Geçtiğimiz aylarda Başbakanın Mersin’de bir çiftçiye “ananı da al git” demesinin ardından Mersin Halkevleri üyesi 9 arkadaşımız başbakanı yumurta atarak protesto etmişti. Protestonun ardından 5 Halkevi üyesi tutuklanarak cezaevine konulmuş, sonraki duruşmada ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Dava 17 Ekim’de Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma sonucunda Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca 9 halkevciye toplam 111 ay (yaklaşık 10 yıl) hapis cezası verildi.
Halkevciler, yıllardır ülkemizin sömürülmesine, insanlarımızın yoksullaştırılmasına, eğitim, sağlık, barınma gibi en temel insan haklarının gasp edilmesine ve savaşa karşı mücadele ediyor. Meşruluğumuzu halkımızın taleplerinden ve haklılığımızdan alıyoruz. Halkın taleplerini dikkate bile almayanlar, bir avuç zenginin, ABD’nin, İMF’nin, AB’nin yani emperyalizmin uşaklığını yapanlar, karşılarında hep Halkevcileri buldular.
AKP hükümeti ise 4 yıllık iktidarı süresince izlediği politikalarla ülkemizi sefalete sürüklemiştir. Eğitimden sağlığa tüm kamusal hizmetler sermayeye peşkeş çekilmekte, okullarımız hastanelerimiz adeta satılığa çıkarılmaktadır. Diğer yandan ABD emperyalizminin uşaklığını yapanlar ülkemizi Ortadoğu’daki kirli, kanlı savaşlara ortak etmek istemektedirler. Lübnan asker sevkıyatı başlamıştır. Çocuklarımız gençlerimiz Lübnan’a ölmeye öldürülmeye gönderilmektedir. Bununla birlikte TMY ve 301 tartışmaları göstermektedir ki; artık hükümeti eleştirmek karşı çıkmak baskı ve zor araçlarıyla engellenmeye çalışılmaktadır. Egemenler bunca yoksulluğun, sefaletin içerisinde kendi iktidarlarını sürdürebilmek için halka “sus, konuşma, itiraz etme” demektedir. Halk düşmanı yüzleri açığa çıktıkça diktatörlüğe doğru gidiyorlar. Halkı susturmanın yolu bazen TMY oluyor, bazen 125, bazen 301 bazen de polis copu oluyor.
Biz her iktidar döneminde halk düşmanı politikaların uygulanmasına karşı çıktık. Halka nerede yalan söyleniyorsa orada teşhir ettik. Başbakan, otel salonlarında yoksulları kandırırken “güvenmiyoruz” diyerek, Trabzon’da Amerikancılığına mazeret ararken “Karadeniz uşağı Amerikan uşağı olmayacak” diyerek cevabını verdiğimiz gibi Mersin’de de bir çiftçiye “lan ananı al git” dediğinde de “halkına lan dersen yumurtayı yersin” diyerek cevabını verdik.
Bu eylemlerin sonrasında başbakan bizi ya “geçmişi lekeli” ya da “provokatör” olarak suçladı. Bizler hiç alınmadık. Çünkü kendisini ülkesini pazarlamakla mükellef gören bir başbakan bizimle ilgili iyi konuşsaydı kendimizden şüphe ederdik. Elbette ülkesini satmakla mükellef olanla, korumakla mükellef olan, yoksulun, emekçinin yanında olanla, bir avuç zenginin para babasının yanında olan, sömürgecilerin yanında olanla, direnen halkların yanında olan bir olur mu? Olamaz ve olmayacak.
Bizler buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki tarihimiz kanıtımızdır emperyalizme, işbirlikçilerine karşı şimdiye kadar hiç susmadık, bundan sonra da susmacağız. Eğitimi, sağlığı, bütün temel insan haklarını sermayeye peşkeş çekenler, ülkemizi kirli savaşlara ortak edenler karşılarında bizi bulacaklar. Biz mücadelemizi başı dik, alnı ak, eşit, özgür insanların ülkesini kurana, emperyalistleri ve işbirlikçilerini kovana kadar sürdüreceğiz. O yüzden baskınız, cezalarınız bizi yıldıramadı, yıldıramaz. Yaptık yine yaparız!
Nuri GÜNAY
Halkevleri İstanbul Şube Sekreteri