Biliyorum ki, gecenin bir yarısı, tarifsiz bir hırs ve öfke ile aceleyle yazıp, üstelik kimselere sormadan, danışmadan, işte Halkevcilerin paylaşımına sunduğum bu yazı yüzünden, tabiri caiz ise epeyce bir tatlı fırça yiyeceğim.
Tabi ki sevgili Genel Başkanım Abdullah hocam, “Yahu dur, önce konuşalım, hep birlikte bir şeyler yapalım” diyecek; her genç Halkevci arkadaşına, yılların deneyimi ile, yine sabırlı ve babacan bir öğretmen olmayı sürdürecek.
Sevgili Genel Başkan Yardımcım İlknur ablam, “Endercim ama …” diye başlayan ve her zaman için beni, daha yetkin ve olgun bir Halkevci olmaya sevk eden, o değerli cümlelerinden birini yine söyleyecek.
Ama işte ben, bütün bunları göze alıyorum ve söz dinlemez, ele avuca sığmaz, yaramaz bir çocuk gibi, klavyenin tuşlarına hınçla saldırıyorum;
Yediden yetmişe bütün Halkevcilere sesleniyorum !
Sizi çok seviyorum, ama bir yönünüz yok mu, çileden çıkarıyor beni !
Sizin bir parçanız, bir Halkevci olmak, en büyük mutluluk ve onur kaynağı benim için, ama bir kusurumuz var ki, artık konuşmanın zamanıdır !
Memleketin bir yerinde, bir gece vakti, bir sokağa, “hastaneler okullar halkındır, satılamaz !” afişi asarsınız; polis veya zabıta gelir ansızın, hakaret, gözaltı, kimi zaman dayak, jop; ama siz yarın gece başka sokaklarda yine halkın sesi olmaktan başka bir şey düşünmezsiniz.
“Parasız ulaşım, halkın hakkıdır !” diye bindiğiniz belediye otobüsünden, tekme tokat polis zoruyla indirilip, üstüne bir de mahkemelerde sanık sandalyesine oturtulursunuz; ama aklınızda yalnızca, bu seferde su zamlarına karşı yapacağınız yeni eylemler vardır.
Biriniz demez ki; beni gözaltına aldılar, bana vurdular, bana dava açtılar. Nice aydının, yazarın, siyasetçinin davasında, onlara ve özgürlük düşüne yoldaş olmak için saf tutarsınız da; bir sonraki duruşmanın da sizin olduğunu söylemeyi, nedense pek de önemsemezsiniz.
Omuzlarınızda bütün bir ülkenin ve halkın aydınlık geleceğinin yükü vardır; varsın olsun, üstünüze üstünüze gelen onca baskı, yasak; hiçbir kez sitem etmezsiniz !
Ama bilesiniz ki, görülmemiş bir saldırı altındayız !
Önümde, her satırını okurken “bu kadarı da olmaz” dediğim bir dava dosyası var; bir başka Halkevci, bir başka şehirde, yalnızca bu ülkeyi ve bu halkı çok sevdiği için, yine alışıldık, bildik suçlamalarla yargılanmaya başlayacak.
Mersin Şube Başkanımız sevgili Şamil hocamız, 2003 yılından 2006 yılına değin, Mersin’de gerçekleştirilmiş toplam 3 yıllık Halkevi faaliyetlerinin cümlesinden, önümüzdeki Cuma günü yargıç karşısına çıkacak.
Mesleğim gereği çok dava dosyası inceledim. Her dosyada, memleketimin hukuk ve adalet anlayışının çarpıklıkları, az yada çok gözüme batardı.
Ama inanın bana, bu dava dosyası bambaşka !
Mersin’de Halkevciler; eğitim ve sağlık gibi temel kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasından, ABD emperyalizmin kanlı işgaline değin, ne varsa yazgımızı doğrudan belirleyen; hepimiz gibi, herkes gibi, en meşru, haklı ve demokratik tepkilerini dile getirmiş. Kimi zaman bir basın açıklaması, kimi zaman bir yürüyüş, kimi zaman bir panel gerçekleştirmiş. Mersin Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü de üşenmemiş, bunların hepsini bir bir kağıda dökmüş, sonra bunlar sanki büyük, affedilmez birer suçmuş ve bütün bunları da gerçekte bir tek kişi, Mersin Halkevi’nin emektar, cefakar şube başkanı Şamil hocamız yapmış gibi, savcılığa bir suç ihbarında bulunmuş.
Dava aslında, “Ben AKP iktidarını ve onun uygulamalarını sevmiyorum ve bir vatandaş olarak muhalefet etme, eleştirme hakkımı kullanıyorum” davası ! “Demek öyle, o zaman al sana ceza !” demiş peşinden, Mersin’in kimi mülki idarecileri !
Bana sorarsanız, -nitekim Halkevleri Basın Bürosu’ndan arkadaşlar sordular ve ben de söyledim-, söz konusu valilik fezlekesi, gerçekte bizzat AKP Mersin İl Başkanlığı tarafından yazılmış olmalı.
Peki savcımız, yargıcımız bu işi fark etmemiş mi ? O konuda görüş bildirmeyi, bizzat davaya savunman olarak girecek meslektaşlarıma bırakayım müsaadenizle …
Gelelim asıl konumuza; şimdi ben Şamil hocamı tanırım, bilirim; hepiniz gibi. Davanın ilk duruşmasının görüleceği bu Cuma sabahı erkenden kalkacaktır, güzel bir kahvaltı yapacaktır, -Şamil hocamın evinde misafir olanlar, nasıl muhteşem kahvaltı sofraları kurulduğunu bilirler-, sonra giyinip, adliyeye gidecektir. Duruşmasına girecek, savunmasını yapacak, sonrada adliyeden çıkınca doğruca Mersin Halkevi’ne gidip, tabiri caiz ise “yeni suçlar işlemeye” devam edecektir.
O gün telefonla arasanız her hangi bir mevzu için, bir ricanız olsa kendinizden; canla başla sizin için koşturacak, size yardımcı olmak için yırtınacak; ama laf arasında dahi olsa, “Ya bu arada bana da bir ceza davası açıldı, ilk duruşması bu gündü, desteğinizi, dayanışmanızı, yardımınızı beklerim” demeyecektir.
Bu, onun için sıradan bir gün olacaktır.
Bu, hepimiz için sıradan bir gün olacaktır.
Ama, aslında hiçbir şey sıradan değil !
Bu nedenle de, şimdi “sıra dışı davranmanın” zamanıdır !
Memleketin her hangi bir yerinde, her hangi bir Halkevci gözaltına alınsa; gerçekte hepimiz gözaltına alınmışızdır !
Bir Halkevci, küçük bir kasaba adliyesinde, sonu mutlaka beraatle bitecek, basit bir davada yargılanıyor olsa bile; gerçekte hepimiz yargılanmaktayızdır !
Bir eylemde, bir Halkevcinin yüzünde patlayan polis tokatı; gerçekte hepimize atılmıştır !
Gün; Halkevlerine ve Halkevcilere yönelen; bütün anti-demokratik, hukuk ve adalet dışı baskılara, yasaklara, saldırılara karşı; en etkin, en güçlü, en kapsamlı dayanışmayı sergilemenin günüdür !
Her Halkevci, bundan böyle her Halkevcinin avukatı olmalıdır !
Şimdi ben; söz dinlemez, ele avuca sığmaz, yaramaz bir çocuk olma hakkımı, bu yazıda sonuna kadar kullanarak; fazlasıyla uzattığım bu yazıyı, aynı zamanda böylesi bir dayanışma kültürünün de inşasında, bir tuğlacık olsun koyma eylemiyle sonlandırmak istiyorum.
Mersin 5. Asliye Ceza Mahkemesi’ne şu dilekçeyi yazacağım;
“Sayın Yargıç,
Halkevleri Derneği Mersin Şube Başkanı Şamil Işıkcevahir’in, mahkemenizde yargılandığını ve hakkındaki somut iddiaları öğrenmiş bulunmaktayım.
Görülen o ki, mahkemenizde sanık sıfatı alan Halkevleri Derneği Mersin Şube Başkanı Şamil Işıkcevahir;
Halkımızı her geçen gün daha da yoksul, işsiz ve güvencesiz kılan; eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi başlıca kamusal hizmetleri piyasalaştıran, neo-liberal uygulamalara;
ABD emperyalizminin Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren işgaline ve ülkemizin bağımsızlığını, halkların kardeşliğini tehdit eden, işbirlikçi politikalara;
İnsan hak ve özgürlüklerini, aklı ve bilimi yok sayan gericiliğe ve baskıcı bir yönetim anlayışına;
Ve dolayısıyla, bu tablonun ilk elden sorumlusu olan AKP iktidarına ve onun uygulamalarına karşı; haklı, meşru, demokratik tepkisini sergilemiştir.
Bilmenizi isterim ki, ben de, bütün bu nedenlerle, AKP iktidarına ve onun uygulamalarına karşıyım.
Eğer bu bir suç ise, Halkevleri Derneği Mersin Şube Başkanı Şamil Işıkcevahir gibi, benim hakkımda da bir ceza davası açılmasının, en azından bu yolda savcılığa bir suç duyurusunda bulunulmasın, yasal bir gereklilik olduğu inancındayım.
Bilginize saygı ile sunarım.”
Şimdi ben bu dilekçeyi hemen yarın sabah, Halkevleri Genel Merkezi’ne ileteceğim. Oradan da Genel Merkezimiz, Mersin’e, sevgili Şamil hocamızın yargılandığı mahkemeye iletilmek üzere, davanın değerli avukatlarına bu dilekçeleri gönderecektir.
Kim bilir belki de, memleketin dört bir yanında yüzlerce, binlerce Halkevci, hatta onlara ve onların mücadelesine değer veren bir çok aydın, ilerici insan; aynı dilekçeleri tek tek kaleme alıp, Halkevleri Genel Merkezi’ne iletirler.
Eğer ki, AKP iktidarına ve onun uygulamalarına karşı çıkmak bir suç ise;
Ve bu suçu işlediği için bir Halkevi Şube Başkanı, şimdi sanık sandalyesindeyse;
Mersin Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü’ne, daha doğrusu AKP Mersin İl teşkilatına; daha çok iş düşüyor demektir.
Çünkü, şimdi bu suçu işlemenin tam da zamanıdır. Hatta bu ülkeyi ve bu halkı seven herkes, şimdi bu suçu işleme mecburiyetindedir.
Üstelik şimdi “birlikte yargılanma” zamanıdır !
Ola ki kimse, sırf bu suçu işlediği için yargılanan bir Halkevi Şube Başkanının; yapayalnız, bir başına olduğunu sanmamalıdır !