Sağlıkta AKP iktidarı eliyle sürdürülen piyasalaştırma saldırısı en yoksullar ve güvencesizler olarak biz kadınları vuruyor. SSK hastanelerinin tasfiye edilmesi, sağlık hakkını ve sosyal güvenceyi ortadan kaldıran GSS’nin yürürlüğe girmesi, sağlık ocaklarımızın kapatılması, içinin boşaltılması, katkı paylarının arttırılması ardından şimdi de “Kamu Hastane Birlikleri Kanunu Tasarısı” gündemde. Hastanelerimizi tam anlamıyla işletmeye çevirmeye çalışıyorlar. Son düzenlemeyle artık hastanelerimiz işletme yönetimi anlayışıyla yönetilecek, kendi müşterisini kendisi bulacak, hizmeti piyasa koşullarında pazarlayacak, her türlü sağlık hizmetini taşerona devredebilecek.
AKP iktidarı Kamu Hastaneler Birliği Kanun tasarısının genel gerekçesinde söylediği gibi Sağlık Bakanlığı’nı hizmet sunumu “yükü”nden kurtarmak ve sağlığı piyasaya açmak için elinden geleni yapıyor.
Açık ki AKP bu süreci adım adım örüyor. İlaçlara dönük tasarruf tedbirleri de bu “yükten” kurtulmanın bir parçası. En son meme kanseri tedavisinde kullanılan metastazı engellediği için 30 bin hastadan en az dörtte birinin kullanması gereken ilacın kullanım süresi SGK genelgesi ile "Erken evre meme kanseri endikasyonunda tedavi süresi 9 haftadır" denilerek 52 haftadan 9 haftaya indirildi. Sağlık Bakanlığı ilacı endikasyon dışı listesinden çıkarmadım açıklaması yapmasına rağmen Onkoloji uzmanları ilacın listeden çıkarıldığını fiili olarak ilaç kullanım süresinin 9 haftaya indirildiğini açıkladılar. Biz kadınlar diyoruz ki sağlıkta tasarruf ölüm demektir bizim yaşamımızdan “tasarruf” yapamazsınız. Sağlık Bakanlığı’nın görevi öncelikle halkın tamamının sağlık hizmetinden yararlanmasını güvence altına almaktır. SGK hangi tedavinin nasıl yapılacağına “tasarruf” eden bir işletme gözüyle bakarak karar veremez.
Meme kanseri kadınlarda kanserden ölüm nedenlerinin başında geliyor. Sağlıklı bir istatistiğin yapılamadığı Türkiye’de her yıl 30 bin kadının meme kanserine yakalandığı tahmin edilmektedir. Biz kadınlar erken teşhis ve gerekli tedaviyle kurtulabileceğimiz bu hastalıktan, koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanamadığımız için, yeterli mamaografi merkezi olmadığı için, paralılaştırma ve güvencesizlik nedeniyle tedavi olamadığımız için ölüyoruz. Biz kadınlar herkese parasız sağlık istiyoruz. Tüm kadınlara sosyal güvence istiyoruz. Sağlık hizmetinin kadınların sağlık taleplerine uygun biçimde verilmesini istiyoruz. Her mahalleye kadınların en kolay ulaştığı birim olarak sağlık ocaklarının kadın sağlığını merkezine alacak biçimde yeterli donanımla açılmasını istiyoruz.
Sağlıkta piyasalaştırmanın diğer yüzü olan sağlıkta taşeron ve güvencesiz çalıştırmanın kadınları nasıl etkilediğinin somut örneğini de geçtiğimiz hafta yaşadık. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışan taşeron sağlık işçisi ve Dev Sağlık İş üyesi Fatma Baytar hamile olduğu gerekçesi ile işten atıldı. Bir yandan sağlık hizmetlerini piyasalaştırırken diğer yandan taşeron çalıştırmayla sağlık işçilerini güvencesizliğe ve ağır emek sömürüsüne mahkum edenler kadın işçilerin bedenleri üzerinde de tahakküm kurmaya çalışıyorlar. Ne zaman doğuracağımıza patronlar değil biz karar veririz. Fatma Baytar işe geri alınıncaya kadar kadın dayanışmasını büyüteceğiz.
Elinizi yaşamımızdan, emeğimizden ve bedenimiz üstünden çekin. Biz kadınlar güvenceli iş, insanca sağlıklı bir yaşam istiyoruz!
HALKEVCİ KADINLAR