Durum Tespiti
Sermaye, bir yandan tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşarken; diğer yandan da saldırılarını arttırmakta ve işçi sınıfının yüzyıllar boyunca süren mücadeleyle elde ettiği kazanımlar, teker teker gasp edilmektedir. Sermayenin taarruzunun yansımaları olarak kentler yağmalanmakta, doğa metalaştırılmakta, emek sömürüsü yoğunlaştırılırken emekçiler de yoksullaştırma, mülksüzleştirme, proleterleştirme ve örgütsüzleştirme ekseninde kuşatılmaktadır.
Neoliberal dönemde emeğin kuşatılmasının temel aracı haline gelen güvencesizleştirme koşullarında çalışma, doğrudan piyasanın konusu haline getirilmekte; insan ise sadece bir emek gücü, yani maliyet unsuru olarak görülmektedir.
Emekçilerin çalışma koşullarının, sermayenin kârlılık ve rekabet stratejilerine tabi hale gelmesinin bir sonucu olarak “işgücü piyasaları”na dair yeni düzenlemelerin ardı arkası kesilmemektedir. Esnekleştirme saldırılarının bir parçası olarak sözleşmelilik rejiminde bir dönüşüm yaratılmakta, belirli süreli sözleşmelilik kalıcılaştırılmaktadır. İstihdamın istikrarı sarsılarak, işçinin hangi patronla, nerede, ne zaman, nasıl, hangi koşullarda nasıl bir sözleşmeyle çalışacağı belirsiz hale getirilmektedir. İşyerinin sürekli belirsizleşmesi, işçilerin çalıştığı her farklı işte yeni bir uyum sürecinin yaşanması gerekliliğinden doğan sorunlar işçi sağlığı ve iş güvenliğini tehdit eden önemli faktörlerden biri olmaktadır.
Çalışma ilişkilerini kontrol altında tutan mekanizmalardaki düzenlemelerle işten çıkarma girişimlerine karşı set/sınır çeken uygulamalar giderek gevşetilmektedir ve kıdem tazminatına dair tartışmalardan anlaşıldığı üzere gevşetilmeye devam edilecektir. İşsizlik ve güvencesiz çalıştırma biçimlerinin yayınlaşmasının bir sonucu olarak sigorta primlerindeki düzensizlik nedeniyle sosyal güvenlik uygulamaları da ciddi bir darbe yemektedir. Diğer yandan iş aracılığında, ve kamusal iş bulma sorumluluğunda devlet tekeli ortadan kaldırılmakta, bu alan da bir kar ve sömürü alanı olarak düzenlenmektedir.
Sendikalaşma ve toplu sözleşme düzeyi olağanüstü biçimlerde düşürülmesi güvencesizleştirmenin önemli yansımalarından biridir. Diğer yandan sınıf mücadelesinin en önemli araçlarından olan sendikaların durumu, kapitalizmin göreli refah döneminin kurgusunda donmuş kalarak bugünkü sürece yanıt verme niteliği taşımamaktadır. Sadece toplu sözleşme dönemi öncesi uyuşmazlıklardan kaynaklanan “menfaat grevi”ni öngören, mevcut yasal düzenlemelerle sınırlı sendikal “mevzi”lerin, tepeden tırnağa devrimci bir yenilenmeye ihtiyacı olduğu artık gün gibi açıktır.
Yenileyici dinamik ise güvencesizleştirmeye karşıtı son dönemde yükselen fiili direnişlerdir. Geçtiğimiz yıllarda başta metal, tekstil, belediye, sağlık ve liman işkollarında güvencesizliğe, ücret alamamaya ve işten atılmaya karşı tek kişilik direnişlerden kitlesel işgallere uzanan yelpazedeki bu fiili hareketlerin toplumsal etkileri, mücadelenin kazanımları olarak görülmelidir. Dolayısıyla fiili mücadelenin biçimleri, kapsamı ve toplumsal etki ağı genişletilerek geliştirilmelidir. Fiili direnişler çoğunlukla işyerinde yapılmakta ve işe iade davaları ile birlikte yürütülmektedir; ancak hukuki mücadelenin fiili mücadele olmadan başarılı olamadığı da gözlemlenmektedir. Bu nedenle işçi sınıfının kendi yasalarını oluşturacağı bir sürecin yolu fiili meşru hak direnişlerinden/grevlerinden geçmektedir.
Güvencesizleştirme, tüm istihdam biçimlerini enlemesine kesen bir nitelik gösterirken; istihdamın biçimini parçalanmakta, ancak istihdamın niteliğini türdeşleşmektedir. Bu yönüyle güvencesizleşme, tüm çalışanların ortaklaştığı nesnel bir zemin sunmaktadır. Bu zemin, doğru bir strateji ile buluştuğunda, önemli olanaklar yaratma potansiyelini de barındırmaktadır. Türkiye işçi sınıfı hareketinin geleceğinin, güvencesizlik ve güvencesizliğin yarattığı çelişkiler üzerinden oluşacak bir sınıf hareketi şeklinde gelişecektir.
Emeğin yeniden üretim alanının, sermayenin yeniden değerlenme alanı olarak düzenlenmesi ve piyasalaştırılması güvencesizleştirmenin en önemli ayaklarından biridir. Güvenceli çalışma hakkından mahrum bırakılan emekçiler, aynı zamanda ulaşım, sağlık, barınma, eğitim, sosyal güvenlik gibi haklardan da mahrum bırakılarak güvencesizlik derinleştirilmektedir. Bu nedenle güvencesizliğe karşı mücadelede, güvenceli iş talebi, parasız eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, enerji mücadelesiyle iç içe geçmelidir. Yaşamın her alanı piyasa/meta ilişkilerine dâhil edilirken, devrimci bir sendikal muhalefetin bu alanların sorunlarına çözüm önerememesi tarihsel bir sorumluluktur.
MÜCADELE PROGRAMI
Kısa vadede, tüm güvencesiz çalışanların, direnişlerin ortak mücadele hedefleri etrafında yan yana getirilerek Mart ayı sonunda yapılacak merkezi bir eylemle birleşik bir mücadele düzlemi yaratmak açısından adım atılmalı, işçilerin ve kamu çalışanlarının tüm geçim ve yaşam koşullarını belirleyen asgari ücret görüşmeleri ile toplu görüşmeler döneminde fiili eylemler ve direnişler örgütlenmelidir.
Orta vadede, halkın hakları forumunun ana temaları ve sonuçları çerçevesinde, tüm ülke çapında forumlar, örgütlenme faaliyetleri ve fiili eylemler gerçekleştirilmelidir.
Uzun vadede, sınıf hareketini ve sendikal hareketin yenilenmesinin yegane hareket temeli olarak tüm ülke çapında güvencesizleştirme karşıtı birleşik bir emek mücadelesinin hak mücadelesi formuna bürünmüş düzlemi ve yerel kurumları oluşturulmalıdır.
TALEPLER
- Başta taşeron çalıştırma olmak üzere tüm güvencesiz çalıştırma biçimleri yasaklanmalı ve iş güvencesi, tüm çalışanlar için temel bir hak olarak tanınmalıdır.
- Tüm çalışanlar, sosyal güvenlik kapsamına alınmalı ve emeklilik yaşı, çalışanlar lehine düzenlenmelidir.
- Çalışma saatleri düşürülerek herkese iş sağlanmalı, yemek saatleri ve yol süreleri çalışma saatine dahil edilmelidir.
- Örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalı ve tüm çalışanlara grevli ve toplusözleşmeli sendika hakkı tanınmalıdır.
- Asgari ücret, insanca yaşam koşullarını sağlayacak düzeyin üstüne çıkarılmalıdır. İşçi sınıfı içerisinde rekabet yaratarak, sefalet yarışına sokmayı hedefleyen bölgesel asgari ücret uygulaması gündemden çıkarılmalı, Kürt işçilere yönelik sömürüyü derinleştiren ayrımcı uygulamalara son verilmelidir.
- Tüm kamusal hizmetler eşit, parasız, sürekli ve nitelikli olarak sunulmalıdır.
- Ev içinde veya dışında çalışan tüm kadınlar, kendi isimleriyle sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır.
- İş hayatının her alanında, cinsiyetçi yaklaşımlarla mücadele edilmelidir.
- Çocuk emeği sömürüsü, yasaklanmalıdır.
- Cinsiyet farkı gözetilmeksizin tüm çalışanlar için eşit işe, eşit ücret ilkesi hayata geçirilmelidir.
- İleri bir hedef olarak insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için zorunlu çalışma ortadan kaldırılmalı ve çalışma/üretim, insanın doğal bir parçası olmalıdır.