AKP'nin baskılarına direneceğiz!

Sa, 29/03/2011 - 17:53
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

 

AKP Hükümeti, kendisine karşı muhalefet gösteren tüm güçleri yok etme operasyonunu her alanda olduğu gibi kültür-sanat alanında da gösteriyor.

AKP, Kültür-sanat alanının toplumu etkileme konusundaki önemini fark etmiş olacak ki, bu alanda bir yandan kendisi dışında bir üretme- gösteriye var gücüyle saldırıyor, sanatçılara hapis cezaları veriyor bir yandan da bulunduğu bütün alanlarda Kültür merkezleri açarak, kültür-sanat etkinlikleri gerçekleştirerek yok etmeye çalıştığı kültür yerine halkı AKP kültürüne mahkum kılıyor. Tayyip Erdoğan ikiyüzlülüğünü en son Kars’taki İnsanlık heykeline verdiği tepkilerle ortaya koydu. Barışı, kardeşçe bir yaşamı simgeleyen İnsanlık Anıtını Şehit Ebu-l Hasan Harakani türbesinin yanına dikerek kültürel yıkıma yol açacağı için “UCUBE “ diye nitelendiren Erdoğan’ın partisi AKP’nin İl Başkanlığı binası İstanbul Sütlüce’de 500 yıllık Karaağaç Bektaşi Tekkesi arazisine yapıldı. Fakat bu halk AKP ye yeterince tahammül etti.

 

AKP’nin 9 yıllık iktidarı boyunca kültür-sanat alanındaki bilançosunu özetlemeye çalışalım.

 

İcraatlardan birkaç örnek: 

  • AKP’nin sanata yaklaşımını gözler önüne sermek için biraz eskiye gideceğiz. Özellikle Ankaralı arkadaşlara hiç yabancı gelmeyecek bir isim. 1994 yılında daha AKP kurulmamışken İ. Melih Gökçek’in “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” sözlerini unutmuş  değiliz.
  • AKP’nin kültür ve sanata bakışının ne kadar düşmanca ve cahilce olduğunu iktidara geldikten 1 yıl sonra Kültür Bakanlığı’nı Turizm Bakanlığı’yla birleştirmesi kanıtlıyor. Aslında kültür ürünlerini temel olarak pazarlanacak ve ülkeye gelir sağlayacak şeyler olarak gördüğünü, kültür-sanat politikasının da bu gözle oluşturulacağını en baştan ilan etmişti.
  • Yunan eserlerini verip, İslam eserlerini alma fikri!;“Bizdeki Yunan eserlerini batı ülkelerine verelim, onlar da bize İslam eserlerini versinler” derken Atilla Koç hem cehaletini, ama daha önemlisi AKP’nin temsil ettiği gerici bakışın kültür-sanata bakışını net biçimde ortaya koyuyordu. Bu bakışa göre İslami olan, Osmanlı’ya ait olan her şey önemli, geri kalan ise anlamsız, boş, batı taklidi, “içine tükürülecek” sanatı oluşturuyordu.
  • Hasankeyf’te kültürel varlığımız yok; Hasankeyf sular altında kalmasın diye herkes seferber olduğunda Atilla Koç, “Hasankeyf’te kültürel varlığımız yok” diyebilmişti.
  • Emektâr sanatçılar, sanatlarını icra ettikleri mabedlerini korumak için sokaklara dökülürken, AKP’nin kültür bakanı Atilla Koç “65 yaşında ve daha yaşlı bir kişi nasıl arya söyleyecek, nasıl bale yapacak? Bazı sanatçılarımız sahnede değil, evde ölmeli” demişti.
  • Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Bankamatik sanatçılığını önlemeye çalışıyoruz. Çünkü 40 yaşından sonra hatta 35’ten sonra sahnede zorlanıyorlar. 35’ten 65’e kadar 30 sene çalışmadan maaş ödüyoruz” demesinin ve “bankamatik sanatçılığını” önlemek için yeni düzenlemeler yaptıklarını söylemesinin ardından, bakanlığın DT ve DOB’ye 4/C ve 4/B ile sanatçı alma planının olduğu ortaya çıkmıştı.
  • “Allianoi diye bir yer yok”; Aynı zihniyet, Allianoi’nin üzerini kumla ve betonla örterken, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun tezi, devletin yıllarca Kürtlere yönelik tezini anımsatıyordu: Allianoi diye bir yer yok. Eroğlu şunları demişti: “Allianoi, güya ilim adamı diye geçinenlerin meşhur olmak için uydurdukları bir şeydir. Katiyyen Allianoi diye bir şey yok. Burada basit, her yerde görünen bir kaplıca var.” içinde çeşmeler, hamamlar, yollar, köprüler, caddeler ve kiliseler bulunan antik kent Allianoi, 2001 yılında 1. Derecede Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmişti.
  • Bakanlık ihaleyle Apollon Tapınağı’nı yıktıracaktı; AKP, kültür-sanat alanında yıkımın adı oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın özelleştirme ihalesini kazanan bir firma, dükkan yapmak için Aydın'ın Didim İlçesi'ndeki tarihi Apollon Tapınağı'nın sur duvarını yıktı. Yıkım, ancak belediyenin müdahalesiyle kısmen durdurulabilmişti.
  • Bornova Anadolu Lisesi’nde “Amelie” filmi gösterilince, AKP Bornova İlçe Teşkilatı filme “porno film” diyerek Milli Eğitim Bakanlığı’na şikayette bulunmuştu.
  • Su Gösteri  Sanatları Sahnesi  tarafından    oynanan,  Sakıncalı Piyade oyunu’nun gösterimi  AKP’li Aliağa Belediyesi tarafından engellenmişti. AKP’ li belediyeye ait olan Açık Hava Tiyatrosu salonu için başvuru yapıldığında sözlü olarak, ‘uygundur’ diyen başkanlık, oyunun oynanmasına 3 gün kala, faks bildirimi yaparak ‘salonun dolu’ olduğu gerekçesi ile oyunun Aliağa gösterimini engellemişti.
  • 1 Haziran 2008’de İstanbul’un en bilinen tiyatro sahnesi AKM tadilat gerekçesiyle kapatıldı. Tadilat masrafını 2010 Avrupa Kültür başkenti proje fonuyla yapacaklarını belirten şirket, daha sonra bütçe kalmadığından kaynaklı tadilatı yapamayacaklarını belirtmişti.
  • AKP’li İnebolu Belediye Başkanı İdris Güleç, Karadeniz sahil yolunu konu alan ödüllü belgesel “Son Kumsal”ın gösteriminin 10. dakikasında maraza çıkarttı, yönetmen Aydın Kudu’ya “Tasınızı tarağınızı toplayıp burayı terk edin. Senin şimdi ağzını burnunu dağıtırım. Sen beni ne sanıyorsun... Defolun gidin buradan” demişti.
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi-Harem Dairesi, Efes başta olmak üzere 48 müze ve ören yerini özelleştirme kararı almıştı.
  • Verici sayılarının azalmasıyla giderek ulaştığı kişi sayısı azalan Radyo 3’ün, AKP’nin seçim döneminde propaganda alanını genişletmek için birçok kentte vericileri susturularak frekansı başta “TRT Radyo Haber” olmak üzere “TRT Türkü”, “TRT Nağme”, “Radyo 6” gibi kanallara tahsis edilmişti.
  • Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Tayyip Erdoğan’ın “ucube” olarak nitelendirdiği İnsanlık Anıtı’nın yıkımının durdurulması kararına imza atan Erzurum 1. İdare Mahkemesi Başkanı Mehmet Haskalaycı, tenzili rütbeye uğrayarak Kayseri İdare Mahkemesi üyeliğine atanırken,  heykelin yıkımının durdurulması kararını itiraz üzerine kaldıran Bölge İdare Mahkemesi üyesi Ahmet Durmaz ise Haskalaycı’nın yerine Erzurum İdare Mahkemesi Başkanlığı’na getirilmişti. Kararı kaldıran heyetteki Erzurum Bölge İdare Mahkemesi üyesi Kemal Kuku da Konya İdare Mahkemesi Başkanlığı’na atanmıştı.

 

 
Benzer biçimde, bir sanat eserine “ucube”  diyen Başbakan şehirlerin kültürel dokusunu bozacak şekilde, çoğu zaman kendi yasalarına bile aykırı binaları rant sağladığı için görmüyor. Rant projelerine örnekler:

  • Gökkafes; Ritz Carlton Otel, İstanbul’daki ucubelerin başında geliyor. Bu otel, "inşaat yapılamaz" şerhi düşülen bir araziye yapıldı.
  • Corner Otel; Corner Otel’in müteahhit şirketi, İBB ve Kadıköy Belediyesi'nin kendilerine gönderdiği belgelerde çelişkiler ve yanlışlıklar görmüş, verilen ruhsatta, 45 m yükseleceği belirtilen otelin yükseklikleri artırılan 4 bodrum katla beraber 60 m olduğu tespit edilmişti. “Moda sahilinde dev hançer” olarak adlandırılan otel, Moda'nın yapı dokusunu bozmakla kalmıyor, bölge imarının piyasaya açılması anlamına da geliyor.
  • Four Seasons Otel; Sultanahmet’te inşa edilen Four Seasons Otel de tarihi kalıntılar üzerine yapıldı.
  • Ankara Büyükşehir Belediyesi Binası; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Tandoğan’daki binası da şehrin mimari dokusuna aykırı görünüşüyle dikkat çekiyor.
  • Demirören Alışveriş Merkezi; İstanbul’un en güzel ve tarihi semtlerinden Beyoğlu’nun en bilinen caddesi olan İstiklal Caddesi’nde Ağa Camii’nin yanında uzun süredir devam etmekte olan inşaatla yükselen alışveriş merkezi İstiklal Caddesi'nin orta yerinde bir utanç anıtı olarak yükseliyor. 2863 sayılı kültür varlıklarını koruma yasasının “Bir bina, eğer yanında ya da karşısında kültür varlığı olarak tescillenmiş bir yapı varsa, yüksekliği onun saçak kotunu geçemez” ibaresini hiçe sayarak inşasına devam edilen Demirören, yanındaki tarihi Serkıl Doryan binasının boyunu çoktan geçmiş durumda. Ayrıca Taksim’in kültürel dokusunu görmezden gelerek,  bir AVM inşaatına başlandı
  • Üçüncü köprü; Bir yığın orman ve çevre talanının yanı sıra İstanbul’un kültürel dokusunda çeşitli yıpranmalar meydana gelecektir.
  • Haydarpaşa Yangını; İstanbul kentinde simgesel değeri olan 1. derece tescilli tarihi bir yapının yangından – ve diğer doğal afetlerden- korunması için önlem alınmamıştır. Onarım sırasında çıkan yangında tarihi Haydarpaşa Garı büyük ölçüde zarar görmüştür. Onarımı, restorasyon ilkelerine uymadan ve kalifiye eleman kullanmadan yürüttüğü  ileri sürülen İfort isimli şirketin sahibinin AKP Kadıköy İlçe Başkanlığı'nın eski "Teşkilat Başkanı" İhsan Kaboğlu olduğu ortaya çıktı.
  • Emek Sineması;  Emek sineması yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Emek Sineması, Beyoğlu’nun en eski sinemalarından biridir. 1924 yılında kurulmuştur. Bugün yıkılıp İstiklal Caddesi'nde bir başka alışveriş merkezine dönüştürülmesi planlanan ve son yirmi yıldır İstanbul Film Festivali'ne ev sahipliği yapan sinema salonu. Emek Sineması, neredeyse Türk Sineması ile yaşıt... Yeşilçam'ın ilk zamanlarını, en üretken ve olgun yıllarını, çöküşünü ve yeniden doğuşunu görüp tanıklık etmiş ve tüm o yıllar boyunca Türk Sineması’nın en büyük sembollerinden biri olmuştur.
  • Sulukule; İstanbul’un en eski Roman yerleşim birimi olan Sulukule, 2005 yılında kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. 2007 yılında başlayan yıkımlarla çok sayıda kişi ortada kalırken, Sulukule halkı aynı zamanda yıllardır alışık olduğu kültürden kopmaya mahkum edildi.


AKP iktidarda bulunduğu dönemde hoşuna gitmeyen, kendisine muhalefet edebilme olasılığı  gördüğü her şeyi yasaklama girişiminde bulundu. Muhalefeti susturma çabaları ve sansür örnekleri:

  • Evrensel Gazetesi karikatüristi Sefer Selvi Erdoğan’ı ata benzettiği için aleyhine dava açılmıştı.
  • Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Musa Kart, çizdiği karikatürde Erdoğan'ı yumağa dolanmış bir kediye benzettiği gerekçesiyle hakkında dava açılmıştı.
  • Penguen dergisinin 127'nci sayısının kapağında, Erdoğan mağdurlarından Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Musa Kart'a destek olmak amacıyla "Tayyipler Alemi" adıyla hazırlanan karikatür yayınlanmıştı. Tayipler Alemi karikatürü sebebiyle Penguen dergisine de dava açılmıştı.
  • Leman Dergisi karikatüristlerinden Mehmet Çağçağ Reco Kongo kenesi Türkiye’nin anasını ağlatıyor başlığı ile kapak yaptığı ve bir vatandaşın sırtına Kırım Kongo hastalığına neden olan bir kenenin bindirildiği şekliyle resmetmiş, bu sebeple tazminat davasına çarptırılmıştı.
  • Laz Marx oyununun Rize’deki gösteriminden sonra Başbakana hakaret gerekçesiyle oyun yönetmeni ve oyuncusu Haldun Açıksözlü iki yıl sekiz ay hapis cezası istemiyle yargılanmıştı.
  • Beyoğlu Kumpanya sanat topluluğundaki 16 kişiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Ülkemizden” adlı oyunda söylenen şarkıda geçen “İşportacı Tayyip” sözü nedeniyle dava açılmıştı. 
  • Dersim 38 Belgeseli Kültür-Bakanlığından onay alamamış ve belgeselin gösterime girmesi uzun yıllar hukuk mücadelesi verilmesi sayesinde olmuştu.
  • Haşmet Zeybek'in kaleme aldığı ve Devlet Tiyatroları Trabzon Bölge Müdürlüğü'nce sahnelenen "Düğün ya da Davul" oyununda, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Ananı da al git" ve "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözlerinin kullanılması üzerine Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü idari soruşturma açmıştı.

 

Yok edemediler, susturmayacaklar!

AKP’nin karşısında olan tüm alanlarda gerçekleştirdiği yıkıma muhalefet eden sanatçılar da yasaklar ve cezalarla sindirilmeye çalışılıyor, ama sanatçılar AKP’ye boyun eğmiyor. 

Pınar Sağ, Ferhat Tunç, Mehmet Özcan, Cevdet Bağca ve daha birçok sanatçı toplumsal muhalefetin yanında oldukları, Kürt halkının mücadelesine destek verdikleri için hapis cezasına çarptırılmış; birçok tiyatro oyununa da dava açılmıştır. Kürtlerin anadillerinde ürettikleri eserler sansürlenerek, gelecek kuşakların kendi kültürünü bilmeden yetişmeleri ve bu sayede kültürlerin içerlenmesi hedeflenmiştir. Çünkü AKP biliyor ki kültürünü devam ettiremeyen bir halk yok olup gitmeye mahkûmdur.

 

Biz de biliyoruz! Halkevleri Kültür-Sanat Atölyesi olarak, toplumsal duyarlılık gösterdikleri için sanatçılarımızın ceza almasının, tiyatro oyunların yasaklanmasının, tarihi eserlerin yok edilerek çevreye zarar veren; halk için değil sermaye için kullanılan yapılar yapılmasının AKP’nin “Piyasalaştırma tasarılarının kültür-sanat ayağı” olduğunu biliyoruz. AKP’nin kültürel varlıklara sadece “para kaynağı” olarak baktığını, demokrasi ve özgürlük mücadelesine ket vurmak için karşısındaki tüm güçlere vahşice saldırdığını ve bu saldırıların artacağını da biliyoruz. 

 

Bu yaşananlara karşı direneceğimizi, ceza alan, eserleri yasaklanan sanatçılarımızla dayanışma içerisinde olacağımızı, kentleri yağmalama projeleri kapsamında kültürel varlıklarımızı yok etmelerine karşı mücadele edeceğimizi, gerici-piyasacı sanat anlayışına karşı alanlarda olmaktan vazgeçmeyeceğimizi ve Halkevleri’nde üretmeye devam edeceğimizi bir kez daha dile getiriyoruz. 

 

HALKEVLERİ  KÜLTÜR-SANAT ATÖLYESİ