12 Eylül; darbenin çocuğu AKP'yle sürüyor!
İktidara geldiği günden buyana “12 Eylül’le hesaplaşıyoruz” lafını dilinden düşürmeyen AKP 12 Eylül darbesinin devamcısı olmaktan bir an bile vazgeçmedi.
12 Eylülcüler 24 Ocak 1980 kararlarını hayata geçirerek serbest piyasa düzeninin, özelleştirmelerin önünü açmış, sermaye egemenliğinin geliştirilmesini sağlamışlardı. AKP iktidarı boyunca özelleştirme, en temel kamusal hizmetleri piyasalaştırma, ülkenin ortak zenginliklerini, doğal varlıklarını sermaye yağmasına açma, emeği güvencesizleştirme ve örgütsüzleştirme saldırılarını en üst düzeye sıçrattı.
12 Eylülcüler ABD emperyalizminin “çocuklarıydı” darbeyi emperyalizmin desteğiyle gerçekleştirdiler. AKP, iktidarı boyunca emperyalist savaş ve işgal politikalarının taşeronu oldu. Bölge halklarının kanı ve canı pahasına emperyalizmin hizmetine koştu. İşte Afganistan’ın başkenti Kabil’deki işgal gücünün komutasını, 1700 askeriyle Türkiye sürdürüyor. Afganistan ve Pakistan’da ABD ve Türkiye istihbaratı savaş için birlikte çalışıyor. Irak’taki işgal gücüne savaşın başından beri sunulan lojistik destek sürüyor. Somali kıyılarındaki işgalde Türkiye donanması da yer alıyor. Libya’da NATO’nun işgal kararının ardından savaş gemilerini ve İzmir’deki askeri üssünü anında işgalin emrine sunuyor. İran’ı hedef alan füze kalkanının AKP’nin onayıyla Türkiye topraklarına kurulması planlanıyor. Suriye’ye yönelik savaş tehditlerini AKP sürdürüyor.
12 Eylül faşizminin ilk adımı devrimcilere, sosyalistlere, işçi sınıfı örgütlerine, aydınlara, sanatçılara, halk örgütlerine saldırmaktı. Halkı örgütsüzleştirmek, hakkını arayamaz haline getirmek, solu yok etmek istediler. AKP 12 Eylül faşizminin sürdürücüsü oldu! Devrimciler, haklarını savunanlar AKP faşizminin hedefindedir. İşte Hopa’da – işte Gerze’de yaşam hakkını, doğayı savunanlara yönelik devlet şiddetini hepimiz gördük! Metin Lokumcu’nun nasıl katledildiğini biliyoruz. AKP halka karşı elinde gaz bombası, copu, silahı, panzeriyle saldıran bir iktidardır. Hakkını arayana tutuklama terörü ile yanıt vermektedir. Yaşamı savunanlar, Kürt halkının siyasi temsilcileri, sosyalistler, “imamın ordusu”na hayır diyen gazeteciler bugün de tutsaktır. 12 Eylül’de yakılan kitaplar şimdi basılmadan imha edilmekte, suç unsuru diye dava dosyalarına girmektedir. Sendikalı olan işçiler işten atılmakta, sendikalar kapatılmaktadır.
12 Eylül Diyarbakır cezaevidir. İşkencedir, Kürt halkının haklarını savunanların katlidir, savaştır. AKP bugün de “savaş” diyor. Milliyetçiliği ve şovenizmi yükseltiyor, halkları birbirine düşman etmeye çalışıyor. Ölüm ve zulüm saçıyor.
12 Eylül %10 seçim barajıdır. Anti-demokratik seçim yasalarıdır. Halkın iradesinin yok sayılmasıdır. YÖK’tür. Devlet Güvenlik Mahkemeleridir. İşte AKP DGM yerine özel yetkili mahkemeleri geçirmiştir. YÖK’ü ele geçirip üniversiteyi piyasacı, gerici, faşist bir yönetimle idare etmeyi sürdürmüştür. Seçim barajını korumuş milletvekillerinin meclise girmesini engellemiş, halkın söz ve karar hakkını kullanacağı hiçbir alan bırakmamıştır.
12 Eylül darbesi gerici faşist bir rejimi kurumsallaştırmıştır. Türk-İslam sentezi ile gericiliğin, milliyetçiliğin toplumsal/siyasal yaşamda örgütlenmesini yukardan aşağı sürdürmüştür. 12 Eylül darbesinin açtığı yol, darbeyi alkışlayan “cemaatlerin” desteği AKP’yi iktidara taşımıştır. AKP gericiliğin bayrağını taşımakta, piyasacı ve gerici bir rejimin kurucu aktörü olmaktadır.
12 Eylül; “darbe anayasasıdır” . AKP 9 yıl boyunca “anayasa değişikliği” söylemini dilinden düşürmeden yasal alanda tüm düzenlemeleri sermayenin yararına; halka, emeğe ve doğaya saldırarak gerçekleştirmiştir. Rejimi yeniden yapılandırmak için 12 Eylül Anayasası’nı faşist-piyasacı özüyle koruyarak değiştirmiştir. Şimdi “yeni anayasayı” kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetirken yapmaya girişiyor. AKP’nin her anayasa girişimi yeni saldırı dalgalarını hazırlıyor.
AKP’den “demokrasi” bekleyenler 9 yıl boyunca her gün yanılgılarının yeni bir örneğiyle karşılaşmıştır. AKP’den gelen faşizmdir! İşbirlikçiliktir! Sermaye talanıdır! Emek, doğa, halk düşmanlığıdır!
Kontrgerilla cihazını neoliberal gerici rejimin ihtiyaçlarına göre şekillendiren; hukuku AKP hukukuna çeviren, halkın tüm haklarını elinden alıp tebaa olarak gören, hakkını arayana saldıran AKP faşizminden de 12 Eylül darbesini tezgahlayayıp halka karşı işlenen suçları işleyenlerden de hesabı soracak olan halktan başkası değildir.
Bu hesap ancak örgütlenerek sorulur! 12 Eylül faşist darbesinin ilk saldırdığı halk örgütlerinden biri Halkevleri’ydi! Faşizmin ve gericiliğin karanlığına karşı halkın örgütlü gücünü ve dayanışmasını, mücadeleyi, aydınlığı, sanatı temsil eden Halkevleri kapatıldı. Yöneticileri yargılandı, işkence gördü. Halkevleri’nin malvarlıkları talan edildi. Ancak 12 Eylül faşizmi tankıyla, işkencesiyle, cezaeviyle, yasasıyla, hukukuyla bitiremedi Halkevleri’ni. Halkevleri, 1980 karanlığını dağıtan emek ve demokrasi hareketi içerisinde faşizme karşı mücadele bayrağını elinden hiç bırakmadı. Tüm egemen sınıf iktidarları gibi AKP de karşısında Halkevleri’ni buldu. AKP’nin halk düşmanı politikalarının karşısına dikildi, talan politikalarını geriletti. Halkevleri; halkın hakları için mücadele ettiği; bağımsız bir ülkeyi, kardeşliğin ülkesini, halk demokrasisini savunduğu için; AKP Halkevleri üye ve yöneticilerine yönelik saldırılarına Halkevleri’nin “kamu yararına dernek” statüsünün kaldırılmasını ekledi. AKP neden korkacağını iyi biliyor Halkevleri neye karşı mücadele etmesi gerektiği.
12 Eylül faşizmine, gerici, faşist, piyasacı AKP iktidarına karşı örgütlenerek kazanacağız, haklarımızı alacak demokratik bir ülkeyi biz kuracağız!
Halkevleri Genel Sekreteri
Oya Ersoy