Eğitim Hakkı Buluşması Üniversite Atölyesi’nde, üniversite öğrencileri, bilim insanları ve üniversite emekçileri olarak üniversitelerdeki piyasacı, gerici dönüşüm ve üniversiteler üzerindeki baskı ve yeni saldırılara karşı mücadele süreci üzerine çeşitli tartışmalar yürüttük. Üniversitelerin yeni bir piyasalaştırma ve gericileştirme saldırısıyla karşı karşıya olduğunu ve üniversite bileşenleri olarak bu saldırıya karşı mücadeleyi büyüterek sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
1980’lerden bu yana üniversiteler kapitalizmin güncel ihtiyaçlarına göre yapılandırılıyor. Sermayenin çıkarlarına odaklı bir yükseköğretim sisteminin hedeflendiği bu süreçte, ülkemizde de üniversiter yapı AKP iktidarının on yılında ciddi bir dönüşüme tabi tutuldu.
Sermayenin üniversitelerde egemenliğinin sağlanması hedefini, kendisinden önceki siyasi iktidarlardan devralan AKP, çeşitli politikalarıyla üniversitelerin sermayeye açılmasına daha fazla olanak sağlamıştır. AKP döneminde üniversitelerdeki ticarileştirme uygulamaları artmış, üniversitelilerin temel hizmetlere ulaşma imkânları paralılaştırma politikaları nedeniyle zorlaşmıştır. Üniversitelilerin beslenme, ulaşım, barınma, sağlık gibi alanlardaki sorunları derinleşmiştir.
Sermayenin yükseköğretimdeki hareket alanı vakıf üniversitesi sayılarının artmasıyla genişlemiştir. Vakıf üniversitelerinin sayısı 2005 yılında 24 iken bugün 72’yi bulmuştur. Vakıf üniversiteleri aracılığıyla eğitim üzerinden kar elde eden sermayenin en önemli destekçisi ise siyasi iktidar olmuştur. Kar etme amacında vakıf üniversiteleri ile yetinmek istemeyen sermayenin özel üniversite talebi AKP’nin tüm seçim ve parti programlarında temel maddeler arasında yer almıştır.
Sermayenin üniversiteler üzerindeki egemenliği derinleşmiştir. “Üniversite-Sanayi İşbirliği” adı altında üniversiteler sermayenin çıkarlarına göre yapılandırılmıştır. Sermayenin üniversitelerdeki temel ayakları arasında yer alan teknokentler yaygınlaşmıştır. 2002 yılında sayısı 5 olan teknokent sayısı 2012’de 9 kat artışla 45’e çıkmıştır. Şirketlere üniversitenin tüm imkânları seferber edilmiş, üniversitelerdeki piyasa baskısı yoğunlaşmıştır. Bu süreçte bilim insanları sermayenin köleleri haline getirilmeye çalışılmıştır. Bilim insanları, sermayenin kar etmesine odaklı bilimsel faaliyet göstermesi için baskı altında tutulmuştur. Akademik özgürlük yok sayılmış, bilim insanlarının halkın çıkarları için faaliyette bulunmaları engellenmiş, çalışmalarını halk yararını gözeten ve halkın bilgisine sunan bilim insanları soruşturmalarla karşı karşıya kalmıştır.
Öte yandan, siyasi iktidarın üniversiteler üzerindeki hakimiyeti ve baskısı artmıştır. 2007 yılında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasının ardından YÖK’ün tepeden ele geçirilmesi stratejisi ile üniversitelerdeki İslamcı kadrolaşma hızlanmıştır. Siyasi iktidarın üniversiteyi kendi arka bahçesine çevirme hedefiyle üniversitelerin tüm yönetsel mekanizmaları AKP’lileştirilmiştir. Üniversiteler üzerindeki iktidar hegemonyasını artırmayı hedefleyen siyasi iktidar gençlik mücadelesini baskı altına almaya çalışmıştır. Üniversiteye cumhurbaşkanı ve başbakan düzeyine kadar varan ‘ziyaretler’, AKP’nin kuklası olan YÖK’ün üniversiteler üzerindeki baskısı, AKP şubesi gibi faaliyette bulanan rektörlerin üniversitelerdeki baskıcı uygulamaları AKP’nin üniversiteleri teslim almasına yeterli olmamıştır. Gençlik mücadelesinin direnişi bu hedefi engellemiştir.
Siyasi iktidarın üniversitelerdeki kadrolaşması gerici dönüşümün derinleşmesine zemin hazırlamıştır. Üniversitelerde gerici hegemonyanın tesisi ve gerici ideolojinin üretimi hedeflenmiştir. Bu süreçle bağlantılı olarak üniversitelerde çeşitli sempozyumlar düzenlenmiş, üniversite müfredatlarında gerici ideoloji enjekte edilmeye çalışılmış, üniversite kampüslerine camiler, fakültelere mescitler açılmıştır. Üniversitelerin gericileştirilmesi saldırısında ilk olarak üniversiteli kadınlar (öğrenci, akademisyen, çalışan) bu gerici kuşatmadan özel olarak etkilenmektedir. Bunun yanında üniversitenin aydın, ilerici kimliği ve yine üniversitenin yenileyici ve dönüştürücü dinamiği tehdit altında kalmaktadır. Bilim ve üniversiter yaşam gericilik tarafından kuşatılmaya, neoliberalizmin öngördüğü üniversite modeli AKP eliyle dinsel gericilik ile iç içe geçirilerek yaratılmaya çalışılmaktadır.
Üniversiteler üzerindeki baskı aygıtları yetkinleştirilmiştir. Siyasi iktidarın politikalarına karşı sesini çıkaran üniversiteliler baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Üniversitelerdeki polis ve özel güvenlik baskısı yoğunlaşmış, üniversitelilerin demokratik hak kullanımları polis ve özel güvenlik şiddetiyle engellenmeye çalışılmıştır. AKP döneminde binlerce öğrenci disiplin soruşturmasına uğramış ve çeşitli cezalar almıştır. Yine yüzlerce öğrenci polis operasyonları sonucunda tutuklanmıştır. Bu baskı politkalarından akademisyenler ve üniversite çalışanları da yoğun bir biçimde etkilenmektedir. Siyasi iktidarın üniversitelerdeki kadrolaşma politkasının da etkisiyle bilim insanları üzerlerinde gerici kadrolaşmanın baskısını yaşamaktadır. Siyasi iktidara yakın olmayan bilim insanları kendilerini baskı altında hissetmektedir. Bunun beraberinde bilim insanları başka üniversitelere sürülme, displin soruştumasına uğrama ve çeşitli cezalar alma, verdikleri derslerin ellerinden alınması, üye oldukları sendikadan istifa edilmeye zorlanma, akademik ilerlemede siyasi iktidara muhalif olmaları halinde çeştli zorluklarla karşılaşmaları, artan mobbing vakaları gibi çok yönlü bir baskı ve denetim ile karşı karşıya kalmaktadır. Üniversitelerde bilim insanları üzerindeki baskı politikaları, özellikle anadolu üniversitelerinde, piyasacı ve gerici kadrolar eliyle yaygınlaştırılmakta ve sertleştirilmektedir.
Üniversiteler AKP eliyle, piyasacılık, gericilik ve faşizm üçgeninde dönüştürülmeye çalışılmaktadır. AKP’nin son dönemdeki yükseköğretim politikalarından ve üniversite atölyesindeki tartışmalardan da anlaşılacağı üzere siyasi iktidar üniversitelere yeni kapsamlı bir saldırıya hazırlanmaktadır. Uzun yıllardır piyasa anlayışının dayattığı saldırılara maruz kalan ve ciddi bir dönüşüme tabi tutulan üniversiteler bugün yeni bir piyasalaştırma ve gericilik saldırısıyla yüz yüzedir. Bu saldırının adı, YÖK tarafından taslağı açıklanan Yeni YÖK Yasasıdır.
Bu yasa ile üniversiteler sermayenin daha fazla kar ettiği yerler haline getirilecek, eğitimdeki özelleşme derinleşecektir. Yasa taslağındaki özel üniversiteler kurmaya olanak sağlayan düzenleme eğitim hakkının gasp edilmesinin yükseköğretimdeki ayağıdır. Sermaye özel üniversiteler aracılığıyla karını artırmayı istemektedir. Özel üniversitelerin açılmasıyla eğitimdeki özelleşme sertleşecek ve parası olmayanlar eğitim hakkından mahrum kalacaktır.
Yıllardır bilimsel çalışmaları sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmeye çalışılan ve baskı altında tutulan bilim insanları bugün daha sert bir sermaye saldırısı ile karşı karşıyadır. YÖK yasası ile akademisyenlere ve üniversite çalışanlarına güvencesiz, esnek çalışma koşulları dayatılmaktadır. Yeni YÖK Yasası akademisyenlere sermayenin kölesi olmayı dayatmaktadır. Yeni YÖK Yasası’nın provası ise bugün güvencesizleştirilerek işten atılan asistanlar üzerinde yapılmaktadır. Atölyemizin yapıldığı dönemde İTÜ’de işten çıkarılan çok sayıda asistanın direnişleri sürmektedir, bu direniş yeni dönemin üniversite mücadelesinin önemli dinamiklerinden birinin güvencesizliğe karşı mücadele olacağını göstermektedir.
Bilimin toplumsal içeriği sermaye saldırıları ile her geçen gün boşaltılmakta, bilim özgürlüğü engellenmektedir. YÖK yasasında önerilen Teknoloji Transfer Ofisleri aracılığıyla bilimin halk için değil sermaye çıkarlarına göre yapılması hedeflenmektedir. Zaten üniversitelerde var olan piyasa hâkimiyetinin bu kurumsal düzenek ile derinleştirilmesi hesaplanmaktadır. Sermaye üniversitelerde üretilecek bilginin ticari bir değere sahip olmasını istemekte, sermayenin yararına olmayan, ticari değer taşımayan, temel ve sosyal bilim bölümleri kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.
Yeni YÖK Yasası ile üniversitelerdeki “demokrasi sorunu” daha fazla görünür olmaktadır. 12 Eylül faşizminin ürünü YÖK, üniversitelerin tepesinde durmaya devam etmektedir. Yeni yasa ile üniversite yönetimlerinin anti-demokratik işleyişi derinleşmektedir. Yasa taslağında önerilen ‘Üniversite Konseyleri’ aracılığı ile sermaye ve AKP üniversite yönetimlerinde doğrudan söz hakkına sahip olmaktadır. Üniversite bileşenlerinin söz yetki ve karar hakkı yok sayılmakta, sermaye ve siyasi iktidarın çıkarlarına hizmet edecek bir yönetim modeli hedeflenmektedir.
Üniversitelerdeki paralı eğitim uygulamaları devam etmektedir. Yaz aylarında “harçları kaldırıyoruz” denilerek AKP tarafından propagandası yapılan ‘parasız eğitim geldi’ yalanı ikinci öğretim ve açıköğretimlerdeki harçların kaldırılmaması ile deşifre olmuştur. Yeni YÖK yasasında ise harçların yeniden alınabileceği belirtilmektedir. Yasa taslağında, Üniversite Konseyi’nin görevleri arasında harç miktarlarını artırma yetkisinin olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan üniversitelilerin eğitim hakkının parçaları olan eğitim süreci içindeki barınma, ulaşım, sağlık, beslenme gibi alanlarda sorunları giderek derinleşmektedir. Bu alanlardaki niteliksiz koşullar ve paralılaştırma uygulamaları üniversitelilerin eğitim hakkından mahrum kalmasına neden olmaktadır.
Tüm bu dönüşümler ve siyasi iktidarın üniversiteye dair yeni hedeflerine karşı üniversite bileşenleri olarak direnişimizi büyüteceğiz. Piyasacılığın, gericiliğin ve AKP faşizminin üniversiteyi kuşatmasına karşı inatla mücadeleye etmeye devam edeceğiz. Üniversite bileşenleri olarak ODTÜ direnişi ile AKP iktidarı karşısında yükselttiğimiz mücadeleyi devam ettirecek ve siyasi iktidarın halkın eğitim hakkına saldırmasına, üniversiteler üzerinde siyasal hegemonya kurmasına ve üniversiteleri gericileştirmesine izin vermeyeceğiz. Gençliğin parasız eğitim ve demokratik üniversite mücadelesinde uzun yıllara dayanan ve bugüne kadar süren birikimi ve deneyimi AKP’nin saldırılarına karşı direnişte en önemli avantajıdır.
AKP’nin 4+4+4 düzenlemesiyle derinleştirdiği eğitimdeki özelleştirme politikası ‘özel üniversite’ hedefiyle devam etmektedir. Üniversiteliler, bilim insanları ve üniversite emekçileri olarak siyasi iktidarın üniversiteleri özelleştirmesine, eğitimin parayla alınıp satılan bir mala dönüştürülmesine karşı direniş kararlılığımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Bu süreçte her kademede eğitim hakkı mücadelesi verenlerle yine yan yana gelecek, parasız, bilimsel, eşit ve nitelikli eğitim için direnişimizi hep birlikte büyüteceğiz.
Gençlik mücadelesinin son direnişi, üniversiteleri teslim almak için her yolu deneyen fakat başaramayan AKP’ye korku salmıştır. Gençlik mücadelesinin en acil hedefi üniversiteleri topyekün dönüştürmeyi hedefleyen YÖK yasasına karşı mücadeledir. Bu yasa üniversite bileşenlerinin direnişi ile engellenecek, biz engelleyeceğiz.
TALEPLERİMİZ VE MÜCADELE PROGRAMIMIZ
- YÖK’ün baskıcı ve piyasacı ve gerici niteliği AKP ile birlikte derinleşmiştir. Demokratik bir üniversite için YÖK kapatılmalıdır.
- Sermayenin ve siyasi iktidarın üniversitelerdeki çıkarlarına göre hazırlanan, üniversiteye, bilim özgürlüğüne ve topluma zararlı olan YÖK yasasını kabul etmiyoruz. Yasayı durdurmak için mücadele edeceğiz. Yeni YÖK yasasının bakanlar kurulunun ve meclisin gündemine gelmesi halinde üniversite bileşenleri olarak ortak bir şekilde harekete geçecek, üniversiteleri, kent meydanlarını, sermaye ve AKP temsilcilerinin bulunduğu her yeri, Meclisi YÖK yasasına karşı direniş alanlarına çevireceğiz.
- Eğitim hakkının gaspı anlamına gelen ve sermayenin karını artırmayı hedefleyen özel üniversitelere hayır. Parasız eğitim için özel üniversitelerin kurulmaması, tüm vakıf üniversitelerinin kapatılması için mücadele edeceğiz.
- Üniversite yönetiminde söz yetki ve karar hakkı istiyoruz. Üniversiteler, üniversite öğrencileri, bilim insanları ve üniversite emekçileri tarafından yönetilmelidir. Gençlik mücadelesinin yarattığı ODTÜ-ÖTK deneyimi özerk-demokratik üniversite mücadelemize hala ışık tutmaktadır. Üniversite bileşenleri olarak demokratik üniversitenin gerçek kılınması için, bu hedefi güçlendirecek yeni deneyimleri kendi ellerimizle şimdiden yaratmak için mücadele edeceğiz.
- Üniversitelerdeki tüm anti-demokratik baskıcı uygulamalara son verilmelidir. Disiplin yönetmeliği ortadan kaldırılmalı, öğrenciler üzerindeki disiplin soruşturmaları iptal edilmeli ve cezalar geri çekilmelidir. Üniversitelerde özel güvenlik ve polisin varlığına son verilmeli, kamera-turnike gibi denetim-gözetim aygıtları kaldırılmalıdır. Tutuklu öğrenciler derhal serbest bırakılmalıdır.
- Parasız, eşit, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitim istiyoruz. Harçların tamamen kaldırılması, üniversite bütçelerinin kamusal kaynaklarla karşılanması ve arttırılması için mücadele edeceğiz.
- Eğitim hakkının bir parçası olarak üniversitelilerin beslenme, ulaşım, sağlık, barınma gibi tüm ihtiyaçları parasız karşılansın. Bu haklarımızı geri almak ve yeni kazanımlar elde etmek için bu alanlardaki paralılaştırma uygulamalarına izin vermeyecek mücadelemizi büyüteceğiz.
- Bilimsel üretimin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. AKP eliyle üniversitelerde örgütlenen gerici uygulamalara son verilmelidir. Gericiliğe karşı bilimsel özgürlük için mücadele edeceğiz.
- Gericilik karşısında üniversitenin özgürlüğü için alternatif etkinlikler gerçekleştirerek üniversitenin ilerici, dönüşütürücü ve yenileyici gücünü yeniden üreteceğiz. Üniversitelerde gericiliğe hizmet eden sempozyumlara ve diğer etkinliklere izin vermeyecek gericiliğe karşı kültür sanat etkinlikleri, bilimsel sempozyumlar gibi faaliyetler gerçekleştireceğiz.
- Üniversitelerdeki asistan kıyımına derhal son verilmelidir. Üniversite bileşenleri olarak asistanların güvencesizlikle tehdit edimesine ve işlerine son verilmesine izin vermeyeceğiz ve ortak mücadeleyi büyüteceğiz. Yemekhane çalışanlarından temizlik işçilerine kadar bütün üniversite çalışanlarına uygulanan taşeron çalıştırma ve güvencesizlik dayatmalarına son verilmesi için mücadele edeceğiz ve bu saldırıları engelleyeceğiz. Bilim insanlarının güvencesizleştirilmesini ve sermayenin kölesi haline getirilmesini hedefleyen dönüşümlerin durdurulması için, güvenceli ve insanca çalışma koşullarının sağlanması, bilim insanlarının çalışmalarını özgürce yapacakları bir üniversite için ortaklaşa mücadeleyi büyüteceğiz.
Üniversitelerde hem öğrencileri bilim insanları ve üniversite emekçileri üzerindeki baskı politkası yoğun bir şekilde uygulanmaktadır. Düşünce, eylem ve örgütlenme özgürlüğü için ortak mücadeleyi büyüteceğiz.