Halkın hakları forumu sonuç bildirgesi

Ct, 30/06/2007 - 08:00
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

Türkiye 

halkı kendi yazgısını belirleyecek tarihsel birikime, yeteneğe ve olanağa sahiptir. Bu toprakların tarihini, bu toprakların her cinsten, dilden ve ulusal kökenden emekçi çocukları yazacaktır.

Bu toprakların iradesini evrensel insanlık değerleriyle bütünleştiren temel şiar; bağımsızlık, eşitlik ve halk demokrasisidir.

Mücadele etmeyen halkın hakkı da olmaz!

Halkın hakları bir mücadele programıdır. Tarihsel tecrübe açıktır: Bugün bir bir kaybedilen haklar, vicdan sahibi yöneticilerin ihsanıyla  değil, dünya halklarının mücadelesiyle  kazanılmıştır.

Halkın hakları programı mevcut iktidar sahiplerine arz edilen talepler listesi değildir; halkın şartıdır; hiçbir unsuru pazarlığa konu edilemez.

Halkın hakları için verilen mücadele hem savunmacı bir direnişin hem de kurucu bir inşanın bilinçli eylemidir; halkın hakları mücadelesinde direniş ve inşa iç içedir.

İçinde yaşadığımız dünyada emperyalizm artık dışımızdaki bir olgu olmaktan çıkmış; içselleşmiş bir olgu niteliği belirginlik kazanmıştır. Dünyanın ezilen kutbu bakımından emperyalizme karşı mücadele ile kapitalizme karşı mücadele arasındaki açı farkı kapanmıştır. Anti-emperyalist mücadelenin anti-kapitalist içeriği, ideolojik bir tercih konusu olmayıp nesnel bir durumdur. Bu durum kendisini en açık şekilde, kamusal varlıklar ve sosyal haklar etrafında cereyan eden sınıflar mücadelesinde göstermektedir.

Halkın hakları programının hayata geçirilebilmesi,  emperyalizmin değişik araçlarla sürdürdüğü neo-liberal sömürgeci savaşların yenilgiye uğratılmasına  bağlıdır.

Neo-liberalizm; Amerikan hegemonyası altında belli ölçülerde kolektif bir karakter de taşıyan emperyalizmin günümüzdeki yeni sömürgeci stratejisidir. Bu strateji, devleti sermayeyle; ülkeyi de emperyalizmle bütünleştirmiş, bürokratik ve siyasal elit ile yerli sermayenin bütün fraksiyonları uluslararası tekelci kapitalizmle kader birliği içine girmiştir.

Neoliberalizmin metalaştırma, piyasalaştırma, güvencesizleştirme politikaları, insanlığın toplumsal bir anlayışla örgütlenmesi gereken eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, iletişim haklarını gasp etmekte; çevreyi, doğal kaynakları ve toprağı bir bütün olarak geri dönülmez biçimde tahrip etmekte ve insanın en özgürleştirici faaliyeti olması gereken üretim faaliyetlerini yıkıcı kölelik biçimlerine dönüştürmektedir. Halkın temel haklarını, insanlığın ortak zenginliklerini ve dünyanın tüm doğal kaynaklarını neo-liberal saldırganlığa karşı savunmak halkın en temel meşru hakkıdır. Çünkü halk, neoliberal sermayenin  saldırılarını püskürtebildiği oranda kendine insanca bir yaşam alanı açabilecektir.  

            Halkın hakları mücadelesi, Büyük Ortadoğu adı verilen coğrafyanın yazgısı üzerinde cereyan eden mücadelelerin geleceğinin belirlenmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Halkın Hakları mücadelesi, Ortadoğu’da, ABD ve işbirlikçilerinin işgal, savaş ve yeni sömürgecilik politikalarının doğrudan karşısında yer alırken Latin Amerika, Afrika ve Asya’da gelişen anti-emperyalist halkçı emekçi direnişlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Tüm dünya halkları gibi Ortadoğu halkları da emperyalizmin bölgesel stratejileri, işgalleri ve savaşları yenilgiye uğratılabildiği ölçüde kendi yazgıları üzerinde bağımsız söz ve karar haklarına sahip olacaktır.

 Ezilen halkların kendi ortak geleceklerini emperyalist dayatmalardan özgür, bağımsız bir biçimde belirleme hakları, 21. yüzyıl sosyalizminin temel bir öğesidir. Emekçilerin özgürce ürettikleri ve toplumsal değerleri eşit biçimde paylaştıkları bir düzen, ancak kültürel ve kökensel farklılıkları kendi zenginliği olarak kabul eden, halkın üzerinde yaşadığı topraklar üzerindeki egemenliğine dayanan, çok-uluslu ve eşitlikçi bir düzen olarak inşa edilebilir.

Anadolu toprakları, üzerinde yaşayan farklı ulusal kökenlerden halkların eşitçe, özgürce, kardeşçe ve barış içinde bir arada yaşayabilecekleri ortak bir mirasa sahiptir. Binlerce yıldır kardeşçe bir arada yaşayan Türk ve Kürt halkları, milliyetçilik, ırkçılık, savaş ve emperyalist politikalar tarafından belirlenen bir siyasal ortamda ekilen düşmanlık tohumlarına karşı birlikte mücadele etmelidir. Türk ve Kürt halklarının aydınlık geleceği, neo-liberal sömürgecilik programlarının ve faşizmin iki halkın ortak mücadelesi ve kader birliği yaparak yenilgiye uğratılmasına bağlıdır.

Halkın hakları programının toplumsal ve siyasal plandaki dayanakları ve güvenceleri, toplumsal mülkiyet hakkı ve doğrudan halk demokrasisidir. Halkın hakları mücadelesi, emekçilerin söz, yetki ve karar hakkını; üretenlerin yönettikleri bir dünyayı savunur ve doğrudan demokrasi pratiklerini bugünden çoğaltmayı hedefler. Halkın kolektif haklarının özgürleştirici neticeler verebilmesi için her türlü baskıya direnme hakkı garanti altına alınmalı ve özel mülkiyetin hak statüsündeki hukuki varlığına son verilmelidir. Halkın hakları mücadelesi, özel mülkiyetin bir hak olarak tanınmasına karşı çıkar ve toplumsal mülkiyet hakkını savunur. 

Halkın Hakları Forumu’nun tüm katılımcılarını, bileşenlerini ve tüm emekçi halkı bu ilkeler doğrultusundaki ortak mücadeleleri yükseltmeye çağırıyoruz. 

Halkın Hakları Forumu Sonuç Bildirgesi