26 Şubat günü Taksim Meydanı’nda “Hocalı Katliamını protesto” bahanesi ile düzenlenen miting, Ermeni halkının hedef alındığı, Hrant Dink’in katili Ogün Samast ve Abdullah Çatlı gibi faşist katillere övgülerin düzüldüğü, halklar arası düşmanlık ve intikam çağrıları ile dolu ırkçı bir eyleme dönüştü. Finansman kaynağı açıklanmayan pahalı reklam kampanyaları eşliğinde, Türkiye’nin dört bir yanından otobüslerle Taksim’e taşınan "bindirilmiş kıtalara" miting konuşmacısı olarak seslenen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise bu ırkçı hezeyanı körükleyen bir konuşma yaptı. Şahin’in mitinge katılım biçimi, Hocalı Katliamını Anma Gönüllüleri Komitesi adlı paravan yapılanma dışında hiçbir örgütün imzasını taşımayan ancak ülke çapında binlerce insanı bir araya getirecek çaptaki bu eylemin altındaki gerçek imzanın AKP’ye ait olduğunun deliliydi. AKP hükümetinin özü sözü bir figürü İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Taksim’deki konuşmasıyla AKP faşizminin aynası olmuştur.
26 Şubat gününde düzenlenen eylemin, bir katliamı lanetlemekten çok Ermeni halkının acılarına yönelik yoksayma ve inkar politikasının ve rejimin temel karakterlerinden biri olan Ermeni düşmanlığının körüklenmesi amacını taşıdığı görüldü.
26 Şubat günü düzenlenen eylemin, aynı zamanda Türkiye halklarının Hrant Dink’in katledilmesi karşısında “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” sloganlarıyla sokağa çıkıp sergilediği onurlu tutuma karşı da bir rövanş olarak örgütlendiği ortadadır. Hrant Dink davasını basit bir cinayet olarak kapatan, cinayetin sorumlularını tayin ettirip vali, milletvekili, istihbarat müdürü yapan AKP’nin İçişleri Bakanı 26 Şubat’ta da yüzlerce beyaz bereliye “bu kan o günden beri yerde kalmamıştır, kalmayacaktır” diye seslenmiştir.
“Bugün Taksim yarın Erivan bir gece ansızın gelebiliriz”, “Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur”, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz p.çsiniz” gibi dövizlerle toplanan binlerce kişi ırkçı faşist sloganlar atarken, İdris Naim Şahin’in sözleri de, AKP hükümetinin katliam ve suikast heveslilerine desteğini ortaya koymuştur.
Yaklaşık 150 kişilik bir grup ise Hrant Dink’in katili Ogün Samast gibi beyaz bereler takarak eyleme katılmış, Agos Gazetesi önüne yürümek istemiştir. Tam anlamıyla ırkçı olan ve şiddet çağrısı yapan bu gösteride İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Türklük ve intikamcılık vurgusuyla dolu konuşması yeni Samast’lara davet değil de nedir? Hrant Dink davasında “örgüt bulamayanlar” AKP’li bakanın katıldığı bu meydana iyi bakmalıdır.
Devletin emniyet gücünün bağlı olduğu bir Bakanın Türkiye’de yaşayan diğer halkları hedef gösteren pankart ve sloganların olduğu bir ortamda kürsüye çıkarak milliyetçi ve ırkçı içerikli konuşmalar yapması, hem kendi yasalarına göre hem de insanlığa karşı bir suçtur.
19 Ocak 2007 tarihinde katledilen Hrant Dink’in ölümünde sorumluluğu olduğu Devlet Denetleme Kurulu raporu ile de açığa çıkan biçimde kamu görevlilerinin soruşturma izni verilmeyerek kollandığı herkesin bilgisi dahilindedir. Soruşturma izni vermeyen kurumun başında oturan bakanın Hrant Dink’in katillerini öven pankartların arasında konuşma yapması yeni katliamların gerçekleştirileceği yolu göstermektedir.
İdris Naim Şahin’in tutumu bizi şaşırtmamıştır. Çünkü kendisi AKP faşizminin aynasıdır. 26 Şubat’ta örtülü finansmanlar, bindirilmiş kıtalar ve iktidar desteği ile örgütlenen miting ise çok açıktır ki bir kamuoyu tepkisi değil AKP’nin özel psikolojik harp operasyonudur. Faşist provokasyonlarına karşı bu toprakların onurlu insanları “Türk, Kürt, Ermeni Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganlarıyla meydana çıkmaktadır ve çıkmaya da devam edecektir. Faşizme Karşı Yaşasın Halkların Kardeşliği!
İstanbul Halkevi Başkanı
Özge Ozan