İstanbul'da çile çekme değil, ulaşım hakkını savunma zamanı - Özge Ozan

Per, 21/06/2012 - 14:44
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Günlerdir İstanbul halkı insanlık dışı ulaşım koşullarına mahkum ediliyor. İstanbul’da ulaşıma zam üzerine zam yapanlar,  40 derece sıcaklıkta klimasız otobüslerde insanları balık istifi yolculuğa zorlayanlar,  bunca yıldır karayolları düzenlemelerini ve ulaşım hizmetlerini kamu toplu taşımacılığını değil  özel araçları temel alan biçimde planlayanlar şimdi de “bakım ve onarım” adı altında halka işkence ediyor.

Bu kenti yönettiklerini iddia edenler; Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ndeki onarım için 3 ay boyunca şeritleri kapatma kararı alıp aynı sürede Haliç Köprüsü’nde çalışma başlattıktan sonra pişkin pişkin halka ”imkanı olan tatile çıksın”, “toplu ulaşımı kullanmaya özen gösterelim” diye sesleniyor.  Sanırsınız milyonlarca emekçinin yaşadığı, insanların değil 8 saat 12-16 saatlik çalışma sürelerinde kölece çalıştırıldığı, yoksul emekçilerin kentsel dönüşüm projeleri-yüksek kira rantı nedeni ile kentin dışına atıldığı bir  kentte yaşamıyoruz.  Sanırsınız milyonlarca emekçinin değil 3 aylık tatile çıkmak, senelik yasal tatil haklarının dahi gasp edildiği, insanların izin hakkını kullanabilse dahi bunu şehir dışına çıkmak için kullanabilecek  maddi koşullara sahip olmadığı bir kentte yaşamıyoruz. Sanırsınız bakım çalışmalarından önce İstanbul’da ulaşım sorunu yoktu, herşey toplu taşıma ekseninde insanca ulaşım hizmetini örgütlemeye göre düzenlenmişti. Yağma yok.

Son günlerde yaşanan sadece insanlık dışı ulaşım koşullarının artık sistematik işkenceye dönüşmesidir. Parlak metrobüs reklamları veren Topbaş’ın işe gidiş ve geliş saatlerinde bir kez dahi insanların bizbirini ezmek zorunda bırakıldığı metrobüs hattını, şehrin bir ucundan diğerine giden insanların içinde nefes alamadığı, saatlerce ayakta yolculuk ettiği, kavganın eksik olmadığı bakımsız eski otobüsleri kullanmadığı açıktır. Aynı durum karayolları müdürü için de ulaştırma bakanı için de geçerlidir.  Aynı durum AKP iktidarının tüm temsilcileri ve patronlar için geçerlidir. Onlar birkez bile işe geç kaldığında işsiz kalma tehdidi ile karşı karşıya kalmak ne demek düşünmemiştir. Onlar cebinde ulaşıma verecek parası olmadığı için evden çıkamayan, işe gidemeyen insanları, hiçbir geliri olmadığı için mahallelerine mahkum yaşayan kadınları, denizi görememiş yıllanmış İstanbul “sakinlerini” uzayda yaşıyor sanıyor. Onlar İstanbul’a baktığında finans ve turizm merkezi; inşaat rantının cennetini görüyor, her baktıkları köşeden her bir hizmet başlığından nasıl para kazanılacağını hesaplıyor.

AKP iktidarının “duble yollarla” simgelenen ulaşım “düşkünlüğü”  sermayenin ve onun temsilcisi AKP’nin ulaşım yatırımlarını krizini çözebileceği önemli kanallardan birisi olarak görmesi, tüketimi kışkırtan karayolunu temel alan politikalara ağırlık verilmesi; toplu ulaşım hizmetlerinin çökertilmesi ve ulaşım hizmetlerinin piyasalaştırılması-taşeronlaştırılması-özelleştirilmesi-pahalılaştırılması; 3. Boğaz Köprüsü, Karadeniz otoyolu projesi, duble yollar, İstanbul-İzmir otoyolu gibi kentsel yağmayı ve doğanın yıkımını hızlandıran büyük uluslararası karayolu projelerinin halka dayatılması olarak kendini gösteriyor.  Bu bakışın ve uygulamanın hiçbir yerinde “halk yararı” yoktur. Onlar çileyi arttırarak 3. Köprü’ye zorlama “ihtiyaç”lar yaratırlar, onlar halkın insanca ve güvenli ulaşımını  temel alan bir planlama ile karayolu bakımını gerçekleştirmek yerine “makyajlar” yaparlar. Onların bakım dediği çürümenin üzerinin örtülmesidir. Onların güveni hızlı ulaşım diye övdükleri metrobüsler can alır.

Artık açıktır, bu kenti AKP iktidarı tarafından, sermaye çıkarlarına göre yönetildikçe emekçiye eziyet sermayeye cennet olmaya devam edecek. Nasıl ki ulaşım zamları turnikelerden atlayarak geçersiz kılınabildiyse, AKP ulaşım politikalarının tamamı, bu kenti nasıl yönettiği artık açıktan sorgulanmalıdır. İnsanca, güvenli ve sağlıklı ulaşım hizmeti, sabah-akşam işe/okula gidiş gelişlerde parasız ulaşım, 3. Köprü yağma projesinin iptali  temel taleplerimizdir. Şimdi gün “çile çekme” değil mücadele etme günüdür.

 

Özge Ozan

İstanbul Halkevi Başkanı