12 Eylül AKP’yle sürüyor. “Seninkiler yaptı, bizim çocuklar işi bitirdi”

Sa, 11/09/2012 - 16:45
  • Arttır
  • Eksilt
  • Normal

 Bu söz Türkiye halklarının hafızasına kazındı. 12 Eylül 80 darbesi olduğunda CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze Türkiye’deki ajanlardan aldığı mesajı aynen ABD Başkanı Jimmy Carter’a iletiyordu.

 Hafızalarımıza kazınan diğer bir cümle ise iş adamı Halit Narin tarafından söylenen "Bugüne kadar hep işçiler güldü, bundan böyle biz güleceğiz" oldu. İşkenceler, idamlar, halkın örgütlü güçlerinin dağıtılması, bütün haklarımızın gasp edilmesi, neoliberal programın uygulamaya geçmesi  ABD’nin, sermayenin ve işbirlikçi egemenlerin planlarıyla gerçekleşti.

 12 Eylül neoliberalizmi hayata geçirmenin en önemli evresiydi. Ve ülkemiz günümüze gelene kadar hep ABD’nin çocukları tarafından yönetildi. Bütün demokratikleşme görüntüsüne rağmen 12 Eylül, 32 yıldır bazen çeşitli yöntem değişikliklerine gitse de sürüyor. Gözaltında kayıplar, köy boşaltmalar, kirli savaşta ölen on binlerce insanımızın katili her dönem güncelleşen 12 Eylül faşizmidir.

 On yıllık AKP iktidarı 12 Eylül faşizmini güncellemiştir. İktidarının üçüncü dönemini yaşayan AKP’nin demokrasi maskesi çoktan düşmüş ve artık kendisi de bu maskeye ihtiyaç duymamaktadır. Liberal demokrasi hayallerini iktidarların payandalığını yaparak sürdürenler dahi niyetleri olsa bile artık AKP’ye demokratlık sıfatını atfedemiyorlar. Çünkü AKP onları artık stepne olarak bile taşımıyor. AKP gericiliği ve faşizmi bayrak yapmış, emperyalist işbirlikçiliği sürdürüyor. Bu politikalar aynı zamanda iktidarın kendi geleceğini de tehdit ediyor. Bu nedenle baskıya, teröre başvuruyor. Açıktır ki sömürge tipi faşizmin kontrgerillasından basınına, TSK’dan emniyete yargısına kadar yeniden yapılandırılarak  devamını, bu eksende gerici-piyasacı bir rejimin yeniden inşasını yürüten AKP’dir.

 AKP emperyalizmin Ortadoğu’yu kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirme politikalarında hedef seçtiği Suriye’de aktif taşeronluk görevi üstlenmektedir. Ahmet Davutoğlu komşularla sıfır sorun diye dolaşırken ülkeyi herkesle düşman yapmayı başarmıştır. Bu beceriksizlik ya da tercih ülkemiz halklarını Ortadoğu’da açık hedef haline getirmektedir. Gaziantep’te patlayan bombanın anlamı budur. Tayyip Erdoğan kısa süre önce “kardeşim” dediği Esad’ı şimdi kan düşmanı ilan etmiştir. Suriye’de dışarıdan taşıma suyla “muhaliflik” yapanlar açıkça desteklenmekte, her türlü lojistik destek, silah eğitim kampı iktidar tarafından verilmektedir. İnsanların kafasını kesen katliamcılar Antakya’da kol gezmekte, yöre halkını tehdit edecek cesareti kendilerinde bulmaktadır. Bu cesaret onlara AKP tarafından verilmektedir. İktidar kendi ülkesinin yurttaşlarını ikinci sınıf vatandaş görürken, selefi militanları kendine yakın görmektedir. Antakya’da barış için bir araya gelenler yandaş medya ve başbakanı tarafından karalanmaktadır. Gizlenme ihtiyacı duyulmayan gericilikle Alevilere dönük karalamalar, baskı ve korkutma çabaları artmaktadır. Malatya’da yaşanan saldırı, evlerin işaretlenmesi, cem evlerine yönelen saldırılar bunu göstermektedir. Bu Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı yapan zihniyettir. Bu AKP faşizmidir.

Kürt sorununda Kürt halkını kendine yedeklemek istediğinde açılımcı kesilen meclis kürsülerinde “analar ağlamasın” diyerek sahte gözyaşları döken başbakan neredeyse 80’li yılların “ Kürt yoktur, onlar dağlarda gezen kart kurt sesi çıkaran Türklerdir” noktasına kadar gelmiştir. Tayyip Erdoğan’a göre Kürt sorunu yoktur. Ona göre yanında durmayan herkes düşman, herkes teröristtir. İçişleri Bakanı adeta Olağanüstü Hal valisidir. Artık her gün bir iki değil onlarca eve ateş düşüyor. Bu ülkenin gencecik evlatlarının evlerine tabutlar dönüyor. AKP kendisine yedekleyemediği bütün Kürtleri düşman ilan ediyor ve hedef gösteriyor. BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmaya hazırlanıyor. Bu AKP faşizmidir.

12 Eylülün katliamcılığını bazen sayılarla ifade ediyoruz. 650.000 kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi ve faşizmi anlatmaya dair birçok sayı… Bu günkü sayılar da 12 Eylül zihniyetinin sürdüğünü gösteriyor. Ülkemiz yarı açık cezaevine dönüşmüştür. Cezaevlerinde toplam 101 bin insan vardır ve bu son 39 yılın en yüksek rakamıdır. 7 bin Kürt siyasetçisi, 2824 öğrenci, 68 KESK’li, 72 gazeteci cezaevlerindedir. Dinleme, fişleme AKP’nin en sıradan yöntemi haline gelmiştir. Bu AKP faşizmidir.

İktidar için bütün halklar potansiyel suçludur. Derelerine, ormanlarına sahip çıkanlar, güvenceli bir yaşam için mücadele eden işçiler, bütün emekçiler potansiyel suçludur. Bugün eğitim hakkımızı gasp eden, gericileştiren AKP 4+4+4’ü baskı yöntemleriyle hayata geçirmeye çalışmaktadır. 72 aydan küçük çocuklarını bu saçmalığa kurban etmek istemeyen veliler ceza tehdidiyle baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Halkın hak mücadeleleri “terör” kapsamında değerlendirilmektedir. Bunun adı AKP faşizmidir.

AKP iktidarı 12 Eylül’ü baskı ve zor politikaları ile, neoliberal programı derinleştirerek sürdürürken bir yandan da 12 Eylül2le hesaplaşma görüntüsü vermeye çalışmıştır, Anayasanın 15. Maddesinde yapılan değişikliğin ardından memleketi “darbe yargılanıyor” havasına sokmaya çalışan AKp ne yazık ki yine kendine destek bulmuştur. 12 Eylül darbesinden en çok etkilenen, kapatılan, yönetici ve üyeleri yargılanan örgütümüz Halkevleri adına o zaman söyledik şimdi de söylüyoruz AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşmak gibi bir derdi hiç olmamıştır. Çünkü 12 Eylül kendi geçmişi ve bugünüdür. Hazırlanan iddianamelerde yapılan ise darbecilerin yanına devrimci hareketi de suçlu olarak ekleyip tarihi yeniden yazmaktır.  Sonuçları şimdiden komediye dönüşen “12 Eylül yargılaması”, AKP’nin kurduğu rejimin tamama erebilmesi için ihtiyaç duyduğu tarihsel, ideolojik, psikolojik, siyasal bir arka plan oluşturma stratejesinin parçalarından bir tanesi olmuştur.

Evet 12 Eylülcülerden hesap sorulması gerekiyor. Bu hesap sorma eylemi bugün emperyalizmin, işbirlikçiliğin, gericiliğin, faşizmin, neoliberalizmin varlığına ve tüm politikalarına karşı aktif bir mücadele hattı örmektir. 12 Eylülcüler ve bugün 12 Eylül’ü sürdürenler AKP’nin kurmaca mahkeme salonlarında değil sokakta yenilecektir.

AKP’nin tüm saldırganlık politikalarına rağmen bu toplum sinmiyor, susmuyor. İktidar emperyalist işgallere ve işbirlikçilerine karşı yükselen barış ve kardeşlik çağrının büyümesini engelleyemiyor. Kürt halkının meşru taleplerini ne yedekleyebiliyor ne de bu talepleri yok edebiliyor. Ülkemizin dört bir yanında işçi direnişleri sürüyor. Öğrenciler parasız eğitim talebiyle sokaktalar. Veliler, öğretmenler geleceğini gerici, piyasacı eğitim yasasına, 4+4+4 karanlığına  teslim etmiyor. İşte bugün sokaklarda büyüyen direniş eğilimleri 12 Eylülcülerin de 12 Eylül’ü bugün sürdürenlerin de korkulu rüyasıdır.

Yapacağımız şey bellidir. Kabuslarını büyüteceğiz. Eşit, özgür, demokratik bir ülke için devrimci mirasımızı sahiplenerek geleceği kurma iddiamızla emperyalizmin, faşizmin ve işbirlikçilerin karşısına dikileceğiz.  

 Oya Ersoy 

Halkevleri Genel Başkanı