Yine doğa olayı, yine yıkımlar, ölümler, toplumsal travmalar...

Ct, 04/11/2006 - 09:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Yine doğa olayı, yine yıkımlar, ölümler, toplumsal travmalar…


 


 


Bu defa ölüm gökten geldi ve yakaladı insanlarımızı. Daha iki hafta önce Beykoz’da M.Şevketpaşa köyünü yıktı geçti. Onlarca evcil hayvan telef oldu, binalar sular altında kaldı. Sonra İstanbul’un diğer semtlerinden Sarıyer ile birlikte bir kez daha Beykoz suya teslim oldu. Ardından Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Harran ayrı durumda kaldı. Yollar uçtu, köprüler yıkıldı, minibüsler devrildi. Türkiye’de sel felaketi bunlarla sınırlı değil. Antalya, Mersin, Trabzon neredeyse ülkemizin tümü sel ve benzeri felaketlere dayanacak bir yapıda değil.


 


 


Peki nedir bu felaketlerin ardındaki gerçek? Bu yıkım neden yaşanıyor?  Güvenli bir hayat süremeyecek miyiz?


 


 


Ülkemizde gerek merkezi hükümet gerekse yerel yönetimlere hakim rantiyeci yönetim anlayışı yıkımları felaket boyutuna sürüklüyor. Rant ekonomisi su havzalarını, su yataklarını, ormanları yapılaşmaya açıyor. Şu an su baskınlarının en şiddetli yaşandığı yerler son 15 yılda en fazla orman katliamının yapıldığı, su yataklarının bozutluğu yerlerin başında geliyor.


 


 


Son yağmurlarla birlikte kendinden önceki hükümetler gibi AKP iktidarının da  boyası aktı. Her doğal felakette olduğu gibi yine suçlanan yoksul halk oldu. Elverişsiz yerlere yapılan gecekondular felaketin gerçek nedeni olarak gösterildi. Buna karşılık siyasi sorumlular, genel geçer sözlerle sorunu geçiştirmeye çalıştılar. Oysa suçlu sistemin kendisidir.


 


 


Emperyalizmin azgın sömürü sisteminin sonu gelmez kar hırsı yaşanan bütün felaketlerin temel kaynağıdır.


 


 


Halkevciler olarak, sel felaketinde yitirdiğimiz insanlarımızın acısını yüreğimizde hissediyoruz. Bu felaketlerin kader olmadığının, hepsinin halktan yana bir yaklaşımla engellenebileceğinin bilincindeyiz. Çözüm bilimin halk yararına uygulandığı, tüm yöneticilerin denetime açık olduğu demokratik bir ülkeyi kurmaktır.


 


 


Halkevciler olarak, benzeri acıların yaşanmaması için toplumun dinamiklerinin aşağıdaki çözüm yollarını sahiplenmeleri gerektiğine inanıyoruz.


 


 


-  Ormanlık alanlardaki yapılaşma durdurulmalıdır. Tüm inşaat ve yapılaşma hareketleri meslek örgütlerinin denetiminde yürümeli, bu konuda mühendis mimar odaları yetkili olmalıdır.


 


 


-  Deniz kıyıları boşaltılmalı, suyun denize ulaşmasının önündeki engeller kaldırılmalı, dere yataklarının yönlerinin değiştirilmesi durdurulmalıdır. 


 


 


-  Doğanın dengesini bozacak üretim yöntemlerinden vazgeçilmeli, ozon tabakasını delen dünyanın ısınmasına neden olan sanayi kuruluşları ortadan kaldırılmalıdır.


 


 


-  Petrole bağımlı ulaşım politikalarından vazgeçilmeli, demiryolu ve deniz taşımacılığı geliştirilmelidir.


 


 


-  Silahlanma alanındaki faaliyetler durdurulmalı savaşların ve silah denemelerinin yarattığı kirliliğe engel olunmalıdır. Bölgemizde yaşanan savaşların ve bununla beraber sürekli yanan petrol kuyularının ülkemizde havadaki değişimi etkilediği unutulmamalıdır.


 


 


Felaketleri önleyecek olan halkın örgütlü gücüdür.


 


 


Saygılarımızla. 04.11.2006


 


 


Abdullah Aydın


 


 


Halkevleri Genel Başkanı