Türban “mevzuu”nda üç ayda bir yenilenen gerilimli siyaset tartışması yeniden alevlendi.
Büyük harflerle yazalım: TÜRBAN BİR ERKEK TARTIŞMASIDIR.
Bu tartışma başını “illa” örteceğim ve toplumsal hayata da mutlaka “başım örtülü” olarak katılacağım diyen bir kadın “talebi” gibi görünmekle birlikte gerçekte böyle değildir.
Buna inanmıyoruz çünkü: Tüm aktörleri “erkek dünyasının” politik karakterleri üzerinden şekillenen bu tartışmada aslında “kadın yoktur.”
Buna inanmıyoruz çünkü: Bir özgürlük tartışması yaptığını söyleyenler en önemli referanslarını ülkenin yüzde 99‘unun “Müslüman” olmasından yani “egemenlikten” almaktadırlar.
Buna inanmıyoruz çünkü: Türban taraftarları toplumsal yaşamın hiçbir aşamasında özgürlükleri teminat altına alan bir sosyal sistemi savunmuyorlar. Tam tersine “türban” bir oyuncak ve bu sayede kadınlarla istedikleri gibi oynamaya çalışıyorlar.
Buna inanmıyoruz çünkü:
İslam’ın gereği olarak örtündüğünü ve dini inançlarını özgürce yaşamanın önüne kurallar konulamayacağını; bunun en temel demokratik haklardan biri olduğunu söyleyenlere “kadınca” soruları yüksek sesle sorma zamanı gelmiştir.
• Bir kız çocuğu doğduğu andan itibaren ailesi de dahil olmak üzere tarafsız, özgürlüklerin tümüne duyarlı, her alanda özgür düşünce geliştirecek bir ortamda büyüyor mü?
• Kamusal alanda bu özgürlüğün tüm garantilerini “devlet” alıyor mu?
• Ailenin dini inancına göre belirlenmiş alanda yetişen kız çocuğunun kafasında “örtünme” düşüncesi kendiliğinden gelişiyor ve bir zaman sonra “ben örtünmeliyim” kararına kendisi mi varıyor?
• Bu kararıyla birlikte hayatı ve bedeni üzerinde söz ve karar sahibi oluyor mu?
• “Başı açık kız almam” diye yırtınan anne ve babalar “erkek çocukları” için eş ararken kapalılık bir ölçü değil mi?
• Kadınların kapatılmasını savunanlar kadının ”namus ve onurunu” nerede arıyorlar; bedenin açık saçıklığında, cinsel tutumlarında ve iki bacağının arasında değil mi?
• Kapanan kız çocukları bırakın üniversiteyi ilkokul öncesinde “kapanmayı” teşvik eden kurslarından, ideolojik yüklemelerden, akraba-çevre baskılarından geçmiyorlar mı?
Bu tartışma “kadının” özgürleşmesi tartışmasıysa ve bunu isteyenler her alanda kadını özgür bir yurttaş olarak görmek istiyorlarsa, öncelikle kadınların gerçek özgürlükleşme mücadelesinde boy göstermeliler.
Yani:
• Şiddetin kol gezdiği ev içlerinde ve sokaklarda, bütün kadınlarla birlikte, “türban militanlığı” konusundaki kadar militanca mücadele etmeliler;
• İlköğretimden başlamak üzere cendere altına alınan çocuklarımıza dayatılan “zorunlu din dersi” kuralının demokratik olmadığını; dini eğitimin tıpkı türban gibi” bireysel” bir tercih olacağını söylemeli ve “zorunlu din dersi”ne karşı çıkmalılar;
• “NAMUS” kavramını kadınların hayatında bir “ölüm-kalım” meselesi haline getiren “erkek” ve “devlet” şiddetine karşı “samimi” bir mücadele örneği sergilemeliler;
• Kadınları yoksullaştıran, işsizleştiren, güvencesizleştiren ve yalnız başına bırakan tüm hükümet uygulamalarına karşı mücadeleyi geliştirmeliler.