2 Temmuz 1993’te 35 canımızın –sanatçımızın, aydınımızın, yazarımızın- tüm dünyanın gözleri önünde gerici faşistler tarafından katledilmesinden bugüne tam 15 yıl geçti.
Sivas Katliamı’nı unutmadık…
Katliamı unutmamak bizim için sadece her yıl 2 Temmuz’da anma yapmak değildir.
Katliamı unutmamak bugün yürüttüğümüz müdadelede dostumusu, düşmanımızı iyi bellemek demektir. Yapanları, göz yumanları, susup destekleyenleri iyi görmek demektir.
Bunun için 2 Temmuz 1993 günü yaşananlara ve sonrasına iyi bakalım:
Gerici faşistler, “Pir Sultan Abdal Şenlikleri”nden 15 gün öncesinden başlayarak “kuran’ın yakıldığı, peygambere küfredildiği” gibi gerekçelerle katliam çağrılarısı yaptılar. 1 Temmuz günü kapı kapı dağıttıkları “islamın peygamleri ve kitabın izzetini korumak için bu uğurda verilecek canlarımız vardır” “gün müslümanlığın gereğini yerine getirme günüdür” sözlerinin yer aldığı bildirilerle ve sağcı-gerici yerel basının attığı yalan manşetlerle şenliği hedef gösterdiler.
Refah Partili Temel Karamollaoğlu’nun başkanı olduğu Belediye ise Madımak otelinin karşısına yol çalışması bahanesiyle kaldırım taşları yığdı.
Katliam sonrasında ise gericilerin bir kısmı katliamın sorumluluğunu Aziz Nesin’in üzerine atarken, diğer kısmı ise katliamı “yaşasın Sivas kıyamımız” sözleriyle üstlendiler.
Devlet ve hükümet katliam öncesinde ve katliam günü hiç bir önlem almadı. Katliam günü gericilerin oteli sardığı 8 saat boyunca, tam 8 saat boyunca İçişleri bakanlığından, başbakan yardımcısına kadar herkes telefonla aranarak durum anlatılmasına rağmen güvenlik tedbirlerini artırmak için Tokat’tan 20, Kayseri’den 31 polis; Jandarma komutanlığından 20 jandarma görevlendirilmiştir. 6 bin kişilik Sivas Tugay Komutanlığından sadece 30-40 acemi asker olay yerine gönderilmiştir.
Katliam sonrasında dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyerek; otel çevresinde toplanan gericilere kalkan olmuş.
Başbakan Tansu Çiller, “çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” deme cüretini göstermiş.
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise katliamı “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” diye tanımlayarak şeriatçılarla aynı dili kullanmıştır.
Biz Sivas Katliamı’nı unutmadık… Ne 35 değerli insanı, ne yakanları ne de göz yumanları…
Biz Sivas’ı unutmadığımız için Emperyalizme karşı verdiğimiz mücadelede şeriatçılarla hiç yan yana olmadık. Ne Amerika’nın Irak’ı işgaline ne de İsrail’in Lübnan’ı işgaline ve Filistin’e uyguladığı zulme karşı verdiğimiz müdadelede şeriatçılarla “ortak payda”da buluşmadık.
Dünün katliam destekçisi şeriatçılar bugün demokrasi, insan hakları havarileriliğine soyunduğunda da, Sivas’ı unutmadığımız için “darbeye karşı demokrasi için” onlarla kol kola girmedik.
Katliam göz göre göre gelirken güvenlik önlemlerini almayanları, Maraş’ta olduğu gibi Sivas’ta da Tugay’dan askerleri çıkarmayanları otel çevresindeki gericiler kadar sorumlu olduğunu düşündüğümüzden, şeriatçıların toplumu gericileştirme politikasına karşı devlet bürokrasisini, yargıyı ve orduyu laikliğin koruyucusu olarak görmedik.
AKP’nin sadaka dağıttığı halkı, cemaat ağlarıyla cübbeyle, türbanla, çarşafla sararak özgür düşünceyi yok etmesine karşı Sivas’ı unutmadığımız için de AKP karşıtı odağız ve odak olmaya devam edeceğiz…
Maraş’ı, Sivas’ı, Çorum’u, Kızıldere’yi, 1977 1 Mayıs Katliamını, darağaçlarını
Unutmadığımız için…
Türkiye halklarının;
Türk’ü, Kürt’ü, Ermeni’si, Laz’ıyla
Alevi’si, Sünni’si, Nusayri’si, Hıristiyanı, Musevisiyle
Türkiye halklarının tek kurtuluş yolu, kendi örgütlü gücüdür diyoruz.
2008 Türkiye’sinde bu anmayı yaparken
Yananları unutmadık, yakanların peşini de bırakmayacağız.
Madımak ta ülkenin aydınlarını, yazarlarını, alevilerini katledenlere karşı söyleyeceğimiz tek söz var;
Tarih sizin alevlerle katlettiğiniz güzel insanların eliyle yazılır, sizler bilmelisiniz ki türkiye halkları gerici yobaz kafanızı, işbirlikçi hain tutumunuzu ve katil ruhunuzu bu topraklardan sürükleyip sonsuzluğa gönderecektir.
Bizler insanın insan gibi yaşayacağı, dilinde, inancında, kimliğinde özgür olacağı
Adalet denilen terazinin eşit tartacağı, savaş kan ve gözyaşının biteceği günlere doğru yürümeye devam edeceğiz.
Birileri korkacaksa sizsiniz korkacak olan,
Çünkü siz karanlığınızı yakarak, katlederek
biz aydınlığımızı mücadele içinde yürüyerek yaratıyoruz.
Ve biliyoruz ki; hiçbir ateş aydınlık yaratan o büyük yürüyüşün önüne engel olamaz.
Biliyoruz ki; her dilden, her dinden, her kültür ve inançtan türkiye halkları “insanca yaşam için” BAŞARACAKTIR.
(Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol'un İstanbul'da 2008'de yapılan 2 Temmuz katliamını anma gecesinde yaptığı konuşma)