Ahmet Yıldız gerçek bir halk adamıydı

Abdullah Aydın | Pt, 05/10/2009 - 01:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Onursal Genel Başkanımızın bundan 88 yıl önce Karadeniz’in o şirin kasabasında başlayan onurlu yolculuğu, İstanbul’da yıldızların karanlığı ağarttığı bir vakitte sona erdi. Acımız büyük, ağabeyimizi, yıldızımızı, bizim komutanımızı kaybettik; ama O’nun şen-şakrak kişiliği bizimle birlikte yaşayacak. En önemli sorunları, en büyük çelişkileri serinkanlılıkla yalın bir biçimde insanlara kavratan ve ustalıkla çözen özelliklerini hiç unutmayacağız.

 

Ben kendisini 60’larda, üniversite öğrencisi olduğum yıllarda, toplumdaki saygınlığından ve parıltısından doğru tanıdım. Taşrada geçen öğretmenlik yıllarımda yine uzaktan izlemeye ve derinlemesine tanımaya başladım. 27 Mayıs’ın arkasından yaşanan gelişmeler karşısında takındığı tavırlar ve yaptığı açıklamalarla dikkatimi çekiyordu. Askerlerin tanıdık bildik edasından çok,  halktan yana irdeleyen, eleştiren, sevecen ve bilgece bir üslubu vardı.

Daha sonra 1967’de Halkevleri Genel Başkanlığı’na seçildiğinde, ilk kez meclisin bahçesindeki Halkevleri Genel Merkezinde yüz yüze tanışma olanağım oldu. Ben o günlerde Mamak Lisesinde öğretmendim, Mamak Şubesi ve Keçikıran Halkodasında Halkevcilik öğrenmeye çalışıyordum. O günden sonra, örgütsel bağımız, sevgi ve saygımız karşılıklı sürdü gitti. Yanında kendimi çok rahat hissederdim.

60’lı yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizin siyasi tarihinde de oldukça renkli sahneler yaşanıyordu. Ahmet Yıldız, genel siyasi oluşumlar içerisinde bir başka yolun kapısını aralayan çıkışlar yapıyordu. Bu çizgi, süreç içerisinde kendisinin 68 kuşağıyla birlikte şekillenen devrimci kervana katılmasını sağladı. O süreçle birlikte, her koşulda, solu, sol değerleri, devrimcileri ve devrimci yapılanmaları savundu. Darbe yapmış bir subay olmasına karşın; baskılara, işkence ve yasaklara karşı her koşulda göğsünü siper etti. Gerici güçlerin bir blok halinde Halkevlerine yönelik: “ amaç dışı faaliyet yürütülüyor, aşırı sol örgütlerin etkisi altında” suçlamaları karşısında; “Bu durum övgü ve başarı ile karşılanması gerekirken kimi aklı başında sanılanlar bile, solcular, sosyalistler, Halkevlerine sığınıyorlar, oralarda toplanıyorlar eleştiriler yapılmaktadır. Onların dedikleri doğru ise, en güzel bir örnek verdikleri için Halkevleri kutlanmalıdır.” diye gerçek bir aydın tavrı sergilemiştir. Altı çizilmesi gereken bir yan da giderek kendisini daha ilerici, daha devrimci bir niteliğe taşıması ve hiç geri adım atmamasıdır.

Ahmet Yıldız, ülkemizin ve Halkevlerinin son 50 yıllık tarihine emekten yana müdahale etmeye çalışan gerçek bir halk adamıydı. Değişik dönemlerde üstlendiği farklı görevlerde bu özelliğini hiç yitirmedi. Askerlik yıllarında bile benzerlerinden farklıydı. Parlamento çatısı altında ve daha sonra Halkevleri Genel Başkanı olarak toplumsal muhalefet içerisinde yer almasıyla birlikte günden güne kendisini yenileyen, apoletlerini söküp atan, gerçekten sivilleşebilen, özgür ve demokrat bir anlayışa ve yaşam biçimine ulaşan ender insanlardandı.

Büyükle büyük, küçükle küçüktü. Gericiliğin amansız düşmanıydı. Yürüdüğü yoldan dönmeyen inatçı ve kararlı bir duruşu vardı. Yeri geldiğinde özeleştiri yapmasını bilirdi. Bir sohbetimizde askeri darbelerin ülkemizi mahvettiğini ve çok gerilere götürdüğünü; 27 Mayıs’ın da kötü bir örnek oluşturduğunu söylediğimizde, kendine özgü Karadeniz şivesiyle “Ah şekerum, kafasuzduk kafasuz. Şimdiki aklım olsaydı, ben yapacağımı bilirdim” diyerek yanlışta ısrar etmeyecek kadar kendisini aşmış bir insandı.

Hitabetteki ustalığı, coşkusu, kitleleri etkileme gücü tartışılamaz. 90’lı yılların başında Halkevlerini yeniden yola koyarken “nasıl bir halkevcilik?” konusunda örgütümüzde yoğun bir tartışma yaşıyorduk. 1990’ların Türkiye’sin de gereksinim duyulan halkevcilik anlayışını bulmayı amaçlayan yerinde bir tartışmaydı. Halkevlerine sadece kültür-sanat işleri yükleyen arkadaşlarımız vardı. Gerekli ve olumlu bir tartışma olmasına karşın uzayan ve zaman zaman pratik işlerin önünü tıkayan bir biçime dönüşüyordu. Ahmet Yıldız konuklarımızın olduğu bir kurultayda; “ Halkevleri halkı ilgilendiren her konuya el atar. Halkevciler sadece adam öldürmezler ve banka soymazlar. Bunun dışında kimse halkevlerinde bir sınırlamada bulunamaz” diyerek tartışmaya nokta koydu. Bugün halkevlerinin “Halkın Muhalefet Evleri” niteliğine bürünmesinde ve neo-liberal sömürü ve baskı politikalarına karşı mücadele bayrağının yükseltilmesinde Ahmet Yıldız’ın bu tarihsel tutumunun payı yadsınamaz. Ahmet Yıldız’ın demokrasi mücadelesinde kendi örgütünün gücünü arkasına alarak toplumsal muhalefetle birlikte konumlanışı, her biri birbirinden önemli örneklerle doludur. Bunlardan birkaçına değinmek istiyorum.

Bir kez, Menderes ve arkadaşlarının idamlarına karşı direnişi demokrat kimliğini yansıtan onurlu bir tavırdır. İdam kararını kendisinin de içinde yer aldığı bir darbenin kurmayları ve bürokratları vermişti. Yüzde yüze yakın bir çoğunlukla idamların uygulanması için gözünü kırpmayan bir parlamento çoğunluğu içerisinde tarihe not düşercesine 11 arkadaşıyla birlikte insanlık onurunu temsil etti.

Halkın Yıldızının bir diğer örnek mücadelesi de parlamentoda 15-16 Haziran işçi direnişlerini bahane ederek ülkeye sıkıyönetim getirmek isteyen Adalet Partisi iktidarına karşı verdiği amansız mücadeledir.

Süleyman Demirel’in başkanlığında Adalet Partisi hükümeti, DİSK’in işçi haklarına dönük meşru ve haklı direnişlerini beylik: “ Milli birlik ve beraberliğimizi bozmak, bir sınıflaşma şuurunu yaratmak vatanınızı bölmek, ülkemizi parçalamak hedefini taşıyan gerçek bir sebebe doğrultulmuştur. Bu olaylar bir tertibin, bir tahrikin mahsulüdür. Tertip ve tahrik DİSK’tir” safsatasıyla işçiler lehine kısmi haklar içeren 274 ve 275 sayılı kanunlar işçiler aleyhine değiştirilmek istendi. DİSK buna dönük, İstanbul, Kocaeli Merkez ve Gebze ilçesinde 15-16 Haziran 1970’de direnişler hayata geçirdi. Bundan ürken sermaye sınıfı ve onun siyasi temsilcileri direnişi engellemek için Sıkıyönetim ilan etmek istediler. Ahmet Yıldız bu özgürlükleri kısıtlayan ve yasakları gündeme getiren uygulamalara karşı parlamentoda gericilerin korkulu rüyası olmuştur. Diğer yandan emekçilerin, yoksulların, işçilerin umudu ve sesi olmayı başarmıştır.

Yine 1976 yılında toplumsal muhalefetin yükselişi karşısında kont-gerilla tarafında örgütlenen iç savaş bahanesi ile Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurularak toplumsal muhalefetin önü kesilmek istendi. Bu yasakçı anlayışa karşı toplumsal muhalefetin bir güç oluşturmasında ve Demokrasi platformu örülmesinde Ahmet Yıldız’ın ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Onu destanlaştıran en önemli eylemi ise Mamak Sıkıyönetim savcı ve yargıçlarına karşı gösterdiği yiğit tavırdır. Yaptığı savunmada attığı adımlara, söylediği sözlere sahip çıkmış Halkevlerini, devrimcileri ve devrimci değerleri ödün vermeden savunmuştur. Tüm halkevcileri, tüm yöneticilerini ve örgütün bütününü kanatları altına almış, yargıç ve savcılara karşı göğsünü siper etmiştir.

Ahmet Yıldız bizim büyüğümüzdü, önderimizdi, komutanımızdı. Ondan çok şey öğrendik. Bundan sonra da yukarıda özetlemeye çalıştığım ondan devraldıklarımızla mücadelemizde; büyüğümüz, önderimiz ve komutanımız olarak yolumuzu aydınlatacaktır.

Bir kıvancımı da burada belirtmek istiyorum. 10 yıla yakın bir süredir sağlığı bozulmuştu. Bu sürede Halkevciler Onursal Genel Başkanlarını hiç yalnız bırakmadılar. Hastanede, evinde defalarca ziyaret ederek sohbetlerine mazhar oldular, O’nu içtenlikle sahiplendiler. Ahmet Yıldız’ın öğrencileri böyle olmalıydı.

Yine bu anlamda tanık olduğum onurlu bir tutumu da dile getirmek istiyorum. O’nu çok sevdiği bu ülke toprağına, Karacaahmet Mezarlığında selvi ağaçlarının serinliğine teslim ederken Halkevciler cenaze töreninin en canlı kortejini oluşturdular. Genç halkevcilerin attığı sloganlar, Genel Başkanımız İlknur Birol’ un mezar başında yaptığı içerikli ve vefalı konuşma yine Ahmet Yıldız’ın emeğine ve mücadelesine yakışan örnek davranışlardı.

Ailesinin, tüm sevenlerinin ve O’nun “yaramaz çocukları” tüm Halkevcilerin, tüm demokrasi güçlerinin başı sağ olsun.

O gerçek bir halk adamıydı. Yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.