AKP iktidarı gerici, ırkçı, piyasacı bir rejimi toplumsal muhalefete yönelik saldırılarını arttırarak inşa ediyor. Bir savaş iktidarına dönüşen AKP halkları birbirine düşmanlaştırırken emek ve demokrasi mücadelesinin mevzilerini sindirmek üzere ardarda oprerasyonlar gerçekleştiriyor. Sendikacılar, gazeteciler, öğrenciler, halkın seçilmiş temsilcileri "terörist" iddiasıyla cezaevinde tutuluyor. Bu saldırıların yoğunluğu Kürt halkına yöneliyor. Emek, barış ve demokrasi mücadelesinin, kadın özgürlüğü mücadelesinin önünde yer alan kadınlar ise bu saldırıların hedefinde yer alıyor.
13 Şubat 2012'de KESK'e yönelik gerçekleştirilen operasyonda 14 kadın yönetici ve üye gözaltına alındı. 9 KESK'li kadın tutuklandı. İlk duruşması 4 Ekim 2012'de Ankara'da gerçekleşecek olan davaya ilişkin olarak birçok siyasi parti, demokratik kitle örgütü, kadın örgütü üyesi ve bağımsız kadınlar olarak, KESK'li kadınlarla yan yana olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. İddianamede söz edilen suçlamalara yanıt olarak; "Tanığız, tarafız, suç ortağıyız" dedik. Kadınların ortak karar ve iradesi ile gerçekleştirilen eylem ve etkinliklerin yasa dışı örgütlerin talimatı ile yapıldığı iddiasını reddediyoruz. Aksine söz konusu suçlamalar, kadın mücadelesinin öznelerini sindirmenin, yok saymanın bir başka baskı biçimi olarak bugün karşımızda durmaktadır. Yani AKP faşizminin bugünkü hedefi örgütlü kadın mücadelesidir.
Uluslararası istihdam projesi ile kadın emeği sömürüsünü derinleştirme planları yapan bu projeyle de bağlantılı olan 4+4+4 yasası ile gerici ve cinsiyetçi bir eğitim sistemini tam da kadınların eğitim hakkını gasp ederek uygulamaya geçirmeye çalışan ve kürtaj yasağı ile kadının kendi yaşamı hakkında söz ve karar hakkını yok sayan piyasacı, cinsiyetçi, gerici AKP iktidarının kadına yönelik bu saldırıları esas olarak toplumun bütünüyle teslim alınma projesidir. Emek ve demokrasi mücadelesi içinde örgütlü kadınların yükselttikleri talepler bu yönüyle AKP iktidarına yönelmiş birer tehdittir. O nedenledir ki toplumsal muhalefette öne çıkan kadınlar, polis, gözaltı ve tutuklama şiddeti ile sindirilmek istenmektedir.
Son olarak kürtaj yasağına karşı tüm Türkiye'de açığa çıkan tepkinin esas sürükleyicileri kadın mücadelesinin özneleri olmuş ve AKP'nin kadın düşmanlığına meydan okuyan bir biçimde sokakta kitleselleşmiştir.
4+4+4’e karşı mücadelede başta kadınların öne çıkması, AKP iktidarının kadın ve çocuk üzerinden inşa etmek istediği gerici toplum örgütlenmesine verilmiş en güçlü yanıttır.
Kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığı ülkemizde AKP'nin kadınlara vaaz ettiği uygulamaların toplumda kadın düşmanlığını örgütlediği apaçık ortadadır. Bu nedenle, söz konusu uygulamalara karşı sesini yükselten, sokağa çıkan her kadın AKP faşizminin hedefinde yer almaktadır. HES'lere karşı çıkan Tortumlu Leyla, kocasından boşanmak isteyen Zülfü Öztürkler, barınma hakkı için direnen kadınlar, 4+4+4 eğitim uygulamasına ve kürtaj yasağına isyan eden kadınlar, Kürt ve Türk halklarının kardeşliğini savunarak barış talep eden kadınlar, güvencesiz çalıştırılmaya karşı sendikalılaşan ve güvenceli iş talep eden kadın işçiler, neoliberal gerici AKP iktidarına karşı yükselen toplumsal öfkenin en somut özneleridir. AKP'nin muhafazakar, kadın düşmanı siyasetinin kadın bedenine yönelen saldırılarının temel hedefinde kadın mücadelesinin öznelerinin olması tesadüf değildir.
Bu saldırının püskürtülmesi kadınların mücadele mirasından devraldıkları kadın dayanışması ile mümkündür. 4 Ekim'de yargılanan, kadın özgürlük mücadelesinin talepleridir. Kadınların çözümsüzlüğe inat yükselttikleri barış talepleridir. Kürtaj yasağına karşı savundukları kendi yaşamlarında söz ve karar hakkıdır. Çocuk gelin yasasına isyandır. Bizler Halkevci kadınlar olarak, tüm Türkiye'de emek ve demokrasi mücadelesinin temsilcisi KESK'li kadınların davasında taleplerimizi bir kez daha en güçlü bir biçimde haykırmak için Ankara Adliyesi önünde olacağız.
KESK'li kadınları özgür bırak!
Dilşat Aktaş
Halkevleri Kadın Sekreteri