Kapitalizmin 7o'li yıllardan itibaren stratejik yönelimi olan neo-liberalizm, tüm kamusal hizmetleri piyasalaştırmaktadır. Eğitimin piyasalaştırılmasının en görünür biçimi, eğitim sürecinin her kademesinin paralı hale getirilmesidir. Bütçeden eğitime ayrılan payın sürekli düşürülmesi sonucunda veliler, okulların tüm giderlerine parasal katkıda bulunmaya zorlanmaktadır. Daha önce “katkı payı” adı altında toplanan bu paralar, Milli Eğitim Bakanları’nın gayretiyle Okul Aile Birlikleri aracılığıyla yasal hale getirilmiş, zorunlu ‘aidat’a dönüştürülmüştür.
Paralılaştırma sürecini tamamlama gayretinde olan AKP iktidarı, önümüzde dönemin piyasalaştırma projelerini Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2010-2014 Stratejik Planı’nda ve 18. Milli Eğitim Şurası kararlarında ortaya koymuştur. 18. Milli Eğitim Şurası’nda, ucuz arsa tahsisiyle, %0 faizle uzun vadeli kredi desteğiyle ve hizmet satın alma yoluyla, öğrenci -yani müşteri- garantisi sağlama biçiminde özel okulların desteklenmesi karara bağlanmıştır. Keza özel dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi için imkân ve desteğin sunulması, her eğitim kurumuna mevcut yöneticinin yanı sıra bir işletme müdürünün de atanması kararı, eğitimi özelleştirme ve okulları birer şirkete dönüştürme hedeflerinin açık kanıtlarıdır. Bilgiyi metalaştıran sürecin bir projesi olan bu kararların içinde öğretmenler, parayla hizmet-içi eğitimi satın almak, sertifikalar biriktirmek ve dolayısıyla ömür boyu bir rekabet zincirine mahkûm edilmek istenmektedir.
Okullar arası geçiş ve okul türlerindeki çeşitlilik, AKP’nin kurnazca tasarladığı piyasalaştırmanın yol haritasını oluşturmaktadır. İlköğretimden üniversite sonrasına kadar her kademe ve düzeyde sayıları giderek artan sınavlar, çocuklarımızın, gençlerimizin sınav cenderesinin daha da sıkılmasına yol açarken devasa bir kar alanı yaratmakta ve böylece özel dershaneler desteklenmektedir.
İlköğretimde sınavları kaldırırken, çocukların psikolojisini, ailelerinin de bütçesini dikkate aldığını söyleyen Milli Eğitim Bakanı’nın niyetini gösteren en açık düzenlemelerden biri MEGEP’tir (Mesleki Eğitim ve Öğretim Sistemini Güçlendirme Projesi). Sermayenin ihtiyaç ve taleplerine göre düzenlenen ve bir Dünya Bankası projesi olan MEGEP’le, meslek liselerinin sayısının arttırılması (mevcut liseler içindeki oranını %60’a çıkarılması), sermayeye “sudan ucuz” çocuk işgücü sunulması hedeflenmektedir. Öğrencisi ve öğretmeniyle meslek liselerini sermayeye devredilmesinin planlandığı da açıkça ilan edilmiş durumdadır.
Eğitimin kadrolaşma yoluyla ve müfredata müdahalelerle gericileştirilmesi, AKP eliyle tehlikeli bir boyuta ulaşmış durumdadır. İlköğretime kadar türbanın girmesi, evrim teorisini anlatan öğretmenlerin soruşturma geçirmesi, zihinsel engelli çocuklara dahi din derslerinin zorunlu tutulması, ana sınıfındaki çocukların namaz kılmaya zorlanması gibi uygulamalar, gericileştirmenin gelecekte ciddi bir tehlikenin henüz ilk sinyalleri olarak değerlendirilebilir. Çünkü önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalacağımız asıl dalga, 18. Şura’da alınan, temel eğitimin İmam Hatip Liseleri’nin önünü açabilecek şekilde kademelendirilmesi, zorunlu din derslerinin her kademeye yaygınlaştırılması, dini değerlerin ve din eğitiminin etkin kılınması gibi kararlardan izlenebilmektedir.
Eğitimde neoliberal saldırıların bir diğer sacayağı güvencesizleştirmedir. Çeşitli biçimlerde güvencesiz çalıştırılan öğretmenlerin sayısı hızla arttırılmış, KPSS engeline takılması sağlanan öğretmenler işsizleştirilmiş ve bu işsiz öğretmenler dershanecilerin yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmıştır. İstihdam engeli olarak konulan KPSS, AKP eliyle gerici kadrolaşma için bir fırsata dönüştürülmüştür. KPSS sınavındaki kopya hırsızlığının(!) açığa çıkardığı ve hemen üstü örtülmeye çalışılan şey, cemaat ilişkileriyle gerici kadrolara sınavı kazandırma ve istihdam etme olanağını yaratıldığıdır. AKP döneminde atanan kadın öğretmenlerin büyük bir oranının türbanlı olması ve yandaşı olan sendikanın üye sayısının hızla artışı bu kadrolaşmanın göstergelerindendir.
Eğitimin içeriği cins ayırımcı ve ırkçı öğelerle donatılmış, bireylerin kendilerini özgürce ifade etmelerinin tüm olanakları ortadan kaldırılmıştır. Her bireyin düşündüğü gibi kavramlarını oluşturma, kendini bu özgürlüğü temelinde ifade etme hakkı vardır ve bu hakkın kullanımı bireylerin kendi ana dilinde eğitim almalarıyla mümkündür. Anadilinde eğitim hakkının önünde engel oluşturan ırkçı, asimilasyoncu, gerici tutum, temel bir insan hakkı ihlalini doğurmaktadır.
Sonuç olarak, neoliberal dönüşümün eğitimde piyasalaştırma, metalaştırma, gericileştirme ve güvencesizleştirme gibi farklı boyutlarda etkileri gözlemlenmektedir. Dolayısıyla neoliberal kapitalizme karşı mücadele, bu çok boutlu saldırıya karşı bütünlüklü bir mücadele programından geçmektedir. Eğitim hakkı mücadelesinin temel talepleri şunlardır:
1) Okullarda hiçbir bir isim altında para toplanmasın. Herkes için eşit, ulaşılabilir, parasız eğitim istiyoruz.
2) KPSS kaldırılsın. Öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olan tüm öğretmenlerimizin, koşulsuz sınavsız, kadrolu atamaları derhal yapılsın.
3) Okullar, üniversiteler bilim kurumlarıdır. Her türlü gerici kadrolaşmaya son verilsin. Eğitimin içeriği bilimsel ölçütlere kavuşturulsun. Din derslerinin kaldırılmasını, felsefe ve sanat eğitimi derslerinin sayısının arttırılmasını istiyoruz.
4) Her bireyin kendi ana dilinde eğitim görme hakkı vardır. Ana dilde eğitimin önündeki engeller kaldırılsın. Öğretmen yetiştirme programları yeniden düzenlenerek sınıf öğretmenlerine Kürtçe öğretilsin.
5) Gericilik ve gericileştirme programı kadınlarımızın eğitim hakkını engellemekte ve eve hapsedilmeleri sonucunu doğurmaktadır. Her türlü cins ayırımcılığına ve cinsiyetçi eğitime son verilsin. Kadınlar için özgür, eşit haklar istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eğitimleri, kamusal bir eğitimin parçası olarak herkese verilsin.
6) Meslek liseleri çocuk emeği sömürüsüne dayanmakta, patronların karı için çocuklarımızın istismar edilmesine hizmet etmekte ve sermayenin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmektedir. Yoksul halkın çocuklarının mahkum edilmek istendiği bu kölelik programı derhal geri çekilsin. Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Meslek Lisesi ayırımı kaldırılarak, bireylerin ilgi ve yeteneklerine göre Çok Amaçlı Liseler oluşturulsun.
7) Muhafazakar, baskıcı eğilimler okul polisi projesi ile cisimleşmektedir. Muhbir öğretmen, muhbir öğrenci yetiştirmeyi öngören bu proje ile okullar karakollaştırılmak istenmektedir. Polis okullardan derhal çekilmelidir.
8) Yardımcı hizmetlere alınan 35 bin taşeron işçi, kadrolu olarak okullara atanmalıdır.
KARARLARIMIZ-ÖNERİLERİMİZ
1) Her ilde ve her mahallede eğitim hakkı meclisleri kurulmalıdır. Bu meclisler okulların açık olduğu sürede değil, sürekli eğitim hakkı mücadelesini yürütmek zorundadır.
2) “Eğitim Hakkı Şhlalleri Takip Merkezi” kurulmalıdır. Bu merkezlerde paralılaştırma, gericilik ve güvensizleştirme ile ilgili, anadilin kullanım hakkı ile ilgili hak ihlalleri takibi yapılmalıdır. Hak ihlallerinin yaşandığı her ilde, o ilin eğitim hakkı meclisleri müdahil olmalıdır.
3) Gericiliğe karşı hukuk mücadeleleri, zorunlu din derslerinin kaldırılması, toplu dava açmalar, tüm illerde yaygınlaştırılmalıdır. Bu eylemler bir Türkiye programı haline getirilmelidir.
4) Eğitim Hakkı Meclisleri mail grubu kurarak, bir iletişim ve ihbar merkezi oluşturulmalıdır.
5) Eğitim Hakkı Meclisi “Aylık Bülteni ” çıkarılması için çalışmalar başlatılmalıdır.
6) Hak meclisleri bütünlüklü bir mücadele programıyla eğitimin tüm öznelerini kapsamayı hedeflemeli, talepleri ve eğitim hakkı mücadelesini yükseltmek için ilk olarak Nisan 2011’e doğru bir eğitim hakkı mitingi örgütlenmelidir.