Emekçilerin torba yasaya karşı tepkileri karşısında iktidar emek düşmanı otoriter yüzünü bir kez daha gösterdi. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin başlattığı yürüyüşü peşinen “yasadışı” ilan eden Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı emekçilere karşı savaş ilan etti.
AKP'nin torbalı saldırısına karşı İstanbul, İzmir, Trabzon ve Diyarbakır olmak üzere dört koldan yola çıkan emekçiler çeşitli engellemelerle karşılaştı. Bir çok yerde fiili müdahaleler emekçilerin direnişiyle aşılırken, sık sık yapılan GBT kontrolleriyle ulaşım özgürlüğü fiilen engellendi, eyleme katılanlar tek tek fişlendi. Mübarek’e “halkın sesini dinle” çağrısı yapanlar halkın sesini susturmak için Mübarek’i aratmayan yöntemler kullandı.
Ankara’da da fiili sıkıyönetim koşullarıyla emekçilerin sesleri susturulmaya çalışıldı. Esnek ve kuralsız çalışmaya, taşeronlaşmaya, kadın emeğinin sömürülmesine, çocuk emeğinin sömürülmesine, sigorta priminin cepten ödenmesine, sürgünlerin yasallaştırılmasına, ödünç memurluk uygulanmasına kısacası güvencesizliğe karşı yürüyenler gaz bombalarıyla, polis barikatıyla durdurulmak istendi.
Devlet tüm gücüyle emekçiyi engellemeye çalışırken, sömürüde, iş güvenliğini yok saymada, güvencesizleştirmede hiçbir engelle karşılaşmayan sermayenin yarattığı yıkımın acı sonuçları aynı saatlerde OSTİM’de yaşanan patlamayla gözler önüne serildi. 3 yıl önce İstanbul Davutpaşa’da 20 işçinin ölümüyle sonuçlanan iş katliamının ardından hiçbir kamu görevlisinin yargılanmasına “izin” vermeyenler, daima sermayeyi ve sermayeyi ne pahasına olursa olsun koruyanları himaye edenler bu katliamların devam etmesinin baş sorumlusudur.
Bu iktidarın tüm gücü emeğe karşı düşmanlık üzerine kurulmuştur. Tüm dertleri, sömürüyü, yapmayı, iş cinayetlerini korumak ve kollamaktır. Ancak şu bilinmelidir ki, er yada geç tüm emek ve halk düşmanlarının sonu tarihin çöplüğü olacaktır!
İlknur Birol
Halkevleri Genel Başkanı