31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa'da AKP mitingi sırasında halka dönük polis saldırısı ile başlayan ve Metin Lokumcu’nun ölümüyle sonuçlanan olaylarla ilgili AKP'ye karşı direnen direnen Hopa halkına yönelik dava 3 Eylül 2012 günü Hopa Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. Bu dava, Hopa halkının davası. Bu dava yaşamına sahip çıkanların davası.
Hopa halkı deresine, çayına, yaşamına sahip çıktığı gibi Hopa’da yaşamı savundukları için yargılanan Hopalılara sahip çıkıyor. Hopa’da aralarından hakkında gözaltı işlemi dahi yapılmamış olanların da bulunduğu 52 kişi 12.04.2012 tarihli iddianameye göre 2911 Sayılı Yasaya Muhalefet, Nitelikli Yaralama, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, Kamu Malına Zarar Verme, Mala Zarar Verme suçlarından yargılanıyor.
Davada 31 Mayıs gününden başlayarak “Tek yol sokak, tek yol devrim” pankartı nedeniyle Başbakanın ağzından hedef gösterilmeye başlanan Halkevleri’nin yönetici ve üyeleri de yargılanıyor. Doğu Karadeniz Bölge Temsilcimiz Taylan Kaya, Hopa Halkevi Başkanı Kamil Ustabaş, Artvin Halkevi Başkanı Yasin Evren Öztürk’ün de aralarında bulunduğu 9 Halkevi yöneticisi ve toplam 25 Halkevi üyesi Hopa davasının sanığı durumunda. Taylan Kaya ve Kamil Ustabaş aynı zamanda Derelerin Kardeşliği Platformu Yürütme Kurulu üyeleri.
31 Mayıs 2011, AKP ile Hopa halkının karşı karşıya geldiği gündü. Güç gösterisi yapmak için ilçeye gelen Başbakan Erdoğan karşısında emeğine, çayına, deresine, yaşamına sahip çıkan AKP’nin emek, halk, doğa düşmanı politikalarına karşı mücadele eden bir halk buldu. En büyük korkusu kendisine biat etmeyen bir halk olan AKP iktidarının emriyle Hopa halkına yönelen saldırıda Halkevi üyesi öğretmen Metin Lokumcu öldürüldü. Bu saldırı AKP iktidarının seçim sonrası “ustalık” döneminin nasıl geçeceğini gösteren kırılma noktasıydı. AKP Hopa saldırısının ardından yalnız sosyalisti, devrimciyi, Kürt siyasetçiyi değil onlarla birlikte, hakkını arayan, emeğine, yaşamına, doğasına sahip çıkan, özgür ve demokratik bir ülke isteyen herkesi hedef alacağı bir dönemi hızlandırdı.
Hopa’da yaşananlar 31 Mayıs’la bitmedi. Ev ve işyeri baskınları, hiçbir hukuki dayanağı olmayan gözaltılar, gözaltında işkence ve kötü muameleler, Hopa halkının çocuklarına sahip çıkmak için gerçekleştirdiği eylemlere dönük saldırılar, ilçeye çevik polisin yerleştirilmesi gibi uygulamalarla Hopa adım adım iktidarın emriyle kuşatılmaya çalışıldı. Hopa’da toplam 17 kişi tutuklandı. Üç ayrı dosyada 64 kişi hakkında dava açıldı, yargılama sürüyor. Metin Lokumcu’nun ölümü hakkında ise hala tek bir şüpheli ifadesi dahi alınmadı. Ankara’da aynı gün Hopa halkının taleplerine ve Metin Lokumcu’ya sahip çıkmak için sokağa çıkanlardan 23 kişi tutuklandı. Toplam 37 kişi hakkında süren ilk davada “silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak, kasten yaralama, kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı yasaya muhalefet etme” suçlarından ceza talep ediliyor. Ancak Ankara Hopa eyleminde gözaltında yaşanan işkence ve cinsel tacize ilişkin şikayetlere ilişkin hiçbir adım atılmadı. Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş’ın polisler tarafından linç edilmeye çalışılması, kalça kemiğinin kırılmasına ilişkin soruşturmada bu süre boyunca hiçbir ilerleme olmadı.
Hopa halkı yaşam hakkına, emeğine, doğasına yönelen tüm bu saldırılar karşısında geri adım atmadı. Hopa ve Kemalpaşa’da HES projeleri halkın direnişi karşısında iptal edildi. Bu yıl Hopa’da çay üreticileri yine yolları keserek emeklerine sahip çıktılar. Şimdi Hopa halkı, davasına sahip çıkmaya hazırlanıyor.
3 Eylül günü Hopa Asliye Ceza’da saat 9.00’da Hopa davasının ilk duruşması başlıyor. Bu davada yargılanan emektir, doğadır, yaşamdır, özgür ve demokratik bir ülke isteğidir. Bu davada yargılanan halktır. Hopa halkı kendi direnişi ile sermayenin ve onun temsilcisi AKP iktidarının emek düşmanı, halk düşmanı, doğa düşmanı politikalarının sokakta yenileceğini gösterdi.
3 Eylül’de başlayacak dava bugün emekleri için direnenlerin, ülkenin dört bir yanında HES’lere, termik santrallere, nükleer santrallere, doğayı yok eden sermaye girişimlerine karşı direnenlerin, AKP iktidarının yeni Hopaları ortadan kaldırmak üzere, yani itaatkar bir toplum yaratmak üzere şekillendirdiği gerici, piyasacı, kadın düşmanı 4+4+4 yasasını durdurmak için mücadele edenlerin, parasız eğitim için sokakları dolduran üniversitelilerin davasıdır.
Halkevleri olarak birkez daha ifade ediyoruz. Yargılanması gereken Metin Lokumcu’yu katledenlerdir, Dilşat Aktaş’ı linç etmeye çalışanlardır, dereleri şirketlere satan, çay üreticisinin emeğine el koyanlardır. Bu ülkede mahkemeleri “AKP adaletinin” hüküm sürdüğü yani iktidarın ve sermayenin politikalarına karşı çıkanların “suçlu ilan edildiği” yerler haline dönüştürenlerdir. Sokakta ve mahkemede yaşamı savunanların söyleyeceği nettir: yaşamı savunanlar yargılanamaz.
Her yer Hopa, her yer direniş.
Oya Ersoy
Halkevleri Genel Başkanı
Not: Metin Lokumcu’nun 31 Mayıs’ta polis saldırısı sonucu yaşamını yitirmesinin birinci yılında Halkevleri olarak hazırladığımız Hopa raporu süreci ayrıntıları ile aktarmaktadır. Rapora ulaşmak için
http://www.halkevleri.org.tr/guncel/hopa-direnisinin-ve-metin-lokumcu-nun-katledilisinin-birinci-yilinda-hopa-raporu