve yayıncılık alanını devasa bir sektör haline getirmiştir.  Aynı zamanda bu sektör eğitimci emeğinin değersizleştirilmesi, emek sömürüsü ve güvencesizliğin yaygınlaşması bakımından kritik önemdedir. İktidara geldiği günden beri ilk ve orta öğretim düzeyindeki sınav sistemlerini sürekli değiştiren AKP sermayeye bu alanda büyük ve akışkan bir pazar alanı yaratmıştır. Toplumsal eşitsizlikler düşünüldüğünde eğitimin hakkının sınav sistemleri ile kısıtlandığı açık bir şekilde görülebilir. Emekçi çocukları sınav başarısızlığı ile mesleki okullara, imam hatiplere ve eğitimin giderek niteliksizleştiği genel liselere yönlendirilmekte, üniversite eğitimi alma olanakları baştan engellenmektedir. 2002 yılından 2012 yılına dershane sayısı 2 kat, öğrenci sayısı %250 artmıştır. 2010 yılı verilerine göre (TÖDER) 45 bin aile dershanelere olan borcu nedeniyle mahkemeliktir.

Eğitimin metalaştırılması saldırısının temel ayaklarından biri emeğin metalaştırılması ve güvencesizleştirilmesidir. Eğitimin piyasalaşması sürecinde ücretli emekçiye dönüşen öğretmenlerin emeği kullanım değerinden uzaklaşıp değişim değeri yaratan bir meta halini almaktadır. Ticarileştirme faaliyetlerine alt yapı oluşturmak için standartlara bağlanan eğitim süreci öğretmeni eleştirel yargı, tepki verebilen kendi özerk alanı içinde çocuklarla ilişki kurabilen birinden teknisyene indirgemektedir.  Eğitim emekçileri ticarileştirme sürecinin bir parçası haline getirilmekte,  velilerden para toplamaktan okula sponsor bulmaya, ticari faaliyetler için angarya çalışmaya kadar “girişimciliği” kutsayan piyasacı eğitim sisteminde köleleştirilmektedir. Yeni YÖK yasası ile gündeme gelen ve bilim insanlarını/üniversite emekçilerini güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına mahkum eden düzenleme sürecin bütünlüğünü göstermektedir.

Eğitimdeki saldırı, kapitalizmin ideolojisinin ve kurallarının eğitim kurumlarına/işleyişine yerleşmesi ile sürmektedir. Sermaye, müfredatın gerici, cinsiyetçi, milliyetçi içerikle sürdürülmesi ile kol kola aynı zamanda eğitimi “piyasa değerleri” ile donatmaktadır. Girişimcilik adı altında açılan seçmeli dersler, ders içeriklerinin bilimsellikten uzaklaştırılması, rekabetin, bireyciliğin, bilgi yerine “meslekle” ilgili becerinin yüceltilmesi, sermayenin ders içeriklerini belirlemesi gibi uygulamalar genel eğilim haline gelmektedir. ”Rekabete dayalı girişimcilik kültürü” yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.  Bugün artık mesleki eğitimde ders içeriklerinin doğrudan bir sermaye grubu tarafından belirlendiği “eğitim” programları mevcuttur

Esnek ve güvencesiz çalışmayı temel çalışma rejimi haline getiren sermaye için bir yandan vasıflı işgücü diğer yandan vasıfsız ve ucuz kitlesel işgücü ihtiyacı eğitim üzerindeki farklı beklentilerini açığa çıkarmaktadır. Mesleki eğitim işgücü niteliği yanında işgücüne katılım yaşını erkene çekmek açısından da kritiktir. Özellikle 4+4+4 sisteminde okul yaşının 5.5’a çekilmesi ve açık lise uygulamasının büyümesi ile çocuk işçilik ve dolayısı ile çocuk emeği sömürüsü yaygınlaştırılmak istenmektedir. 2011 yılında hazırlanan ve ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmeyi hedefleyen Ulusal İstihdam Stratejisi belgesinde üzerinde en çok durulan başlıklardan biri “eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi”dir.  Sermaye mesleklerin sınıflandırılmasını, standartlaştırılmasını ve eğitimin doğrudan bilimsel bilgi ile ilişkisinin koparılıp meslek edindirme hedefiyle belirlenmesini istemektedir. Sermaye eğitim içeriklerini doğrudan belirlemeyi, eğitim sürecinde çocuk ve gençleri işçileşmeyi, eğitim sürecini doğrudan yönlendirmeyi istemektedir. AKP’nin organize sanayi bölgelerinde mesleki okullar açma projesi sermaye için çocuk işçi cenneti demektir. Sermaye için eğitim” anlayışını reddediyoruz.

Eğitimde metalaştırma ve eğitim hakkı atölyesi ön çalışmaları ve atölye gününe katılan eğitim hakkı savunucuları, veliler, öğretmenler, öğrenciler olarak taleplerimizi belirledik ve mücadele programımızı netleştirdik; Eğitim Hakkı Meclisleri’ni örgütleyerek mücadelemizi sürdüreceğiz.

Taleplerimiz ve Mücadele Programımız

Herkes için kamusal, eşit-parasız eğitim istiyoruz

  • “Eğitime bütçe” eğitim hakkı mücadelesinde temel taleplerimizden biri olacaktır. Bilimsel eğitim için gereken bütçeyi okul okul talep edeceğiz. Eğitim Hakkı Meclisleri’nde örgütlenerek genel bütçe belirlenme sürecinde etkili bir mücadele programı oluşturacağız. 
  • 2013 yılı bütçesinde “eğitime ayrılan pay”ın nasıl kullanıldığını denetleyecek, bütçeden sermayeye kaynak aktarımına karşı mücadele edeceğiz. AKP’nin okullarda velilerden para toplanması uygulamasına dair ikiyüzlülüğünü teşhir etmekten geri durmayacağız.
  • Okulları işletmelere, öğrencileri ve ailelerini müşterilere dönüştüren katkı-katılım payı, aidat toplanması, sınav, fotokobi, etkinlik parası gibi gerekçelerle eğitim için para talep edilmesine karşı mücadele edeceğiz. Öğrenciler ve veliler olarak hangi gerekçe ile olursa olsun eğitim için bizden istenen paraları ödemiyoruz, öğretmenler olarak velilerimizden para toplanmasına aracılık etmeyi reddedeceğiz.
  • Hemen tüm okullarda toplanmaya çalışılan temizlik parasını ödememe kararlılığımızı, çocuklarımızın sağlığı için okullarımıza temizlik malzemesi ve kadrolu hizmetli talebiyle birleştirerek örgütleyeceğiz. 
  • Okul öncesi eğitimde zorunlu aidat uygulamasını kabul etmiyoruz, parasız okul öncesi eğitimin anadilinde eğitim hakkı da gözetilerek 36-72 ay arası çocuklar için yaygınlaştırılması için mücadele edeceğiz.
  • Veli, öğretmen ve öğrenciler olarak Okul Aile Birlikleri’ni piyasalaştırmanın saç ayağı haline getiren yönetmeliğin değiştirilmesi için mücadele edeceğiz. Okul aile birliklerinin seçimlerini, ihaleleri denetleyeceğiz, okul aile birlikleri yoluyla velilerden eğitim masrafı adı altında para toplanmasına izin vermeyeceğiz.  OAB’lerin sunulmak istendiği gibi “okulda demokrasi” örgütü olmasının tek koşulu öğretmen ve velilerin buralarda örgütlenerek okullarda yaşanan sorunları mücadele konusu haline getirmeleridir. 4+4+4’e karşı mücadele sürecinde birçok okulda OAB’lerin direnişin içinde yer alması, kurumsal yapıların “yasalarıyla” sınırlanmadan mücadele içinde dönüştürülebileceğini göstermektedir. Hedeflerimizden biri Okul Aile Birliklerini mücadele örgütlerine dönüştüğü deneyimleri yaratmak, eğitim hakkı mücadelesinin parçaları haline getirmektir. 

Eğitimin sermaye için karlı bir pazar haline gelmesine izin vermeyeceğiz, okullarımız ticarethane değildir

  • Eğitim materyallerinin üretimi, basımı, dağıtımı kamu eliyle yapılmalı, parasız dağıtılmalıdır. AKP iktidarının bu alanı sermayeye karlılık alanı olarak açmasına karşı mücadele edeceğiz.
  • Fatih projesi, akıllı tahtalar gibi eğitim teknolojilerinin AKP açısından rant alanına çevrilmesine karşı çıkıyoruz, tüm eğitim harcamalarının denetlenmesi için mücadele edeceğiz.
  • Okullarımızın ticarethaneye dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. Okullarımız halkındır, halkın okulların olanaklarından ancak parasız yararlanmasını savunuruz. “Okullar hayat bulsun” projesiyle okul eklentileri ve olanaklarını ticari bir faaliyete konu etmeye dönüşmemesi için ve eğitim emekçilerinin bu alanlarda angarya çalıştırmaya zorlanmasına karşı mücadele edeceğiz.
  • Kamu-Özel Ortaklığı projesi ile okulların şirketlerden “kiralanması, kamunun sermayeden “hizmet satın alması”, okul bina ve etkinliklerin ticarileştirilmesini kabul etmiyoruz.  Kamunun eğitimle ilgili temizlik, yemek, ulaşım vb hizmetlerden ve eğitim malzemelerinin üretiminden el çekmesi, hizmet satın alma, sözleşme, yetki devri, taşeronlaştırma gibi yöntemlerle bu alanın sermaye için bir karlılık alanına çevrilmesine karşı mücadele edeceğiz.
  • AKP’nin kent merkezlerindeki okulları satarak sermayeye kent rantı yaratma, eğitim kampusları inşa ederek öğrencileri yaşadıkları yerlerin uzağına sürgün etme politikasına karşı mücadele edeceğiz.

Bilimsel bir eğitim için, 4+4+4 uygulamalarının durdurulması için mücadele edeceğiz

  • Eğitim hakkının çerçevesi “herkese parasız eğitim”le sınırlı değildir, mücadelemiz aynı zamanda eğitimin bilimsel, demokratik ve laik olması, eğitim süreçlerinde insanların kendi dil ve kültürlerini geliştirebilecek olanaklara sahip olması, eğitim öznelerinin bu süreç üzerinde söz ve karar hakkına sahip olması mücadelesidir.
  • Bilimsel bir eğitimin gereklerine uygun olarak okul ve derslik sayısının arttırılması için, kalabalık sınıflarda olanaksız okullarda eğitim görmemek için, her okulda laboratuvar, kütüphane, spor ve sanat alanları talep edeceğiz. Acil olarak 4+4+4 sistemi yüzünden dersliğe çevrilen laboratuarlarımızı, kütüphanelerimizi geri isteyeceğiz.
  • Öğretmen açığının kapanması, kadrolu öğretmen ataması için mücadele edeceğiz.
  • Eğitim insanın fiziksel, bilişsel ve duygusal gelişimini temel almalıdır. Bu noktada 4+4+4’le birlikte uygulamaya geçirilen 5.5 yaşındaki çocukların zorla okula başlatılması uygulamasına son verilmesi mücadelesi gündemimizdir, 2013-2014 eğitim yılında da 5.5’yaş çocukların okula gitmemesi, bu uygulamanın kaldırılması için çalışmalar yürüteceğiz.
  • 4+4+4’le ikili öğretime geçilen ve çocukların sabah çok erken saatlerde derslere başladığı ve geç saatlerde dersleri bitirdiği eğitim düzeni çocukların okulla kurdukları ilişkiyi bozmakta, okul dışı zamanda çocuk bakımını ya kadının üzerine yıkmakta ya da “etüt, kurs”  vb adlarda çocukları piyasalaşmış bir sistemin müşterisi haline getirmektedir. Tam gün eğitim talebini mücadele konusu haline getireceğiz.
  • Eğitim hakkı talebimizi sadece okul içi koşullar ve eğitim içeriğiyle sınırlamıyoruz.  Her çocuğun ve gencin insanca koşullarda, onurlu bir biçimde yaşaması eğitim hakkının garantiye alınması açısından zorunludur. Öncelikle eğitim sürecine devam eden tüm öğrencilere yeterli ve sağlıklı beslenme koşulları, insanca barınma ve sağlıklı bir yaşam sürme koşullarının kamu güvencesi altına alınması için mücadele edeceğiz.
  • Çocukların günlük gereken besini aldıklarının okul içinde garanti altına alınmasını istiyoruz. Çocukların sağlığından çok sermayeye kaynak aktarmanın derdine düşen AKP’nin “Okul sütü” projesinde yaşanan zehirlenme örnekleri ortadadır. Çocukların okullarda alacağı besinlerin sağlıkçı, beslenme uzmanı, öğretmen, veli ve öğrenci temsilcileri ile birlikte denetlenmesi için mücadele edeceğiz.
  • İlk ve ortaöğretimde çocukların nitelikli bilimsel eğitim veren kurumlara yaşadıkları yerlerde ulaşması eğitim hakkının önemli bir parçasıdır.  İkili öğretim ve okul bölünmeleri ile yüz binlerce çocuğu yaşadığı yerlerden uzakta eğitim görmeye zorlayan 4+4+4 uygulaması derhal kaldırılmalıdır. Paralı servislere, çileli yollara mahkum edilmeyi kabul etmiyoruz. Eğitim aldıkları kurumlara ulaşmak için ulaşım hizmetinden yararlanmak zorunda kalan tüm çocukların, öğrencilerin ulaşım giderlerinin kamu tarafından karşılanmasını mücadele gündemi haline getireceğiz. Öğrencilere kamu ulaşımının parasız hale getirilmesi için mücadele edeceğiz. 
  • Engelli çocuk, genç ve yetişkinlerin eğitim hakkı piyasanın, iktidarların ya da hayırseverlerin insafına bırakılamaz. Özel eğitimin, koşulları hazırlanmış kamu okullarında gerçekleşmesi, okulların fiziksel koşullar ve alt yapı olarak engellilerin devam edebileceği bir biçime getirilmesi için mücadele edeceğiz. 

Eğitim meta değildir. Özel okullar kapatılmalıdır

  • Eğitimi özelleştirmek için sermayeye tanınan vergi muafiyeti, teşvik, arazi tahsisi gibi tüm kolaylıkların ortadan kaldırılması için, eğitimde eşitsizlik, emek sömürüsü anlamına gelen, eğitimin alınır satılır bir mala dönüştürüldüğü özel okulların kapatılması için mücadele edeceğiz.
  • Yeni YÖK Yasası ile gündeme gelen “özel üniversite açılması” uygulamasına karşı mücadele edeceğiz.
  • Eğitimin özelleştirilmesine, halkın vergileriyle oluşan kamu bütçesinin AKP’nin “özel okula öğrenci gönderme” projesi ile sermayeye kaynak aktarmak üzere kullanılmasına izin vermeyeceğiz.
  • Eğitimde piyasalaştırmayı, rekabeti derinleştiren, toplumsal eşitsizlikleri büyüten derinleştiren, sınav sistemlerinin ve buna bağlı olarak gelişen dershane, etüt ve kursların kaldırılması için mücadele edeceğiz.

Eğitim emekçileri ücretli köle olmayacak, eğitim emekçilerine güvenceli iş, insanca yaşam istiyoruz.

  • Eğitim kurumlarında taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma uygulamalarının sona erdirilmesi, örgütlenme özgülüğü önündeki engellerin kaldırılması için veliler, öğrenciler ve eğitim emekçileri olarak birlikte mücadele edeceğiz.

Sermayeye köle olmayacağız, meslek liselerine, çocuk işçiliğe hayır

  • Çocukların ortaöğretimin de dahil olduğu erken yaş aralığında mesleki yönlendirmeye tabi tutulmasını kabul etmiyoruz. Bugünkü mesleki eğitim sermayenin işgücü ihtiyacını karşılamak için eğitim hakkının gaspı ve işgücü yaşını erkene çekmek anlamına gelmektedir.  “Sermayeye işgücü yetiştirmek için eğitim” anlayışına karşı mücadele edeceğiz, bunun sistem karşıtı bir mücadele olduğunu biliyoruz.
  • Bugün yürürlükte olan mesleki teknik okullara ilişkin güncel ve acil gündemler olarak; öğrencilerin “staj” adı altında sömürülmesi uygulamalarına karşı, atölyelerinin şirketlere açılması, stajyer çalıştırma için önşartların kapsamının daraltılması, “stajyer” maaşlarının düşürülmesi ve sigorta primlerinin devlet tarafından ödenerek sermaye üzerindeki yükün azaltılması, “stajyerlerin” kendi kusurlarından kaynaklanan iş kazalarının ve meslek hastalıklarının sigorta kapsamı dışında bırakılması gibi uygulamaları teşhir edecek ve mücadele edeceğiz.

AKP iktidarı ile eğitimde derinleşen cinsiyetçi, gerici, milliyetçi içerik ve uygulamalar aynı zamanda piyasa “değer” ve “kavramları” ile kaynaşmaktadır. Sermayenin eğitim üzerindeki tahakkümüne karşı mücadele aynı zamanda bilimsel eğitim mücadelesidir.

  • Girişimcilik adı altında açılan seçmeli derslerin kaldırılması için mücadele edecek, bu dersleri seçmeyecek, seçtirmeyeceğiz.
  • Ders içeriklerinin bilimsellikten uzaklaştırılması, sermayenin taleplerine göre belirlenmesi; rekabetin, bireyciliğin, bilgi yerine “meslekle” ilgili becerinin yüceltilmesine karşı mücadele edeceğiz.
  • Eğitimin hem içerik hem de yöntem olarak bilimsel kriterlerle belirlenmesi eğitimin metalaştırılmasına karşı mücadelenin temel gündemidir.  Kolektif yaşam ve sorumluluklara dair bilinçle birlikte bireyin yeteneklerin geliştirdiği, sorgulamayı, eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi temel alan bir eğitim için dersliklerden, okullara her tür ilerici müdahale için inisiyatif alacağız.
  • Üniversitelerde bilimin sermaye için değil halk için üretilmesi ve bilim özgürlüğü için mücadele edeceğiz. 


Halkevleri Genel Merkezi
Konur Sokak No:8/9 Kızılay, Ankara
Telefon: 312-4192717 Faks: 312-4193207 Eposta: [email protected]
Bağışlarınız için; İş Bankası (Ankara) Meşrutiyet Şubesi 785989 nolu hesap