Genelkurmay Başkanlığı’nın 8 Haziran gecesi yine internet yoluyla yaptığı, “terör”e karşı “kitlesel seferberlik” çağrısını kaygı verici buluyoruz. “Yüce Türk milletini teröre karşı kitlesel karşı koyma refleksini göstermeye” çağıran, halka emir veren bir üslupla yazılan metin, halkı asker gibi görme mantığının dışavurumudur. “Ulusumuzun bu tehlikeli yaklaşımı fark etmek zorunluluğu vardır ve olmalıdır” sözlerinde açıklanan bu beyan tartışmaya yer bırakmamaktadır.
Yeni linç hareketlerinin davetiyesi olarak algılanacağı açık olan böyle bir açıklamanın üzerine “düzeltme” açıklımısı yapılmasının sonucu değiştireceğinden kuşku duymaktayız. Kürtlerle Türklerin birarada yaşadığı büyük kentlerde “kitlesel refleksin” terörü nasıl engelleyeceğini anlamakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığının kitlesel taraftar toplama çabası olarak görünüyor.
Kürt sorunu çözümü konusunda hiçbir demokratik adımın atılmadığı, tersine 25 yıl önceki pozisyona geri dönüldüğü bu günlerde, hiçbir demokratik çözüm önerisi ortaya koymadan, sadece halkı meydanlara çağırmanın başkaca ne anlamı olabilir?
Genelkurmayın açıklamasının ardından Türkan Saylan’ın ve Necla Arat’ın önce “büyük bir miting düzenleyeceklerini” açıklayıp, sonra kaygıları gidermek maksadıyla ikinci bir açıklama yapma gereği duyarak bu mitinglerin “sessiz miting” olacağını belirtmeleri, durumun vehametinin gizlenemez olduğunun göstergesidir.
Anafartalar’da patlayan, halkın canına kasteden bombaları kınamamak mümkün değildir ve bu eylem, ilerici demokratik kamuoyu tarafından kınanmıştır. Milliyetçiliğin hiçbir çeşidinin bu ülkenin insanlarına barış ve huzur sağlayamayacağı açıktır. Ancak halkı linç girişimlerine ve toplumu kutuplaşmaya sevkeden açıklama ve davranışların da vatanseverlikle bir ilgisi olmadığını tekrar vurgulamak gerekmektedir.
Kürt sorununu askeri yöntemlerle bastırma politikasının hiç bir sonuç vermediği geçen yaklaşık 25 yıllık sürede görülmüştür. Sorunu demokratik siyasal açılımlarla çözecek, barışı sağlayacak politikaların üretilememesinin sorumluluğu, milliyetçi şiddet hezeyanlar yaratılarak gizlenmeye çalışılmaktadır. Ancak şu bilinmelidir ki, devlet yönetme idiasında olup, Kürt sorununu 25 yıldır bir çözüme kavuşturmayan ve ülkemizde barışı ve huzuru sağlayıp, anaların göyaşlarını dindiremeyen hiç kimse sorumluluktan kaçamaz.
Çözüm halkın sesine, halkın taleplerine kulak veren, halkın siyasette katılımını sağlayacak kanalların ve araçların oluşabilmesi için, toplumun ortak iyiliğini ve kardeşliğini sağlayacak bir demokratikleşme için adım atılmasından geçmektedir. Milyonlarca işsizi, yoksulu, ezileni çözümün dışında görerek örgütlenen milliyetçi eylemler, yeni çatışma zeminleri oluşturmaktan başka bir işe yaramaz. Toplumun bütününü kapsayan, ortak taleplerin öne çıkarıldığı bir program çözümün gerçek adresidir.
Halkevleri olarak bu gidişattan rahatsız olan, ilerici, emekten yana, halkını ve ülkesini seven herkesi bu ülkenin onurunu temsil eden emek ve demokrasi güçlerinin ortak cephesinde buluşmaya çağırıyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyururuz.