İstanbulluların ulaşım çilesi bitmek bilmiyor. Bir yandan ulaşıma yapılan zamlar, diğer yandan balık istifi otobüsler, bir türlü binilemeyen metrobüsler... En temel kamusal haklarımızdan biri olan ulaşım, İstanbullu için adeta işkenceye dönüşüyor. İstanbul ULAŞAMIYOR. İstanbul halkını insanlık dışı ulaşım koşullarına mahkum eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi şimdi de Toplu Ulaşım Haftası adı altında etkinlikler düzenliyor. Belediye yetkililerinin ve otomotiv şirketlerinin temsilcilerinin bir araya geleceği etkinliklerde, halkın ulaşım sorununu değil, toplu ulaşımdan daha fazla nasıl kar edeceklerini tartışacaklar. İBB ve İETT bu yıl 3. kez şiirli, kompozisyon yarışmalı “Toplu Ulaşım Haftası” düzenliyor. Bugün burada kapalı kapılar ardında, toplu ulaşımın çilesini çeken İstanbul halkı adına tartışmalar yapılıyor, kararlar veriliyor. Kendilerinin kaç kez toplu ulaşımı kullandığı şüphe götürür belediye yöneticileri, şirket temsilcileri, özellikle işe gidiş ve dönüş saatlerinde insanlık dışı koşullarda yolculuk eden emekçilerin sorunlarını hiçe sayıp, kendi rant odaklı ve bilim dışı ulaşım politikalarını otomotiv şirketleriyle kol kola masaya yatırıyorlar. Ulaşım zamlarına karşı fiili, parasız ulaşım hakkını kullanan Halkevcilerin geçen yıl sempozyuma katılımını engelleyen, üstelik yaka paça gözaltına aldıran İBB ve İETT, bu yılki etkinliklerinde de bir yandan çıkmaza soktukları ve çıkmak için de uzun vadeli değil kısa süreli planlarla, yamalı bohça bir toplu ulaşım sistemini nasıl kuracaklarını konuşacaklar. İBB’nin ve her ulaşım zammı sonrası zarar ettiği yalanını söyleyen İETT’nin “kime ne kadar para kazandırırım” anlayışıyla düzenlediği bu etkinlikte ne bilimin ne de halkın sesi var. Yıllardır “3. Köprü ulaşıma çare olamaz, İstanbul’un akciğerleri olan ormanların katli anlamına gelir, bunun çözümü sistemli bir toplu ulaşımdadır” diyen bilim insanlarının sesine kulak tıkayan, 2B arazilerini satışa çıkaran, kentsel dönüşümü yoksulların şehir merkezlerinden sürülme mantığıyla inşaat tekellerine rant kapısı yapan, şimdilerde Taksim’i yıkarak bütün kültürel ögelerinden ayırmak amacıyla kenti meydansızlaştıran AKP’li İBB, utanmadan sıkılmadan toplu ulaşımı özendiriyoruz, sistemini kuruyoruz yalanını söylüyor.
Son dönemde sıkça kaza yapan, alımı sırasında ihaleye fesat karıştırıldığı iddia edilen o çok övünülen metrobüsleri, bir ay boyunca, işe gidip gelirken, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın ve İETT Genel Müdürü’nün kullanmasını tavsiye ediyoruz. Her gün işe-okula gidiş geliş saatlerinde binlerce insanın saatlerce metrobüse binmek için beklediği, birbirini ezerek binebildiği, kaza üzerine kaza yapan metrobüsler Topbaş’ın eseridir. Yoksul mahallelerde otobüs kuyrukları, gelmeyen otobüsler, yaz aylarında kan ter içinde kış aylarında donarak yapılan yolculuklar, her sene ulaşıma yapılan astronomim zamlar, hepsi Topbaş’ın eseridir.
Fatih Sultan Mehmet köprüsünün tadilatı nedeniyle binlerce İstanbullunun yollarda rezil olduğu, otobüslerde rehin kaldığı yaz aylarında halka “tatile gidin” önerisini sunan zihniyeti ve Kadir Topbaş’ın parasız ulaşım talebi karşısında söylediği “bunlar ancak başka rejimde olur” sözünü unutmadık.
İstanbul her gün giderek büyüyen nüfusuyla, 15 milyonluk nüfusa hazır olmayan altyapısıyla, bu kadar çok özel aracı özendiren yol planlamasıyla uzun vadeli, kamu yararını önceleyen, bilimsel bir dönüşüme ihtiyaç duymaktadır. Halkın emeğinden kar elde etmeye çalışan, zamlarla karına kar katan İETT’nin toplu ulaşımı bilim dışı ve halkın değil sermayenin yararınadır. Bunu anlamak için akbil yolsuzluklarıyla başlayan sonrasında zam furyalarıyla karına kar katan İETT ekonomik tablosuna bakmak yeterli. İETT’nin kendi hesaplarına göre İETT sadece bilet satışlarından ve akbil dolumlarından aylık 131 milyon 453 bin TL gelir elde ediyor. Bayilere ödenen primlerden sonra elde 130 milyon kalıyor.
İstanbul’un trafiğinin, ulaşım sisteminin bir sorun yumağına dönüşmesi elbette 1994’ten bu yana kenti yöneten AKP zihniyetinin eseridir. Kent rantı, büyük sermaye gruplarının ağzının sularını akıtan İstanbul’un bu kadar hızla peşkeş çekilmesi AKP’nin belediye başkanlıkları döneminde artmıştır.
Çıraklık dönemini İBB’deki talanlarla başlatıp, ustalık döneminde İstanbul’u katletmeye hazırlanan; halkın ve bilimin sesini yok sayan AKP, İstanbul’un gerçek sahiplerinin sermaye grupları ve yandaşları değil, bu kentin her bir metrekaresinde emeği ve alınteri olan İstanbul halkı olduğunu unutmamalıdır!
İstanbul’un başına harami kesilen Kadir Topbaş ve ekibine sesleniyoruz! Toplu ulaşıma dair sorunları kapalı salon toplantılarında değil binlerce insanın yığıldığı metrobüs duraklarında tartışın. Besleyip büyüttüğünüz şirket temsilcileriyle değil balık istifi yolculuk yapan, maaşının yarısını ulaşıma harcayan emekçilerle konuşun.
Büyükşehir Belediyesi’nin kar etmenin bir yolu olarak gördüğü ulaşım bizim için haktır. Bizler bu ülkenin emekçileri, öğrencileri, emeklileri, kadınları, işsizleri, halkın haklarını savunan Halkevcileri olarak bir kez daha söylüyoruz. Kapalı kapılar ardında kime ne ihale sözü veriyorsanız, kiminle neyin pazarlığını yapıyorsanız, hangi bilim dışı ulaşım projesine hazırlık yapıyorsanız, derhal durdurun. Çünkü biz İstanbul halkı olarak ulaşım hakkımızı da kentimizi de elimizden almanıza izin vermeyeceğiz.
Sabah ve akşam işe geliş ve gidiş saatlerinde ulaşım parasız olmalıdır. Kamusal, nitelikli toplu ulaşım istiyoruz. Ulaşım haktır! Sadaka değil hakkımızı istiyoruz, alacağız!
İstanbul Halkevi Başkanı
Özge Ozan