Yaşadığımız ülkede gün geçmiyor ki bir kadın sokak ortasında öldürülmesin, bir kadın tacize ya da tecavüze maruz kalmasın. Hemen hemen her gün iletişim araçlarından kadınların katledilişini, işkenceye maruz kalmalarını izliyor, dinliyoruz. Yaşadığımız toplum gün be gün kadınlara düşman bir hale getiriliyor. Üstelik nerede bir kadın cinayeti ya da kadına dönük cinsel suç olsa orada kadına ait bir suç aranıyor. Kadınlar aslında mağdur durumundayken adeta suçlu konumuna çekilmeye çalışılıyor.
Bu ülkedeki siyasi iktidarlar, düşmanlar yaratmak ve onların toplumsal linçini sağlamak bakımından ustalık sahibidir. AKP hükümeti ve siyasi yandaşları da bu konuda benzer bir ustalıkla hareket etmekte dahası düşmanlık beslediği kadın cinsine dönük toplumsal saldırılarını sanki kadınlara daha özgür bir yaşam sunacakmış gibi numaralar yaparak gizlemeye çalışmaktadır.
Kadına dönük tecavüzde hadım cezası önerisi bu numaralardan en önemlisidir. Çünkü kadınların sapık erkeklerden korunması sorunu kadına dönük şiddetin en basit çözülebilir kısmıdır; asıl önemli olan toplumun her köşesine sirayet etmiş-aile içine girmiş olan kadına dönük cinsel suçlardır.
Uygulanamayacağını bildikleri önerileri ortaya atma nedenleri basittir: topluma özü kadın düşmanlığı olan gerici bir ahlak anlayışını kabul ettirmek. Eğer AKP hükümeti kadına dönük cinsel suçların engellenmesi konusunda samimiyse, orta zekalı her Türk vatandaşının aklına gelecek olan öneriyi gerçekleştirsin de görelim: 14 yaşındaki kız çocuğunun 60 yaşındaki adamla evlenmesini sağlayan imam nikahının yasadışı olduğunu ve çok ağır cezalarla karşılık bulacağını çocuklar ve kadınlar konusunda hassas olduğunu iddia eden Başbakanın ağzından duymak istiyoruz. Çünkü bu evlilik de bir kadın istismarıdır, kadına dönük cinsel bir suçtur.
Kadın düşmanı siyasetin çok çeşitli yüzleriyle karşı karşıyayız.
Öncelikle İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Orhan Çeker’in “Yaygın bir ahlak anlayışı olmadan ve çıplaklık engellenmeden tecavüzün önüne geçmek imkansızdır" söylemi konusunda kendisini tebrik etmek istiyoruz. Tebrik ediyoruz çünkü kadın düşmanlığını gizlemeden saklamadan ortaya koymuştur. Hıncal Uluç gibi aydın ve eşitlikçi gözüküp Defne Joy’un ölümünden sonra yaptığı açıklamalarla, aslında kadınların eşitliğinden nefret eden bir adam olmasından daha iyidir. Ancak dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyoruz: Biri kravatlı elinde viskili bir köşe yazarı, diğeri bir ilahiyatçı,bir diğeri ise başbakan ve aynı şeyi söylüyorlar.
“Kadınlar aile sahibi olmalı, üç çocuk doğurmalı, gerekiyorsa sosyal güvencesi olmadan da olsa aileye destek olmak için çalışmalı, şiddet görse de kocasına biat etmeli, boşanmamalı, Orhan Çeker’in ve Hıncal Uluç’un ahlak anlayışını ihlal etmemeli ki başına bir şey gelmesin, eceliyle namuslu ve şerefli bir ölümü hak edebilsinler.”
Soruyoruz? Siz kimsiniz?
Bu halkın yarısı olan kadın cinsinin insanca yaşama hakkını kim hangi cüretle kendi ahlaki-dinsel-kültürel kurallarına tabi olarak belirleme hakkına sahiptir? Erkekler daha mutlu olacak, patronlar daha çok kazanacak, AKP hükümetinin ve cemaatlerin istediği toplum oluşacak diye biz kadınlar hayatlarımızı size harcatacağız, öyle mi sanıyorsunuz? Eğer öyleyse yanılıyorsunuz.
Çünkü biz kadınlar kendimiz için, çocuklarımız için ve bu toplumun tümü için insanca yaşanabilecek bir düzenin nasıl kurulacağını çok iyi biliyoruz. Kadınların eşitliği ve özgürlüğü için mücadele edeceğiz, kazanımlarımıza sahip çıkacağız, haklarımızı alacağız.
YAŞASIN KADIN MÜCADELESİ
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI
HALKEVCİ KADINLAR