AKP milletvekili Burhan Kuzu, Kanal A'daki "Görüş Farkı" programında örgütümüze yönelik çirkin saldırılarda bulunmuştur.
Kendisini protesto eden öğrencilerin arkasında Ergenekon olduğunu iddia eden Kuzu, "80 öncesini düşününce tüylerim diken diken oluyor. Bunun düğmesine basan alçaklar hiç mi bunun sonunu hesap etmiyorlar. Hükümeti yıkmak için, öğrencileri sokağa dökmek istiyorlar" diyerek “Halkevleri’nin de bu işin içinde" olduğunu ifade etmiştir.
AKP iktidarının sözcüleri toplumsal muhalefetle karşı karşıya geldikçe yüzlerindeki demokrasi maskesi inmekte ve arkasındaki faşist, baskıcı, otoriter yüz daha fazla göründükçe şirazelerini kaybetmektedir. AKP politikalarına karşı çıkan her gücü “Ergenekoncu” olarak yaftalama geleneği artık kabak tadı vermiş, sadece kendilerinin çiğnemekten usanmadığı çürük bir sakıza dönmüştür.
“Hukukçu” kimliği ile her yerde övünen Burhan Kuzu’nun “Ergenekon” ile Halkevleri arasında bir bağ kurma çabası, kendi ifade ettiği gibi öğrencilerin değil kendisinin “yeterince yumurta yemediği” intibasını yaratmaktadır.
Öğrencilere yönelik belgelenmiş işkenceyi, genç bir kadının çocuğunun düşürülmesini, gençlerimizi susturmak için devreye sokulan gaz bombalarını, copları es geçerek, hatta alenen destekleyerek, bu vahşeti protesto eden öğrencilerin attığı yumurtaları “terör” konseptinin içine sokan hükümet üyelerinin tutumları, hem bir trajediyi hem de komediyi içermektedir.
Hükümet “Ergenekon” arıyorsa bulması çok zor değildir. Kast ettikleri ırkçılıksa “Ermeniler, Rumlar kalsa bu devlet kurulamazdı” diyen, Hrant Dink’i hedef gösterenler, Halkevleri üyesi değil, AKP hükümeti bakanlarıdır. Kast ettikleri o meşhur “vesayet” meselesi ise YÖK’ü ve HSYK’yı ele geçirince bu 12 Eylül kurumlarını can siperine savunurken kendi düştükleri hale bir baksınlar. Eğer Ergenekon ile kast ettikleri kontrgerilla ise Hakkâri Geçitli’yi, Hrant Dink’in katillerinin hangi polis şefleri tarafından istihdam edildiğini, Şemdinli’de “iyi çocuklar”ın operasyonunun nasıl örtbas edildiğini anlatsınlar. Kastettikleri baskıysa, işkence ise gözaltından önce sapasağlam, gözaltından sonra darmadağın bir yüzle belleklerimize kazınan o genç erkeğin, çocuğunu düşüren o genç kadının gözlerinin içine bakarak anlatsınlar “ileri demokrasi” hikâyelerini. Özellikle Anayasa değişikliklerinin mimarı olarak Burhan Kuzu, “ileri demokrasi” vaatlerinin işkence, cop, tekme, linç olarak geri dönmesini üzerine en ufak bir mahcubiyet belirtisi bile göstermezken, bu sahte vaatlerin gerçek anlamını tecrübe etmiş gençlerin tepki olarak attığı yumurtaları, 12 Eylülcülerle aynı dili kullanarak yanıtlarken aslında tüm toplumu uyandırmaktadır.
Yeter artık! Biz şunun farkındayız ki bu saldırılar üniversitelileri aşmış, kadrolu kalemleriyle, bakanlarıyla, başbakanıyla, polisiyle, mahkemeleriyle topyekun sola karşı bir taarruza dönüşmüştür. Size bir tavsiye: Madem hakkını isteyen, neoliberalizme, gericiliğe, baskılara direnen herkesle, özellikle de solla kavga etmeye karar verdiniz, bari bu kavgayı biraz olsun mertçe edin. Sıkça yaptığınız gibi, “parasız ulaşım”, “parasız eğitim ve sağlık”, herkese barınma hakkı ve güvenceli iş istediğimiz için bizi “komünist illet” olarak nitelemeye devam edin örneğin. Ama bize Ergenekonucu, darbeci derken, sadece gülünç konuma düşmekle kalmıyor aynı zamanda korkunuzu ve bu korkunun doğurduğu zaaflarınızı açık ediyorsunuz.
Biz bu trajikomik oyununuzun izleyicisi olmayacağız. Kuzu’nun dokunulmazlık zırhına sığınarak sarf ettiği hakaretlerle ilgili gerekli hukuki girişimlerde bulunacağız. Bununla da kalmayacak, bu ülkenin onuru, vicdanı haline gelen üniversiteliler ile dayanışma içinde olmaya, yaşamın her alanında piyasacı, gerici, baskıcı politikalarınızın karşısında olmaya devam edeceğiz.
Halkevleri Genel Başkanı
İlknur Birol