Her cephede mücadele

Özge Yurttaş | Pt, 02/02/2009 - 02:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Kader, Şennur, Reyha, Arzu, Firdevs… Geçen hafta kocasının şiddetine maruz kalarak ölen, yaralanan ya da katil olan beş kadın.

 

Gazetelerde, televizyonlarda ya da mahallelerde fısıltılarla yayılan kötü haberlerde, nereye gidersek gidelim bu türden bizi ürküten olaylar duyuyoruz. Krizle beraber kadına yönelik şiddet vakalarının yakıcı biçimlerde artacağı öngörülüyor. Kulağa lanetli bir kehanet gibi gelen bu beklenti şimdiden yüzlerce kadını sokak aralarında, evlerinde, işyerlerinde kovalayan zorbalarla gerçek oluyor.

 

Türkiye’de kadına yönelik şiddet ısrarla görmezden geliniyor. Toplumsal sorunlar konusunda duyarlı yazarlar bile ardı ardına gelen cinayet, taciz ve tecavüz vakalarını “Anadolu’da seks patlaması” olarak değerlendirebiliyor.*

 

Medya aracılığıyla görünür hale gelmiş olsa da kadına karşı şiddet kadim bir sorun. Bu toplumsal sorun cinsel dürtüler veya psikolojik gerekçelerle açıklanamayacak kadar çok katmanlı. Şiddet sorununa yeni bir şeymiş gibi yaklaşanlar ülkede her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığını, kadınların yüzde 25’inin fiziksel şiddete, yüzde 97’sinin ise sosyal ve ekonomik şiddete uğradığını görmezden geliyor. Üstelik şimdilerde krizle kadına yönelik şiddet vakalarının daha da artması söz konusu.

 

Dayağa karşı dayanışma yürüyüşüyle başlayan şiddete karşı mücadelemiz iğne ile kuyu kazarcasına ilerledi. Arkamıza aldığımız kadın hareketinin 30 yılık birikimyle erkek egemen toplumsal ilişkiler içinde kadına yönelik şiddeti bir sorun olarak kabul ettirmek ve şimdilerde şiddete karşı mücadele yöntem ve olanaklarını genişletmek için yolumuza devam ediyoruz.

 

Özgür ve eşit insanlar olabilmek için verdiğimiz mücadele sınıf ve cinsiyet bağlamında birden çok cephede sürüyor. İşçi sınıfının bir parçası olarak savaşırken kadın olduğumuz için yaşadığımız eşitsizlikleri ortadan kaldırmak da mücadelemizin parçası. Şimdi şiddete dur diyerek bu cephede de yığınak arttırmanın zamanı.

 

Son aylarda artan kadın cinayetleri ve tecavüz vakalarının anlamak için ataerkil toplum dışında etkisini yeni yeni hissettiren kriz olgusunu da göz önüne almalıyız.

 

Kriz ezilenlere fatura edilirken ezilenlerin kadın yarısı en çok bedeli ödeyen oluyor. Krizle beraber kadınlar, işsizlik, sağlık eğitim, ulaşım, barınma gibi temel hizmetlerden mahrum kalma sorunu ve bu hizmetlerden mahrum kalan ailenin diğer fertlerinin ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu ile karşı karşıya. Omzunda bunca yükle beraber bedenine yönelik saldırıların artması tehlikesi de onu bekliyor. Zorla evlendirilme, fuhuşa zorlanma kriz dönemlerinde yaygınlaşıyor.

 

Yoksulluğu, işsizliği derinleştiren kriz evlerde milyonlarca işsiz, parasız erkeğin yaşadıkları yıkımın öfkesini kadınlara yöneltmesine bahane oluyor. Yoksullukla beraber ortaya çıkan toplumsal öfke tüm kokuşmuşluğu ve yozluğu ile sokaklarda kadınlara yönelen tacizcilerin, tecavüzcülerin sayısını arttırıyor.

 

Emekçiler krizin yıkımına karşı mücadele stratejileri geliştirerek bedel ödememek için direniyor. Fabrika işgalleri, mitingler, direniş çadırları krizin yıkımına karşı mücadelenin mevzilerini oluşturuyor. Krizle beraber büyüyen kadına yönelik şiddetle de tıpkı işsizlik ve yoksulluk karşısında örgütlediğimiz gibi direniş eylemleri ve farklı direnme biçimleri yaratarak başaçıkabiliriz.

 

Barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, enerji, su hakkı gibi kadınların şiddetsiz bir yaşam sürme hakkının, insanca yaşam mücadelesinin parçası olduğunu hatırlamalıyız.

 

Mahallelerimizde, kürsüler kurduğumuz pazar yerleri kadınların buluştuğu, meydanlar olmalı. Bu birliktelikten doğacak gücümüzle krizle beraber yaklaşan yerel seçimlerde haykırabilmeliyiz. “İnsanca yaşam için şartlarımız var: Her mahallede kadınların ihtiyaçları için eğitim, sağlık hizmeti üreten, kültür sanat etkinlikleri düzenleyen merkezler; semtimizde şiddet gören kadınların tıbbi, psikolojik ve hukuki tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bir sığınmaevi; kentimizde kadınların taleplerini karşılayan ve kent yönetimine katılmamızı sağlayacak meclisler istiyoruz.“

 

İnsanca yaşayabilmek için hayatı değiştirecek olan biz kadınlarız; “dünya sığar içimize biz dünyalara sığamayız”**

 

* Can Dündar - Anadolu’da seks patlaması Milliyet 26 Ocak 2009

** Gülten Akın - Oğul Ağıdı